Kocatepe bağrına taşlar basmış/Eski toprak bir Türkmen kocasıdır aslında./Nicedir ki ili ve töresi bozuk/Nicedir ki utku seyranına hasret kalmıştır.

Kocatepe bağrına taşlar basmış/Eski toprak bir Türkmen kocasıdır aslında./Nicedir ki ili ve töresi bozuk/Nicedir ki utku seyranına hasret kalmıştır.

Bu gece üç Paşa tırmanmakta Kocatepe’ye.
Taşı gibi sırrı da muhkemdir ki ona güveniyorlar
Sığmasa da içi içine sığdıracak mecburen
Bir şey belli etmeyecek
Karşı yatan kara dağları sarmış yağıya.

Van’dan ve Suphan’dan işitmişti
26 Ağustos’un Türk’e uğurlu olduğunu.
Gün o gündür gene
Saat o saat.
Mazlum milletlerin yürek sözleri için
Tarihte özel bir sayfa ayrıldı bile.

Bayburtlu Ziver oğlu Yüzbaşı Agâh’ın
36’ıncı Alay 6’ıncı Bölük Kumandanı olarak
Ağır, kritik ve kutsaldı görevi.
Adı üstünde “Büyük Taarruz”
Altı ayda aşılamaz denilen mevzilere saldıracaktı.

“Işığı karanlıklardan sökmenin adı şafak
O söktü şimdi biz sökün sökün
Sökeceğiz emperyalizmin köpek dişini”
Diyordu içinden Yüzbaşı Agâh.
Ateş çemberinden ve ağır sınavlardan geçerek gelmişti buralara
12.Tümenden’di o
12 Tümen diyerek yat bak, rüyana neler gelir
Çanakkale’nin çelik tümeni
Kafkas Cephesi’nde pes etti Ermeni
Agâh’ın 36.Alayı bu muharebelerin önde gideni
Zivin, Kars, Kosor ve Göle…
Ermenilere karşı yapılan harekâtta
Öyle başarılı ki
Harp Okulu çıkışlı olmamasına karşın
İyi askerden iyi anlayan kumandanları
Üsteğmenliğe yükseltiyorlar onu.
Sarıkamış’ı, Kars’ı, Gümrü’yü alırız 1920 sonbaharında
Muştular gider umuda hasret, utkuya susamış Ankara’mıza.
12.Tümen’e yine yol görünmekte
Şark Cephesi’nden yine Garp Cephesi’ne 
Eskişehir-Kütahya ve Sakarya Savaşı
Sath-ı müdafaa denilen mucize ile tutunduğumuzda.
Agâh da oralarda.
İçine sızarak öğrenmişti yağının yüreğindeki bilcümle gizi.
35 Gönüllü dört koldan ve ansızın saldırdı Susuz Boğazı’na
Yunan’ın büyük ordugâhı şaşırıp kaldı
Büyük bir birliğin saldırısına uğramış gibiydiler
Ürkü, korku, kargaşa kol gezmekte
Cephaneliklerinden ardı ardına patlama sesleri
Araç parkında yangın
Böyle olur işte vur-kaç dediğin
Kaçarken yeterince tutsak da alacaksın ki
Avucuna düşsün düşmanın saklısı
Planına ışık tutsun düşmanın çok gizlisi.
Öyle büyük ve olağanüstü bir işti ki bu baskın
Yüzbaşı oldu Agâh. 

1- Mülazim-i Sani Ahmet Fahrettin Efendi, 2- Mülazim-i Evvel Merzifonlu Ahmet Sezai Efendi, 3- Mülazim-i Sani Bayburtlu Agâh Efendi (daha sonra Yüzbaşı Agâh)Şimdi yine döneceğiz Büyük Taarruza
Döneceğiz ya
Bir diyeceğim, bir övüncüm, bir kıvancım var
Ben bu destanın şairi
Hemşerisi ve tümendaşı olurum Agâh’ın
Büyük Taarruzdan tam 54 yıl sonra Ağrı’da
Kürt İsyanları ve Rus saldırılarına karşı konuşlanmış
Ağrı dağı doruğunda kartal bellikli
12.Tümen de yapmışımdır askerliğimi.

