Ali Semerkandi (k.s), İran’ın İsfahan kazasında doğdu. Nesebi anne tarafından Türk, baba tarafından ise dördüncü batından Hz. Ömer’e dayanır. Bir gün Hz. Ömer’e, Semerkand ve Buhara tarafları haşarelerce ekilen yerlerin istila edildiği, bu yüzden halkın perişan olduğu haberi ulaşır... 

Ali Semerkandi (k.s), İran’ın İsfahan kazasında doğdu. Nesebi anne tarafından Türk, baba tarafından ise dördüncü batından Hz. Ömer’e dayanır. Bir gün Hz. Ömer’e, Semerkand ve Buhara tarafları haşarelerce ekilen yerlerin istila edildiği, bu yüzden halkın perişan olduğu haberi ulaşır... 

Hazreti Ömer (r.a.) derhal yola çıkar denilen yerlere gelir. Elinde Peygamberimizden kendisine emanet verilen asayı yere vurunca su fışkırır ve oracıkta çeşme yaptırılır. Daha sonra Hz. Ömer yüce Rabbine ellerini açar. Allah’a iltica ederek dua eder. Duanın ardından sığırcık kuşları gözükmeye başlar, artık bütün gözler sığırcık kuşlarına çevrilir. Böylece meraklı bakışlar arasında bütün haşerelerin kuşlar tarafından bertaraf edildiği cümle âlem şahit olur. Durumu yerinde gören kralın iç dünyasında fırtınalar kopar ve ardından iman eder.

Hz. Ömer haşere olayını halleder halletmez oğluna Peygamber asasını devredip oradan ayrılır. İşte Hz.Ömer’in orda bıraktığı oğlu bir Türk kızıyla evlenecek, böylece ondan doğan çocuklardan dört batın sonra Ali Semerkandi gibi büyük bir zat dünyaya gelecektir. Artık asa Ali Semerkandi’nin elindedir. Asa tıpkı Hz Ömer’de olduğu gibi Ali Semerkandi elinde de manevi bir silah olacaktır.

Asası ile yollara düşen Ali Semerkandi; Semerkand ve Buhara’da âlimlerin eşiğinde manevi eğitim aldıktan sonra Mekke’ye gelir. Mekkede 14 yıl imamlık yaparak ardından Medine’ye varır. Medine’de ravzada tam yedi yıl türbedarlık yapar. Türbedarlık yaptığı günlerde rüyasında Fatıma anamız Peygamberimizin sözlerini aktarır, der ki: “Beni ziyaret edemeyenler seni ziyaret ederek ziyaret etmiş gibi olurlar.”

Yine kendisine kutsal topraklarda manen ne için gitmesi gerektiği bildirilmeden Çin ve Hindistan’a doğru yolcu olması söylenir, asası ile oralara gider de.  Kralın sarayına vardığında onu üzgün görür. Çünkü kralın çocuğu ölmüştü. Ali Semerkandi (k.s) buraya geliş hikmetini anlar ve Kral'a, "Şayet iman edersen Allah’ın izni ile çocuğunu diriltcem."  deyince, kral kabul eder. Ellerini açar, Allah’a rücu eder. Allahın izniyle dirilir ve kral müslüman olur. Oradan da Ali Semerkandi (k.s) Alanya‘ya gelir. Sahil boyu yürürken ağlayan bir adama rast gelir, "Derdin ne?" diye sorar. Adam, "İncimi denize düşürdüm.” cevabını verir. Ali Semerkandi, balıklara, "İncisini bulun" diye seslenir. Tabiî ki balıklar gereğini yapar ve böylece adamın üzüntüsü sevince dönüşür.

Alanya’dan da Anadolu yollarına revan olur. İlk durak Konya, ardından Çankırı’nın Eskipazar’a gelir. Eskipazar halkı bu arada çoban arar. Ali Semerkandi (k.s) çobanlığa talip olur. Birgün sürüleri otlatırken bir kurdun alaca öküzü avlamak için pusuya yattığını görür. Kurda lisanî halle derki, "Sakın sürüleri avlama! Bak o sürüler bana emanet edildi." Kurt hal lisanı ile cevap verir; "O alaca öküzün sahibi zekâtını vermedi, onun için o benim hakkım..."

Bunun üzerine Ali Semerkandi,"Madem öyle hiç olmazsa bana bir gün müsaade et sahibine durumu bildireyim, sonra avlarsın.” dediğinde durum sahibine bildirilir. Tabii alaca öküzün sahibi bir anda vurguna dönmüş misali kükrer, itiraz eder, kabul etmez, ama kurtta gereğini yapar, yani alaca öküzü yer... Mesele burada bitmez, derken iş kadıya kadar varır. Kadının "Şahit var mı?"  şeklindeki sualine cevap veren Ali Semerkandi, "Benim şahidim dağlar taşlar vs.” diyerek saymaya başlayınca, kadı itiraz edip öküzü sen yedin diyerek kabul etmez. Kadı atına binip oradan giderken taş olup ölüverir. İşte o kadının atıyla birlikte donup kaldığı yere bugün 'Durdağı' diyorlar.

Bir gün de mübarek abdest almak için çeşmeye varır, kadınlar abdest almasını engellerler. Bunun üzerine Ali Semerkandi asasını yere vurur su çıkar oracıkta. Su taşınca, Ali Semerkandi suya, "Ey mübarek su! Artık dur, ama tamamen de kesilme” der.

İşte bugün o cılız akan suya sığırcık suyu da diyorlar, hatta zemzem bile diyenler var.

Ününü duyan Murad Hüdavendigar Bursa’da haşarelerin tarlaları istila edildiğini mübareğe bildirir. Ali Semerkandi, tıpkı Hz. ömer devrindeki gibi asasıyla birlikte Bursay’a avdet eder. Dördüncü batına aktarılan manevi tasarrufla Allah’a iltica eder ve duanın ardında gökte oluşan sığırcık kuşları tarafından haşareler yok edilir ve padişah bu durumdan çok memnun kalır.

Ali Semerkandi, ömrünün son dönemlerinde elindeki sacayağını fırlatması, o sacayağın düştüğü yere konaklaması manen kendisine bildirilir. O da öyle yapar, sacayağı nihayet Ankara’nın Çamlıdere beldesine düşer. Çamlıdere halkı Ali Semerkandi’ye sahiplenir,  hizmetinde kusur etmezlerde. Osmanlı da onların hamiyetperverliğinin karşılığı olarak gereğini yapar. Derken o koca şeyhin yüzü suyu hürmetine Çamlıdere ahalisi askerlik ve vergiden muaf tutulur. Üstelik Cumhuriyet dönemine kadar bu durum devam etmiştir bile.

Ali Semerkandi, her fani gibi o da Hakka yürür. Yani 146 yaşında vefat eder. Bugün kabri şerifi Çamlıdere’de Osmanlı tarafından yaptırılan türbede yatmakta... Üstelik gelen ziyaretçilerin akınına uğramaktadır hala.

*

Bu güzel menkibelerden sonra fazla söze ne hacet... Bizlere ruhu şad olsun demek düşer.
Vesselam…

Temmuz 2012