Bayburt’tan göçeli tam 37 yıl oldu ama her kadirşinas Bayburtlu gibi yüreğimin yarısını Bayburt’ta bıraktım! Bu nedenledir ki; cenaze ve özel günler dışında, hemen her yıl memleketimi düzenli olarak ziyaret ederim. Ancak bu ziyaretlerim genellikle yaz dönemine rast geldiği için en az 20 yıldır Kurtuluş bayramı heyecanını Bayburt’ta yaşamak nasip olmamıştı.

Bayburt’tan göçeli tam 37 yıl oldu ama her kadirşinas Bayburtlu gibi yüreğimin yarısını Bayburt’ta bıraktım! Bu nedenledir ki; cenaze ve özel günler dışında, hemen her yıl memleketimi düzenli olarak ziyaret ederim. Ancak bu ziyaretlerim genellikle yaz dönemine rast geldiği için en az 20 yıldır Kurtuluş bayramı heyecanını Bayburt’ta yaşamak nasip olmamıştı.

Bu yılki kutlamalar çerçevesinde Bayburtlu ressamlar karma resim sergisine davet aldığımda çok heyecanlandım, bu hasretimi bu vesile ile giderecektim.

Sergi açılışı 20 şubat'ta yapıldı, üst düzey protokol kadar, yerel basının ve halkın ilgisi de oldukça fazla oluşu bizleri ziyadesiyle memnun etti. Bunda BEKDER’in mükemmel organizasyonunun payı büyüktü kuşkusuz, Başkan Mete Emir nezdinde BEKDER yöneticilerine tekrar teşekkür ediyorum.

Ertesi gün yani 21 Şubat günü, protokolde yerim ayrılmış olmasına rağmen dostlarımın arasında izlemeyi tercih edip tören alanındaki yerimizi aldık. Masum halkın Taş mağazalara doldurulup yakılma anı canlandırılmaya başlayınca, çocukluk anılarım belleğimde canlanmaya başladı… İlkokul ve ortaokul yıllarımda bayramları, özellikle 21 Şubat'ı iple çekerdim.

Yavrukurt olmayı çok sevdiğim için her bayramda kıyafet kiralamaktan bıkan rahmetli babamın İstanbul’dan aldığı Yavrukurt kıyafetini giyip sevinçle okula gittiğimde arkadaşlarımın nasıl gülüşüp dalga geçtiğini hala hatırlarım, zira kıyafetim diğerlerinden daha açık tondaydı ve belirgin bir renk farkı vardı, mecburen bu kıyafetle törenlere katılıyordum. Af buyurun kendimi "Merzifon eşeği" gibi hissederdim. 10 dakikalık resmi geçit için kar üstünde ve eksi 10-15 derece soğukta saatlerce bekletilip sonrada şifayı kapardık tabii!

Hatırlıyorumda; köylerden ve çevreden 1 gün önce Bayburt'a akın eden vatandaşlar, günler öncesinden hazırlık yapılmış olmasına rağmen; otellerde yatacak yer, lokantalarda yemek, fırınlarda ekmek bırakmayacak kadar kalabalık olur, tören saatlerinde izdiham yaşanırdı.

Milis kuvvetlerinin şehri kurtarması ile başlayıp protokol önündeki çeşitli gösterilerin ardından, muhacirlerin sefil ve perişan yürüyüşleriyle devam eden geçit törenleri saatlerce sürer esnaf kuruluşları kamyon üzerinde oluşturulan dükkânlarında mesleklerini icra ederdi, demirciler körük çekip nal döğerken, berber traş yapar, bakkallar seyircilere "sütlü şeker" atarlardı. Bakırcı ve tenekeci esnafının o günkü koşullarda yaptığı Atatürk robotunun sağa-sola dönüp ellerini kaldırıp indirerek Nutuk'tan bölümler okuması takdire şayandı. Okulların ardından Askeri birliklerin atlı, motorize ve Piyade olarak disiplinli ve vakur yürüyüşleri izleyenlerin gurur dolu, coşkulu alkışlarıyla karşılık bulurdu.