Büyük Taarruz
Ateş idarelerinde
Aydınlık yarınlar tasarlanmakta
Bu atlılar yeğin, ansızın, ünlü
Dörtnala mutluluk, esriten muştu.
O demirle, taşla berkitilmiş mevziler
O ateş yağdıran düşman.
Yüzbaşı Agâh’ın bölüğü ateşle oynamakta fütursuz.
“Tepemize çıkmışlardı, tepelenecekler” diyor Agâh
Tepelerin boynuna sarılıyor sevinçle piyademiz
Özlemler artık İzmir’e doğru
Dağlar kucaklaşacak adalar denizinin dalgalarıyla
İlerleme bize özgüdür şimdi
Makûs talihi onlara yazdık

Akşama dek bu bölük
Kurtkaya ve Kalecik bölgelerinin alınıp
Başkumandanlık Karargâhının bulunduğu Kocatepe’nin
Derin bir nefes alması için
Nelere göğüs gerdi nelere

Akşamlar kumandanların durum muhakeme saatleridir
Tan vakti olacaklar da orada görüşülür.
Yaralı ve şehit sayısı öyle çok, öyle çok ki
Yüzbaşı Agâh Bey’in bölüğü
Bölüklükten çıkmış takım kadar kalmıştır.
Bu bölük takviye de edilmeyecek
Yarın ihtiyata çekilecektir.

Geride duracak Yüzbaşı Agâh?
Eksiği, kusuru, ihmali yoksa, neden?
Çadırına varacak Alay kumandanı Osman Nuri Paşa’nın
Taarruzdan geri bırakılmaması için
Saygılı ve kararlı bir dille istekte bulunacak.

Ah ah!
Kırılır mı Agâh?.
“Tanrı yardımcın olsun” diyerek
Olur vermek zorunda kalmıştır Paşa.
Kahraman subayların başlanılanı bitirme dilekleri
Geri çevrilmemeli. 

O sabah
Yüzbaşı Agâh
Bölüğünü tekrar hücum hattına sokmuştu ki
Bir kurşunla vuruldu kalçasından.
Vurulmak asla yorulmak değil
Sıkacak dişini   
Bölüğü bilmeyecek
Bozmayacak hal ve gidişini.

Agâh Bey ve Sinoplu Üsteğmen Hulusi Feyzullah’ın
Üstün ve usta kumandasıyla
Hücum! Hücum! Hücum!
Avcı erleri süngülerle savaşın resmini çiziyorlar
Ateş destek unsurunun avazı
Köroğlu nârâsı geliyor Mehmetçiğe
Yağıya öd patlatan
Harp sanatına ne yaman yorum.

Kurtkaya Tepesi’nin kucaklıyor Yüzbaşı Agâh.
Yüzünde kahramanlığın mutluluğu var
Bu mutluluk şimdi paylaşılacak 
Düşmandan ele geçirdiği bir bomba tüfeği vardır elinde
Zafer muştusu atacak şimdi onunla
Bu muştuyla şad olacaklar komutanları.

Muştu kurşununa karşı serseri kurşun
Agâh Bey’i en can alıcı yerinden vurdu
Bölüğün başının başı ağrıyor.
“Agâh! Ayaklaraan Agâh”
Anasının sesi...
“Başına döndüğüm kurban olduğum”
Başım sonumdur bilmişim anam.

Şimdi bu ahval ve şerait altında
Bir şiir ne sarardı öyle değil mi?
Su gibi okunacak
Okunmuş su gibi bir şiir.
Agâh’ın Bayburt’unda şair olmayan var mı?
Çoruh kıyısında o titrek kavak düştü şimdi yâdına
“Titreterek bir o yana bir bu yana
İncecik sapsarı bedenlerini.
Titrek kavak binlerce yaprağın bir ağızdan
Uşşak bir ayrılık ezgisini fısıldamakta.
Titrek kavak bildim senin bu fısıltının bestesi
Ilgıt ılgıt esen kavak yelinden.
Titremelerinin izdüşümü gözümde.
Fısıltın sevdamın tatlı akordu.
Titrek kavak seni hiç unutmadım
Sen ağaçların en duygulususun.”                                                                              
Sardı bu şiir memleket gibi
Sardı ya
Gözleri gidiyor kan uykulara.

Sinoplu Üsteğmen Feyzullah uçmağa vardı çoktan.
Şimdi Agâh’a yol gözükmekte.
Son ucu
Sonsuzluk mu son ucu?
Ölüm ölüm diyorsun
Yaşamanın sonucu.

Bir yudum su istedi bölük başçavuşundan
Soluğu bitmeden sözü bitmeli.
“Ali Başçavuş! Ali Başçavuş!
Erlerime son emrim
Kurtkaya rüzgârlarına benim adıma
Yurt ve zafer türküleri söylesinler. 
O rüzgârlar alırlar o türküleri Kop’a varırlar
Kop Şehitleri de saza vururlar
Sonra Bayburt…Şehit Osman Tepesi
Büyük Buluşmamız işte orada..."

Ağustos 2013