Bayburt öteden beri milli ve manevi değerlerine, örf ve ananelerine kökünden ve sarsılmaz bağlarla bağlı olan insanların yaşadığı bir vatan köşesidir. Bu güzelim yurt köşesinden hiçbir zaman vatan ve milletin aleyhine hıyanet denebilecek bir vukuat çıkmamıştır. Gayr-i milli olan, dini ve milli değerlere ters görülen her şey bu vatan köşesinde yaşayan insanlar tarafından hep reddedilmiştir.

Bayburt öteden beri milli ve manevi değerlerine, örf ve ananelerine kökünden ve sarsılmaz bağlarla bağlı olan insanların yaşadığı bir vatan köşesidir. Bu güzelim yurt köşesinden hiçbir zaman vatan ve milletin aleyhine hıyanet denebilecek bir vukuat çıkmamıştır. Gayr-i milli olan, dini ve milli değerlere ters görülen her şey bu vatan köşesinde yaşayan insanlar tarafından hep reddedilmiştir.

Cumhuriyetten önce batılılaşma hareketinin başladığı yıllardan tutun da Cumhuriyetin ilanı sırasında yaşanan olaylar ve son dönemde yaşanan siyasi olaylarda Bayburt insanı hep dini, milli ve ananevi olanın yanında yer almıştır.

İşte bu hassasiyeti dolayısıyla özellikle bazı kritik dönemlerde karanlık odaklar tarafından bu direncin kırılması yolunda deneme girişimleri yapıldığını düşünüyorum. Ancak çoğu zaman vatanın birçok köşesinde denenip başarılı olur gibi görünen bu ihanet girişimleri Bayburt’ta hiçbir şekilde başarıya ulaşmamıştır. Hiçbir hıyanet girişimi planlayıcıları Bayburtlunun sağduyusunu, birlik ve beraberliğini bozma başarısını gösterememiştir. Bayburtlu bu tür girişimlerde milli ve manevi değerlerini, örf ve ananesini ön planda tutmuş, bu değerlerini yok edecek, mili birlik ve beraberliğini bozacak faaliyetlere pirim vermemiştir.

Bayburt’ta yaşanan bazı olayları görünce insanın aklına ister istemez şu soru geliyor: Bayburt’un ve Bayburtluların bazı hassasiyetleri, belli kritik dönemlerde şer odakları tarafından test edilmek mi isteniyor?  Bu durumu izah için hem Osmanlının son döneminde 31 Mart Vakasından kısa bir süre önce yaşanmış bir hadiseyi ve hem de son çeyrek yüzyılda ve günümüzde bizzat yaşadığımız birkaç örnek olayı burada dile getirerek anlatmak istiyorum.

Osmanlı’nın son döneminde; Tanzimat’ın ilanıyla girişilen batılılaşma çabaları neticesinde bir takım kültürel çalışmalar başlatılmış, bunu müteakip insanımızı milli ve manevi değerlerinden,  kendi kimliğinden uzaklaştırılarak batı kültürünü taklit etme çabaları hızlandırılmıştı. İşte bu çalışmaların bir neticesi olan ve İttihat Terakki’nin İkinci Abdülhamit’i tahttan indirmek için ihtilala hazırlandığı yıllarda bir Tiyatro Kumpanyasının Bayburt’ta yapacağı çalışmaların karşılaştığı direnci ve çok kötü sonuçlar doğurmadan bertaraf edilmiş olan bir olayı arşiv belgeleri ışığında öncelikle dile getirmek istiyorum:
 
Yıl 1908, 31 Mart vakasından yaklaşık altı ay önce, Ramazan ayında, Osmanlı Milli Tiyatro Kumpanyası adıyla bir tiyatro gurubu,  tiyatro oyunu sergilemek üzere külliyetli miktarda para harcayıp Bayburt’a gelirler. Oyunlarını sergilemek ve para kazanmak için yetkililerden izin isterler. Sergilenecek oyun milli ve manevi değerlerimize aykırı bir muhteva arz ettiği için Bayburt eşrafı ve uleması idarecilerin bu tiyatro oyunun oynanmasına izin vermelerini istemezler.

27 Eylül 1908, yani 1 Ramazan 1326 günü Tiyatro Kumpanyasının oyununu icra için istediği izin talebi, Bayburt Kaymakamlığı tarafından ahalinin ve Bayburt eşrafının aleyhteki talepleri dikkate alınarak reddedilir.

Bu durum 1 Teşrin-i Evvel 1324 yani Miladi 15 Ekim 1908 tarihine denk gelen 18 Ramazan günü Bayburt’ta Haydar Efendi Kıraathanesini kiralamış olan kumpanya adına Fehmi imzasıyla Erzurum Valiliğine şikâyet edilir. Erzurum Valiliği de oynanacak tiyatro oyunu efkâr-ı umumiyi rahatsız edecek bir muhteva arz ettiği gerekçesiyle Bayburt’taki ilgili görevliler tarafından oyunun oynanmasına izin verilmediğini Dâhiliye Nezaretine bildirir.

Tiyatro kumpanyası oyunlarını icra etmekte direnirler. Bunun için Bayburt’tan ayrılmak istemezler. Külliyetli masraf yaptıklarını ileri sürerek bu masraflarını karşılamak için oyunlarını icra etmek zorunda olduklarını dile getirerek yetkililerin izin vermesini ısrarla talep ederler.

İstedikleri izni alamayacaklarını anlayınca bu sefer yöneticilerin Bayburt eşrafı ve özellikle ulema ve vaizlerin etkisinde kaldıklarını bunların da kendi kişisel hırs ve menfaatleriyle ahaliyi Kanun-i Esasi yani Anayasa aleyhinde kışkırttıklarını, mahalli hükümet yetkililerinin de bunlara ses çıkartmadıklarını iddia ederler.

