BU AZERİN, NE SANIYOR ALLAH’I?

Azerin diye bir hatun var... İyi bir müzik eğitimi görmüş Azerbaycan'da, icrası da mükemmel... İşin bu yanına bir şey demeye hakkımız yok...
Gel gör ki bu hatun, tarihe dalıyor zaman zaman, coğrafyalarda geziyor, din konusunda vaazlar çekiyor...
TRT Avaz'da yaptığı programda bir gece Sarı Gelin'in Azerbaycan varyantını söyledi, zevkle dinledik. Fakat sonunda öyle bir zırvaladı ki şaştım kaldım. Efendim, Azerbaycanlı profesörlerin incelemelerine göre Sarı Gelin bir simge imiş aslında, bu türküde Allah'ı Sarı Gelin simgeliyormuş.
Hoppalaaa!
Yahu işte bu türkünün Azerbaycan kolunun sözleri:

Saçın ucun hörmezler
Gülü sulu dermezler
Bu sevda ne sevdadır
Seni mene vermezler

Bu derenin uzunu
Çoban gaytar kuzunu
Ne ola bir gün görem
Nazlı yarimin yüzünü

Allah bu sözlerin neresinde? Bu Azerin denilen hatun Allah'ı ne sanıyor yahu?

EŞEĞİN ÇENE KEMİĞİ İLE ÖLDÜRÜLEN 1000 KİŞİ VE 300 ÇAKALLA YAPILAN…


“Şimşon Lehi’ye yaklaşınca, Filistliler bağırarak ona yöneldiler. RAB’bin Ruhu büyük bir güçle Şimşon’un üzerine indi. Şimşon’un kollarını saran urganlar yanan keten gibi dağıldı, elindeki bağlar çözüldü. 
Şimşon yeni ölmüş bir eşeğin çene kemiğini eline alıp bununla bin kişiyi öldürdü. Sonra şöyle dedi:
‘Bir eşeğin çene kemiğiyle,
İki eşek yığını yaptım,
Eşeğin çene kemiğiyle bin kişiyi öldürdüm.’
Bunları söyledikten sonra çene kemiğini elinden attı. Oraya Ramat-Lehi adı verildi.”
(Tevrat-Hakimler Bap 15/15-16-17)

Yahu ne becerikli adammış, bir eşeğin çene kemiği ile bin kişi öldürmüş. Ne kemikmiş mübarek. Ve yaman palavra!..
Durun ama bir palavra daha yazalım:
“Şimşon, ‘Bu kez Filistliler’e kötülük etsem de buna hakkım var’ dedi. Kıra çıkıp üç yüz çakal yakaladı. Sonra çakalları çifter çifter kuyruk kuyruğa bağladı. Kuyruklarının arasına da birer çıra sıkıştırdı. Çıraları tutuşturup çakalları Filistliler’in ekinlerinin arasına salıverdi. Böylece demetleri, ekinleri, bağları, zeytinlikleri yaktı.” 
Tevrat Hâkimler Bap 15/3-4-5
Üç yüz çakal yakalamış… Nereden bulmuş acaba? Çakalistan’a mı gitmiş yoksa?

DANABAŞ KENDİ’NİN EHVALATLARI VE MOLLA ÜSTÜNE...


Din insanların sınırlı anlayışlarından doğmuştur. F. Engels
Azerbaycan’ın öncü aydınlarının başında gelen değerli yazar Celil Memmed Quluzade’nin (1886-1936) en çok ilgi gören öyküsü “Danabaş Kendinin (köyünün) Ehvalatları (işleri, olayları, yaşananları)” adını taşır. Satirik-ironik bir üslupta yazılmıştır. Bu yapıtta Kuluzade, Mehemmed Hesen Emi adındaki kişinin Kerbela ziyaretine gitmek için aldığı eşeğin kaybolmasıyla gelişen olaylar dizisini öyküler. Bu öykülemeyle Yazar, içinde yaşadığı toplumu iğnelemek, silkelemek, sarsmak, böylece uyandırmak istemektedir. Mehemmed Hesen Emi, öykü boyunca her şeyi kaza ve kadere bağlar, katıksız bir mümin, mümin olduğu kadar da cahildir o. Cahilliği yüzünden, Kerbela’ya gidememesinin sebebini alın yazısı olarak algılar (oysa eşek kaybolmamıştır, bir güvenlik görevlisi tarafından çalınmış, ilçede satılmıştır. O görevli, eşeğin parasıyla nikâh masraflarını karşılamıştır). Mehemmed Hesen Emi, o dönemin ortalama Azerbaycan insanıdır. Cahil, bağnaz, olduğu kadar da saf ve kör... Bu Mehemmed Hasan Emi, hiç yabancı değil bize, bir bakın hele yanınıza, yörenize...

KUR ARTIŞI SEVAPLI BİR İŞ O ZAMAN

 

ÇARŞAF-I ŞERİF


 
Hadis-i Şerif, Sakal-ı Şerif, Naat-ı Şerif, bu da Çarşaf-ı Şerif... Gerici yobaz FM televizyonunun ekranında yazılanlar, "çarşaf-ı şerif" diyorlar, çarşafa dolanmışlar.

FİKRİN FAHİŞE VE ZAMPARASI


Necip Fazıl şöyle der bir şiirinde:
"Fikrin ne fahişesi oldum ne zamparası 
Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası? "
Yanlış yazmış, "ne"lerin yerine "hem" koymalıydı; "bilemem" yerine de "bilirim"... O'na uygunu buydu.