Geçiş törenlerinin ardından Saatkule Meydanı ve çeşitli yerlerde folklör gösterileri hava kararıncaya kadar devam eder, esnafın "en güzel vitrin ödülü" alma yarışı, akşam başka bir coşkuya yerini bırakırdı.

Folklör ve Turizm derneklerinin Çoruh ve Yıldız sinemalarında düzenledikleri geceler 21 Şubat günlerinin finali niteliğindeydi. Çocukluk ve gençlik yıllarımı paylaştığım canciğer arkadaşlarım Çetin Köse ve Yusuf Fırat ile birlikte bu 2 gösteriden birini tercih eder, yer bulamama endişesiyle saatler öncesinden yerlerimizi alırdık…

Neler mi vardı bu gecelerde? Neler yoktu ki!

Orhan Ardahanlı ve ekibinin hazırladığı kahramanlık içeren tiyatro oyunları izleyenlerin hamasi duygularını kabartırken, BRT’nin (Bayburt Radyo Televizyon) yöresel haberleri abartılı ve mizahi bir şovla sunması, "Tantana 70" orkestrasının sahoylu, kara kazan, tepir ve tahta kürek gibi yerel eşyalardan oluşturdukları enstrümanlarla söylediği mizahi şarkı ve türküler, Köksal Ciyaval ve çetesinin orta oyununu andıran seyirlik yerel skeç, parodi ve oyunları izleyenleri gülme krizine sokardı.

Bar ekiplerinin gösterileri, her yıl değişen solist ve korosuyla halk müziği konseri ve nihayetinde Zakir Peksert, Aptullah Ahıskalı ve Engin Gönülalan'ın sazları eşliğinde, bu tarz gecelerin değişmez assolistleri; Bayburtun Zeki Müren'i İhsan Cerhal, kemani Nevres Paşa’nın o meşhur bestesi "Vardımki yurdumdan ayağ göçürmüş", Kadir Sayıner "Zulmet ve ayrılık bestesi yapar, beni düşünceye salan geceler" ve Arif Kalekâhyası "Anlatılmaz bin dert ile geçiyor çileli ömrüm" gibi; kendi isimleri ile özdeşleşmiş şarkılarla sahneye arz-ı endam eder, profesyonellere taş çıkartacak ustalıkla izleyenleri mest eder, sanat musikisine doyururlardı.

Ne yazık ki bu coşkulu kutlamalardan eser kalmadığını görmek beni üzdü açıkçası… Teknolojinin nimetlerinden azami yararlanılmasına rağmen, topu topu en fazla 1 saat süren geçiş törenleri, akşam kapalı spor salonunda günün mana ve ehemmiyetine uymayan, yöresel sanatçıların ve oyunların olmadığı, üçüncü sınıf birkaç ses sanatçısının konserinden ibaret kalmış, adeta geçiştirilmiş, şubat soğuğu ve 1 metre karda kutlamaya alıştığımız kurtuluş bayramına, sanki hava bile muhalefet etmiş, artı 12 derecelik bahar havası günü iyice yavanlaştırmıştı sanki(!)

Bu güzel havalara rağmen, eski kalabalıklarla kıyaslanmayacak kadar az seyirci oluşu, 21 Şubat bayramının bu kadar güdük hale getirilmesi, halkın ilgisizliğinin bir göstergesi olarak gözüme çarptı maalesef.

Yaşadığım bunca hayal kırıklığına rağmen; yinede dünya gözüyle bir kere daha Bayburt'ta 21 Şubat'ı yaşamaktan mutlu oldum… Bir daha YA ÖMÜR!

Selam ve saygılarımla…

NOT: ÇAĞRI FM Radyosu "Gündem özel" programında konuk ederek, beni hemşerilerimle buluşturup, duygu ve paylaşım fırsatı veren değerli kardeşlerim Mehmet Öksüzer, Naci Ahıskalıoğlu ve Ferdi Katılmış'a, Abdülcelil Kahveci hocama teşekkür eder, bana ve resim sergimize yakın ilgilerinden dolayı tüm Bayburtlu hemşerilerime şükranlarımı sunarım.