Soma’da sorumsuzluğun, vicdansızlığın öldürdüğü 301 cana Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Bu pırıl pırıl, tertemiz canlarımız iktidar ve para hırsı uğruna kurban edildiler.

Mısır’da bir kız çocuğu, Filistin’de yine bir yavrucuk öldüğünde ağlayanlar; Soma’da toprağa verilenlere tek damla yaş dökemediler. Bu bir kazadır diyenler, haksızdır. Çünkü kaza kimsenin kastı olmadan ortaya çıkan, zarara ve can kaybına sebep olabilen hâdisedir. Siz her türlü tedbiri alırsınız buna rağmen takdir zuhur eder.

Ezelde Cenâb-ı Hakk’ın olmasını dilediği her şey takdirdir. Bu Yaradan’ın ezeli kararıdır, hepimizin alın yazısıdır ve tek kelimeyle kaderdir. Varmak istediğiniz hedef uğruna elinizden gelen her türlü çalışmayı yaparsınız, ulaştığınız netice Allah’ın takdiridir. Olur âla, olmazsa âleyyül âladır. Olmadığı için bizim elem duyduğumuz konu, ilahi plânda hayrımızadır. Onun için tedbirini alırsın, gayretini sarf edersin olmaz ise yıkılmaz, sarsılmaz, “ben elimden gelen her şeyi yaptım kader böyle imiş!” der ve susarsın.

En az 60 senedir Almanya, İngiltere, Fransa ve Belçika’da maden kazası olmadığını görüyoruz. Çünkü; ilmi araştırmaların, maden ocaklarıyla ilgili kazaları önleyecek bütün tedbirlerini almışlar. Hepsinde erken uyarı sistemi var. Kaza vukuunda işçilerin sığınacağı özel odalar hazır. Yemekhaneler mevcut, tuvaletler yapılmış. Sen ne yapıyorsun?

İstediğin kadar bağır, yerin altındaki kömürler senden korkmuyor.

Avrupalılarla farkımız, onlar konulmuş olan kuralı eksiksiz uyguluyor. Bizde ise tatbik edilmiyor.  

CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel arkadaşlarının, MHP’nin, BDP’nin desteğini alarak bir “Meclis Araştırma Önergesi” veriyor. Talebi; Soma’daki kömür ocaklarının çalışma şartlarının yerinde incelenmesi. Çünkü her ay ölümle sonuçlanan birkaç iş kazasının acısını çekiyorlar. Önerge Genel Kurul’a geliyor, AKP’lilerin oylarıyla reddediliyor.

Eğer bu önerge kabul edilse, yapılan çalışma sonucu maden, düzenlemeler bitinceye kadar kapatılsa, bu 301 kişi bugün hayatta olacaktı. Nitekim kazadan sonra Türkiye’ye gelen Dünya Sendikalar Federasyonu (DSF) heyeti yaşananların “yazgı” değil “suç” olduğuna dikkat çekti.

Dünya çapında 120 ülkeden 90 milyonun üzerinde işçiyi temsil eden DSF adına Türkiye’ye gelen heyette kuruluşun genel sekreteri Y. Mavrikos, genel sekreter yardımcısı Valentin Pacho ve diğer temsilciler vardı. Basın toplantısında konuşan Mavrikos: “Bizler işçiyiz. Soma’da bizim 300 kardeşimiz, 300 yoldaşımız hayatını kaybetti. Kardeşimiz diyorum, çünkü bizler işçi sınıfıyız ve büyük bir aileyiz” dedi.

Mavrikos Başbakan Erdoğan’ın “yazgı” , “kader” açıklamasını da hatırlatarak sözlerine şöyle devam etti: “Herkes bunun kader değil suç olduğunun farkında. Kapitalistlerin iş yaparken tek önemsediği kârdır, insan hayatı değil. Oysa insan her şeyin üzerindedir. Burada cinayet vardır. Bütün dünyada madenciler özelleştirme ve kapitalistlerin kâr hırsı sebebiyle büyük risklerle karşı karşıyadır.” 


Devamla; “Dünyanın hiçbir ülkesinde bir Başbakan, böyle bir facianın ardından Allah’ın yazgısı açıklaması yapamaz. Hükümet kadroları gerçeği gizliyor. Çünkü onlar işçilerin değil kapitalistlerin, patronların yanında.” 


Şilili madenci Sepulveda 4 yıl önce bir bakır madeninde göçük altında 69 gün mahsur kalmış sonunda güvenlik odalarının sayesinde lideri olduğu 33 arkadaşıyla kurtarılmıştı. Hürriyet gazetesini arayarak şunları söylüyor: “Soma’daki gelişmeleri yakından izliyorum. Gördüğüm şey; emniyet önlemlerinin yetersiz oluşu ve maden yöneticilerinin insan hayatını önemsemedikleridir. Kurbanların aileleri çok acele organize olsun. Vaatlere inanmasınlar, aldatılmasınlar. Dileğim bize oynanan oyunun Türkiye’deki işçilere oynanmamasıdır. Türkiye’de adalet yerini bulsun ve bütün dünyaya örnek olsun” .


Bu büyük acının üstüne Başbakan’ın yaptığı konuşmalar, Soma’da bir genç kızı ve delikanlıyı tartaklaması, korumaların yere yıktığı masum gence; müşavirinin, çocuğun hayâlarını hedef alarak attığı tekmeler utançtır. Bütün dünya basını özellikle İspanyol, Fransız ve bilhassa Alman basını bu rezil kareleri yayınladı. Polis aldığı emirler doğrultusunda en ufak gösterilere bile, burası yaralı Soma demedi, TOMA’larla hücum etti ve biz dünya üzerinde sade maden işçisine değil kendi insanına asla değer vermeyen bir yönetimin, tutsakları olarak gösterildik. Bir kere daha gördük ki bazı zenginlerin zevkleri, fakirlerin gözyaşlarıyla satın alınıyor.

İşçilerimiz sınıf şuuruna erip güçlü sendikalara kavuştukları zaman bu zulümler bitecektir.

Unutmayalım; Türkiye’de 186 bin 698 kişi maden ocaklarında ter döküyor. Bunların sadece 38 bin 491’i sendikalı olarak çalışırken, 148 bin 198 işçi sendikasız ve iş güvencesinden yoksun çalışıyor.

Özelleştirmelerin başladığı 2002 yılından 2011’e maden kazalarında % 40 artış görüyoruz.

Uluslararası Sağlık Örgütü’nün 176 nolu “Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi Anlaşması” 19 ülke tarafından imzalandı. Türkiye’nin hedefi, üyelikte 20. ülke olmalıdır.

Belki böylece insanımızı kurbanlık koyun gören kör ihtiras dizginlenmiş olur.