Sevgili okuyucularım, Bilge Kağan'dan Atatürk'e kadar uzanan bir müktesebat ışığında, Türk İnkılabının yol pusulasını, değerler dizisi ve idealler belirledi. Bu yolda, rasyonel olan, akla yatkın ve yararlı proğramlar uygulamak değil, Türk Milletinin derinliğine bilinç düzeyini irdelemek ve yükseltmek, talep ve arzularının istikametini tespit etmekti.
Bu aslında çok meşakkatli bir şey görünse de, milletin yüzyıllar boyu genlerinde var olan, asaletinden mündemiç değerler manzumesine vakıf, milletin sinesinden zuhur eden evlâtlarıın, iş başa düştüğünde gereğinin yapılması noktasında önlerinin açılması kâfiydi. Şartlar ve zaman zaten buna çoktan müsaitti.
Mustafa Kemal, Çanakkale de gündüz savaşırken; 'size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum..!' derken; geceleri de bir gün mutlaka tesis etmek istediği Türk İnkılabının hesabını yapıyordu. Daha o vakitler. Rütbesi henüz bir yarbaydı.
Durum son derece vahimdi!
Ve Allah ona yardım etti, muvaffak oldu. Çünkü Cumhuriyetin aklı o idi.
Toplum önderlerinin yapabilecekleri yegâne şey; taleplerin ve arzuların öngörülen İnkılapla arasındaki, öngördüğü sistematiği illiyedi itibariyle tesis etmektir. Bu öngörü, o günün 'bir takım'larının savundukları değerlerle örtüşmüyordu. Çünkü, evvelemir Türk toplumunun Ümmet fikrinden Millet fikrine geçmesi gerekiyordu.
Asıl amaç, Türk Kültürünün ve Türk İnkılabının çağı yakalaması ve geliştirilmesiydi. İşte bu noktadan hareketle 'Çağdaş Türk Devletinin' temel amacı ve gayesi körü körüne BATILILAŞMAK değil, ÇAĞI yakalamaktı.. Batı bilimi ve tekniği olduğu gibi alınmalı, kültürü ise medeni yaşamın gelişmesinde model olarak ancak benimsenebilirdi..
Çağı yakalamanın yolu BATILILAŞMAK'tan değil, TÜRKLEŞMEKTEN geçiyordu.. İşte, var olan Türk Milliyetçiliği fikri, daha o zamanlarda fikri ve siyasi zeminine oturtuluyordu, İnkılabı devletleştirenler tarafından. Bu Cumhuriyet dünyada emsali olmayan bir hikayeye ve serüvene sahiptir, Cumhuriyet önce İnkılap edip sonra Devlet olmuştur. fikir planında, yani kuvveden fiile geçiş hikâyesi yanında reaksiyonelleri zaten beş para etmezdi, fikrin ve kararlılığın, güc ve kudretinin ahenkli bir sentezi neşet etmiştir diyebiliriz.
Bu İnkılabın sentezi, hipotezi vs. yoktu. Tek dayanağı vardı o da asil TÜRK MİLLETİ.
Selâm ve sevgilerimle.
Bu aslında çok meşakkatli bir şey görünse de, milletin yüzyıllar boyu genlerinde var olan, asaletinden mündemiç değerler manzumesine vakıf, milletin sinesinden zuhur eden evlâtlarıın, iş başa düştüğünde gereğinin yapılması noktasında önlerinin açılması kâfiydi. Şartlar ve zaman zaten buna çoktan müsaitti.
Mustafa Kemal, Çanakkale de gündüz savaşırken; 'size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum..!' derken; geceleri de bir gün mutlaka tesis etmek istediği Türk İnkılabının hesabını yapıyordu. Daha o vakitler. Rütbesi henüz bir yarbaydı.
Durum son derece vahimdi!
Ve Allah ona yardım etti, muvaffak oldu. Çünkü Cumhuriyetin aklı o idi.
Toplum önderlerinin yapabilecekleri yegâne şey; taleplerin ve arzuların öngörülen İnkılapla arasındaki, öngördüğü sistematiği illiyedi itibariyle tesis etmektir. Bu öngörü, o günün 'bir takım'larının savundukları değerlerle örtüşmüyordu. Çünkü, evvelemir Türk toplumunun Ümmet fikrinden Millet fikrine geçmesi gerekiyordu.
Asıl amaç, Türk Kültürünün ve Türk İnkılabının çağı yakalaması ve geliştirilmesiydi. İşte bu noktadan hareketle 'Çağdaş Türk Devletinin' temel amacı ve gayesi körü körüne BATILILAŞMAK değil, ÇAĞI yakalamaktı.. Batı bilimi ve tekniği olduğu gibi alınmalı, kültürü ise medeni yaşamın gelişmesinde model olarak ancak benimsenebilirdi..
Çağı yakalamanın yolu BATILILAŞMAK'tan değil, TÜRKLEŞMEKTEN geçiyordu.. İşte, var olan Türk Milliyetçiliği fikri, daha o zamanlarda fikri ve siyasi zeminine oturtuluyordu, İnkılabı devletleştirenler tarafından. Bu Cumhuriyet dünyada emsali olmayan bir hikayeye ve serüvene sahiptir, Cumhuriyet önce İnkılap edip sonra Devlet olmuştur. fikir planında, yani kuvveden fiile geçiş hikâyesi yanında reaksiyonelleri zaten beş para etmezdi, fikrin ve kararlılığın, güc ve kudretinin ahenkli bir sentezi neşet etmiştir diyebiliriz.
Bu İnkılabın sentezi, hipotezi vs. yoktu. Tek dayanağı vardı o da asil TÜRK MİLLETİ.
Selâm ve sevgilerimle.