Martin Scorsese’in yönetmenliğini yaptığı, Leonardo Di Caprio, Cameron Diaz ve Daniel Day Lewis’in başrollerini oynadığı, New York Çeteleri (Gangs of New York) isimli, 2002 yılına ait ABD filmini seyrettiniz mi?

Martin Scorsese’in yönetmenliğini yaptığı, Leonardo Di Caprio, Cameron Diaz ve Daniel Day Lewis’in başrollerini oynadığı, New York Çeteleri (Gangs of New York) isimli, 2002 yılına ait ABD filmini seyrettiniz mi?

Bu filmde 1800’li yılların başında İrlanda, İtalya ve diğer Avrupa ülkelerinden Amerika’ya gelen katiller, hırsızlar, yankesiciler, fahişeler ve maceraperestlerin bu ülkeyi hangi rezilliklerle kurdukları anlatılıyor. Sokak çeteleri çıkar sağlamada her yolu mubah görüyor. Bunlar şehrin kontrolünü üçkâğıtçılık, zorbalık, kanunsuzlukla ele geçiriyor. Karşılarındaki rakiplerini şiddetle sindiriyor veya ortadan kaldırıyor. Film, Amerika’nın günümüzdeki politikalarının aynası olarak da görülebileceği gibi, Amerika’nın kuruluş yıllarının günümüze kadar süren ruhunu da aksettiriyor. Amerikalılar kimliklerini oluşturan o dönemi destansı filmlerle anlatıyor. Ancak bu filmler Amerika’nın erdemle kurulan bir topluluk olmadığı gerçeğini değiştirmiyor. Aşağıda kısa özetini verdiğimiz o dönemin ülke tarihi de bu görüşü doğruluyor;   

17. yüzyılda İngiltere; Amerika’daki sömürgeler için Fransa ve Hollanda’yla savaşıp, galip geldi. Adı “Yeni Hollanda” olan yeri ele geçirip adını “New York” yaptı. Sanayi devrimini tamamlayan İngiltere’nin acilen pazarlara ihtiyacı vardı. Topraksız kalan, borç yüzünden köleleşmiş İngiliz çiftçiler İngiltere’den İngiliz sömürgelerine, daha çok Amerika’ya göç ettiler. İngilizler ayrıca hapishanelerdeki ağır suçluları da çalıştırmak üzere Amerika’ya getirdiler. İngiliz kralları Amerika topraklarını İngiliz soylularına hediye etti. Soylular topraklarındaki çiftçilere vergi ödetmeye kalkınca bunlar ülkenin batısına yöneldiler; Kızılderilileri öldürüp topraklarını ele geçirdiler. İngilizler her Kızılderili kafatası getirene ödül verdi. Bunun sonucu birkaç nesilde 3 milyon Kızılderili’yi tamamen imhâ ettiler.

Doymak bilmez mal edinme hırsıyla yeni kıtaya yerleşen ve ellerindeki ateşli silâh üstünlüğüyle yerli halkı yok eden Avrupalılar, diğer taraftan Afrika’da hayvan gibi avladıkları insanları da köle olarak Amerika’ya getirip zorla çalıştırmaya başladılar. Milyonlarca Afrikalı bu kötü şartlarda hayatını kaybetti veya nesiller boyu insan onuruna yakışmayan tarzda muamele gördü. Böylece Amerika’nın el değmemiş zengin hammadde kaynakları ile bedava iş gücünü kullanan yeni Amerikalılar akıl almaz biçimde zenginleşti ve Amerikan burjuvazisi doğdu. Amerika’nın kuzeyinde sanayi, güneyinde tarım gelişti. İngiltere kendi sanayisini korumak için Amerika’daki gelişmeyi kontrol etmek istedi. Bu durum daha ziyade yoksul işçilerin, çiftçilerin öfkesine sebep oldu. Bundan sonra yapılan mücadele İngiliz sömürge sistemine başkaldırı oldu.  İşçi ve çiftçiler bu işin içinde olmakla beraber, mücadeleyi yöneten George Washington, Jefferson gibi önderler Amerika’da zenginleşen sınıftandır. Amerika Kongresi 1776’de bağımsızlığını ilân etti. Sonunda İngilizler 1783’de Paris’de barış şartlarını kabul etti. Bu bağımsızlık savaşından zenginler ve köle sahipleri yararlandı. Ülkenin güneyinde kalan kölelik, aşağı yukarı yüzyıl sonra Kuzey-Güney savaşının sebebi oldu.(1)

