1990’larda Sosyalist İspanya’nın iyi kotarılmış skandal siyaseti stratejisi ile yenilgisi…

Gonzalez üç seçimi mutlak çoğunlukla, kaybedeceği beklenirken dördüncü seçimi de kazanır.

ABC gazetesinin genel yayın yönetmeni Luis Maria Anson, 23 Şubat 1998’de Tiempo dergisine verdiği söyleşide: “Gonzalez’in iletişim becerisi, siyasal gücü, olağanüstü yeteneği birçok kişiyi onun devrini kapatmak gerektiği sonucuna getirmişti. 

1992-93’te yöneltilen çok sert saldırılar onu bitiremediğinden… eleştirileri artırmamız gerektiğini fark ettik. Sonra da bu koca usulsüzlükler, yolsuzluklar dünyasını araştırmaya başladık… Gonzalez’i düşürmenin başka bir yolu yoktu.” 

Felipe Gonzalez 1996 seçimlerinde yenilgiye uğrar ve İspanya’da Sosyalist Parti hâkimiyeti son bulur. Planlı skandallarla skandal siyasetine ders kitabı niteliğindedir. 

İspanya’da General Franco’nun kırk yıl süren kanlı diktatörlüğünün ardından demokrasinin kurulmasından beş yıl sonra Sosyalistler ülke çapında zafer kazanır.

Bunun nedeni İspanyol seçmenin merkez sol çizgide olması ve Franco rejimiyle ilişkili muhafazakârları reddetmesidir. Bir de Bask Bölgesi ve Katalonya devletsiz ulusları var, özerklik istiyor. Sosyalist hükümet seçilir seçilmez ekonomik ve istihdam artıran bir dizi politika uygulamaya başlar. Refah devleti geliştirir, ülkeyi modernleştirir yarı federal bir devlet inşa eder, silahlı kuvvetleri denetim altına alır ve 1986’da Avrupa Topluluğu’na girmeye zemin hazırlar. Bu arada Bask Bölgesi, İspanya’nın endüstri bölgesi ve zengin doğal kaynaklarının olduğu bölge…

Medya siyasetinin hünerli bir biçimde kullanılması da Sosyalistlerin seçimleri kazanıp 13 yıl iktidarda kalmasını etken olmuştur. Bu stratejinin özünü, siyasetin Parti Genel Sekreteri Felipe Gonzalez’in kişiliğinde kişiselleştirmesi oluşturur. Gonzalez, demokrasi de yeni olan ülkede geçiş döneminin tehlikeleriyle uğraşıyordur. Gonzalez medya siyasetini Avrupa siyasetinde etkili biçimde kullanan bir ekipten yararlanır. Hükümetin, İspanya’nın televizyon istasyonlarını tekelinde tuttuğu, etkin radyo ağlarına sahip, matbu basının bazı kesimlerini etkileyebildiği bir medya sistemi miras almanın faydası da olur.

Medyayı liberalleştirir, özelleştirir böylece ortaya iki özel ulusal ağ çıkmış olur, kablolu ve uydu yayınlarına zemin hazırlanır, bölgesel hükümetlerin denetiminde bölgesel televizyon ağlarına izin verilir. Bu süreçte demokrasi yanlısı El Pais gazetesi kurulur, Sosyalistlerle verimli ilişkiler geliştirilir. Gonzalez ile İspanya hükümeti tekelinde tutulan medyanın dönüşümünü görürüz. Ortamı bayağı rahatlatır. 1990’ların başında iktidarın ve medyanın Sosyalistlerin ve müttefiklerin elinde toplanması, Gonzalez karşıtlarını savaşı seçim alanı dışına taşımaya iter.

Kaynak: “İletişim Gücü”, Manuel Castells.