Tiyatro Kumpanyasının şikâyet dilekçesinde, bu tiyatro oyunlarının milli ve manevi değerlerimize aykırı olduğu için oynatılmasına karşı çıkanların başında o dönem âlimlerinden Vaiz Mustafa Efendi’nin olduğu özellikle dile getirilmekte ve dikkatin din adamları üzerine çekilmek istendiği anlaşılmaktadır.

Tiyatro Kumpanyasının Vaiz Mustafa Efendi ve diğer ileri gelenler hakkındaki tahrik edici şikâyeti ve tavırları Bayburt’ta hem ahali ve hem de eşraf arasında rahatsızlık doğurur. Bununla birlikte Tiyatro Kumpanyası, ahalinin ve ileri gelenlerin karşı çıkmalarına rağmen bu tiyatro oyununu Ramazan ayında oynatmakta ısrar ederler. Bütün uyarılara rağmen şehirden ayrılmazlar.

Bu olayın cereyan ettiği Ramazan ayında bir gece teravih namazı sonrası camilerden çıkan ahali Tiyatro Kumpanyası oyuncularının kaldığı otel önünde toplanırlar. Tiyatro Kumpanyasının şehirden uzaklaştırılmasını isterler. Ahalinin ısrarı üzerine tiyatro oyuncu ve yöneticileri emniyet güçleri tarafından otelden çıkarılarak şehirden uzaklaştırılırlar.

Erzurum’a geçen Tiyatro Kumpanyası Bayburt ahalisinin istememesine rağmen tekrar Bayburt’a dönüp amaçlarını gerçekleştirmek isterler. Bunun için Dâhiliye Nezaretine hitaben Bayburt ulemasını ve ileri gelenlerini, ahaliyi Kanun-i Esasi yani Anayasaya karşı hareket etmeye kışkırtmak gibi suçlayıcı ifadelerle şikâyet ederek, tekrar Bayburt’a dönmek ve tiyatro oyununu oynatmak için izin talep ederler. Ancak yöneticilerin basiretli davranmasıyla bu tahrik edici girişimleri de sonuçsuz kalır.

Tiyatro Kumpanyasının bu tahriklerine karşı Erzurum Valisinin basiretli davranarak konuya son noktayı koyacak şekilde Dâhiliye Nezaretine sunduğu tahriratı şöyledir:

“Devletlû Efendim Hazretleri;

Bayburt’a getirttikleri Milli Tiyatro Kumpanyasının icra edecekleri oyuna mani olunduğundan ve bu sebeple zarar görmüş olduklarından bahisle belli bir süre engelleme yapılmaması isteklerine dair Fehmi imzasıyla takdim olunup zarflı olarak gönderilmiş olan arzuhal Bayburt Kaymakamlığından derkenarlı(gerekçesi yazılı) olduğu halde ekte takdim kılındı. Derkenarda (gerekçe yazısında)  ifade olunduğu üzere Tiyatro’nun orada icra edeceği oyun efkar-ı umumiye ile kabil-i telif olmadığı (halkın duygu ve düşüncelerine uygun olmadığı) evvelce vilayetten vuku bulan talebe cevaben de bildirilmiş ve zaten kumpanya oradan ayrılmış olmakla bu hususta emir emir verme yetkisine sahip olan makamındır..
23 Zilkade 1326, 4 Kânunievvel 1324 (17 Aralık 1908)
Erzurum Valisi”


Dâhiliye Nezaretinin bu konuda Erzurum Valiliğine gönderdiği cevap ise şöyledir:

"Erzurum Vilayeti Celilesine
19 Kânunievvel 1324 (1 Ocak 1909)

4 Kanun-i Evvel 1324 tarih ve yüz dokuz numaralı tahrirat-ı Aliyenize verilen Cevaptır;

Tiyatro esasen memnu(yasaklanacak) bir şey olmadığı cihetle oynanmasına hükümet veya ahali tarafından engelleme yapılmasına mahal olmayıp,  şayet dini ve milli hususlara dokunacak oyun verilmek istenilirse onun Mahalli Hükümetçe men edilmesi tabii ve ahali tarafından tecavüzat vuku bulursa tecavüz edenler hakkında kanuni muamele yapılması gerekli bulunmakla bu hususta emir (emir verme yetkisine sahip olan makamındır)."

Dini ve milli duyguların zirvede olduğu Ramazan ayında bu duyguları rencide edici oyun sergilemekte ısrar eden bir tiyatro kumpanyasının Bayburt gibi bir yerde ortaya koyduğu ısrarın, yakın tarihte yaşanan olaylara bakıldığında ne anlama geldiği daha iyi anlaşılmaktadır. Eğer zamanın idarecileri ve Bayburt’un ileri gelenleri basiretli davranmasaydı bu gün Bayburt düşünmek bile istemediğimiz kara tarihin bir sayfasına işlenecekti. Olayın gerçek müsebbip cüceleri ise devleştirilmiş kahramanlar olacaktı.

Daha yakın tarihte ve günümüzde Bayburt’ta yaşanan benzer olaylardan Bayburt’un bazı dönemlerde hassasiyetlerinin sınanmakta olduğunu ancak bu sınamaların Bayburt insanının ve yöneticilerinin ferasetiyle beklenen kötü sonuçlar doğurmadan savuşturulmuş olması Bayburt adına memnuniyet vericidir.

Konuyla ilgili yakın tarihte bizzat yaşayarak şahit olduğum ve günümüzde de tekrarlanmaya çalışıldığını düşündüğüm bu tür teşebbüslerle ilgili örneklerden bir sonraki yazımda bahsetmeyi düşünüyorum.

2010 / Mart