Tarih, büyük değişim ve devrim gerçekleştirmiş şahsiyetlerin, içinde yaşadıkları toplumun güvenini mutlak kazanmış olduğunu söylüyor. Bu değerler; dava ahlakı sahibi, inançlarını eksiksiz yaşayan, yalansız dolansız kendi ülkülerinde fani olmuş kişilerdir. Bunun en muhteşem örneği yüce Peygamberimizdir. Hirâ Dağı’ndan İslâmı tebliğ etmek vazifesiyle dönünce karşılaştığı hemşerilerine:
- 'Ey Kureyş, size Hirâ Dağı’nın arkasından bir düşman ordusu geliyor’ desem ne dersiniz?
- 'İnanırız, çünkü sen Muhammed ül Emin’sin. Yalan söylemezsin' diye karşılık verirler.
Büyük işler başaran şahsiyetler
Büyük işler başaran şahsiyetler
Yakın zamanlara bakarsak tek kurşun atmadan Hindistan’ı İngilizlerden temizleyen Gandi, halkının öylesine inancını kazanmıştı ki “İngiliz tuzu almayacağız, tuzumuzu deniz suyundan çıkaracağız” diyerek büyük kitlelerle fevkalade uzak yolları yürüyerek aştı ve herkes kıyıdaki tuz birikintilerinden ihtiyaçlarını sağlayarak İngiliz tuz karteline dirsek çevirdi. Tuz şirketleri iflas etti.
Bir süre sonra Gandi “İngiliz kumaşı giymeyeceğiz, ben sütünü içtiğim keçimin; yününü eğirip kumaş dokuyarak harmaniyemi kendim yapacağım” dedi, Hindular ve Müslümanlar bu emre uyarak harmaniyelerine büründüler, İngiliz kumaş şirketlerinin hepsi battı.
General de Gaulle Alman işgali altındaki Fransa’yı Londra’dan teşkilatlandırıp yer altı savaşına soktuğu Fransız milis güçleriyle kurtarma yolunda büyük mesafe aldı. Müttefikler Normandiya çıkarmasını yaptıkları zaman Fransız Mukavemet Teşkilatı’nın çok değerli desteğini gördüler. De Gaulle, Fransa’yı kurtaran adam olarak cumhurbaşkanı seçildi. Üniversitede, bürokraside, basında kendisinin “büyük Fransa ve mutlak Cumhuriyet” fikirlerini benimsemiş kadrolar yetiştirdi. Yaptıklarıyla halkın inancını kazandı. Bu sayede NATO’ya “Hayır” dedi ve NATO’dan çekildi. AB Merkezini, Fransa’dan çıkıp Brüksel’e gitmeye mecbur etti. Fransa’nın kültür hayatında, ekonomi hayatında inkârı mümkün olmayan başarıları, aydın kadroların desteği ve halkın inancıyla gerçek kıldı.
Bizim tarihimizde belli bir düşünce ve ideal sahibi olarak halkın güvenini kazanıp büyük işler başaran şahsiyetler vardır. Ancak, Gazi Paşa’nın yeri ve önemi ayrıdır. Çanakkale’de kazandığı yüksek askeri zaferle gönülleri fethetmiş, ümit adam olmuştur. Milli Mücadeleyi zafere götürmüştür. Zaferden sonra; Tanzimat Meşrutiyet reformlarıyla Batı’ya yönelmeyi benimsemiş olan Türkiye’yi bir seri inkılâp hareketiyle Avrupa demokrasisi manasında çağdaş bir kimliğe sokmak için yorulmayan gayretlerin sahibi olmuştur. Gazi Paşa, çevresini değerli düşünce fikir ve sanat adamlarıyla çevirmiş, onları korumuştur.
Halktan yaşayan kopuk kadrolar
Demek ki bir toplumu yönlendirmenin ve onun pek çok değerini değiştirmenin temel şartı güvenilir bir lider ve onun etrafındaki sağlam kadrodur.
Bugün Türkiye’de Cumhurbaşkanı T. Erdoğan AB’ye kapıları kapatıp rest çekiyor. Putin’den Şanghay Beşlisi’ne katılmak için destek istiyor. Destek sözünü de aldığı belirtiliyor. NATO’yu şiddetle tenkit ediyor. Almanya, Türkiye’yi NATO amaçlarına ihanet etmekle itham ediyor. ABD’nin ve AB’nin diğer üyelerinin beyanları da bundan çok farklı değil. Üstelik Türkiye’de her medeni ve demokrat toplumda yapılması tabii ve normal olan halk hareketlerine karşı uygulanan aşırı şiddeti, haksız buluyorlar.
Biraz daha açık ve samimi konuşursak Sayın Erdoğan böylesine büyük bir dönüşümü halka kabul ettirecek hangi başarıların sahibidir? Kendisinin icraatını ilim ve fikir planında destekleyecek kadroları da yoktur. Sahip olduğunu zannettiği kadrolar ise halktan kopuktur. Kendi dünyalarında bencil bir çarkın içindedir.
Eğitim hayatımızı hiçbir ciddi başarıya ulaştıramadığı gibi mevcudu da tam bir keşmekeş haline sokmuştur. Böylesine büyük dönüşümler hiçbir yolsuzluğu, ahlaksızlığı kabul etmez.
Yüce Divan’da yargılanmaktan öcüden korkar gibi kaçan siyaset adamlarıyla devlet yönetilemez. Siyaset adamı, öncelikle dürüst, haysiyetli adamdır. Dünyada bunun pek çok örneğini görüyoruz. Şerefini korumak uğruna istifalar, intiharlar gözler önündedir. İyilik ve doğruluk olmayan yerde büyüklük yoktur. On iki yıl önce terör süpürülmüştü. Vatanın bütünlüğü, cumhuriyetin güzellikleri, devletin temel nitelikleri ortak değerlerdi. Bugün vatan coğrafyasının bir bölümü PKK’ya terk edilmiş, ekonomi perişan hale getirilmiş, gelir dağılımındaki dengesizlik zirveye çıkmış, dış borç katlanarak büyümüştür. 1150 odalı sarayı “devletin itibarı” diye savunan mantığa “emekliye 24 TL zam yapmak bu itibarı ne hale getiriyor” diye sormak aklın gereğidir.
Ayrıca, Sayın Erdoğan’ın iktidarının ilk yıllarında AB devamlı sığındığı bir kale idi. Zirveye geldikten sonra AB’ye rest çekmek, dış ülkelerdeki itibarı açısından da çok önemli sonuçlar doğuracaktır. Kendi halkının güvenini ve aydınların desteğini sağlamadan büyük siyasi hamlelere girmek çok acı neticeler verebilir... “Devletleri yıkan büyük hataların altında nice gururun gafleti yatar” hikmetini unutmayalım.