***

Türk Devleti’nin nasıl kurulduğuna gelince; elimizde bu dönemi anlatan destansı filmler yok. Ancak; aşağıda isimlerini verdiğimiz yerli ve yabancı târihçilerin eserlerinde Türkiye Devleti’nin kuruluşu şöyle anlatılıyor;

XI. Yüzyılda anayurtta, yâni Türkistan’da Karahanlılar sülâlesi vardı. Anayurt dışında ve Karahanlılarla sınırdaş olarak da yine Türkler tarafından kurulmuş Gazneliler devleti bulunuyordu. Atalarımız olan Türkmenler, yâni Oğuzların Müslüman çoğunluğu Gazneliler Devleti arazisinde bulunuyordu. Gazneliler birlik ve güçlerinden ürktüğü Türkmenlerin kudretini kırmak için, her yolu denedi. Oğuz liderleri Tuğrul ve Çağrı Bey, Gaznelilerin üzerlerine gönderdiği büyük orduları 1035 ve 1038’de mağlup etti. Gazne Hükümdarı Mes’ud kesin bir netice almak için büyük bir orduyla Selçukluların üzerine yürüdü. Selçuklular çöle çekildiler.(2-3)

Tuğrul Bey günlerce çizmesini ve zırhını çıkarmadı, kalkanını yastık yaparak uyudu. Ânî baskınlar yaparak Gazne ordusunu yıpratan Selçuklular, 23 Mayıs 1040’da Dandânakan kalesi yakınında Gazne ordusunu bozguna uğrattı. Dandânakan Savaşı bugünkü Türk Devletimizin temelinin atıldığı savaştır. Büyük Selçuklu Devleti ve dolayısıyla Türkiye Türk Devleti bu savaşla kuruldu. (4) Demek ki, 2013 yılı devletimizin kuruluşunun 973. yılıdır. Bu savaşı yapan ve devleti kuranlar Türkler'dir. Devletin adı kurucusunun adını almakla beraber, o dönemden sonra yabancılar, tarihçiler bu devlete Türk Devleti, halkına Türkmen veya Türk demektedir. Bu devlet bizim devletimiz, yâni Türkiye’dir. Görüldüğü gibi Türk Devleti’nin tarih sahnesine çıkışı yiğitlik, kahramanlık ve feragate dayanır. Kurulan bu devletin özelliğini ve başına Tuğrul Bey’in getirilişini ise büyük tarihçi Atsız şöyle anlatır;

“Aile, toplum veya devlet, herhangisi olursa olsun bir topluluk erdemle kurulursa sağlam olur. Temelinde rezillik bulunursa çabuk çöker. Devlet kurulduğu zaman başkanlığa üç aday vardı. Fakat bu mevkide en büyükleri olan Mûsâ Yabgu veya en kahramanları olan Çağrı Beğ değil, en küçükleri Tuğrul Beğ geçirildi. Bunda, savaş meydanlarındaki çelik kılıçlı demir bileklilerin, barıştaki insanî kalplerinden taşan bir şefkat duygusunun izlerini de görüyoruz. Çünkü Tuğrul Beğ’in çocuğu olmuyordu. Amcası ve kardeşi onun bu büyük ıstırabını devlet başkanlığı ile gidermek yolunu tuttular. İşte devletimizin ilk başkanı, büyük Sultan Gazi Tuğrul Beğ’dir.” (5)  

Horasan’da kurulan bu devlet; Azerbaycan, Irak, Suriye ve Anadolu’yu sonradan fethetti ve en son aldığı Anadolu’nun kapıları 1071 Malazgirt Savaşı ile açıldı. Devletimiz, bütün diğer devletlerden farklı olarak kurulduğu toprakları kaybedip sonradan aldığı topraklar üzerinde tutunan tek devlet örneği olarak kaldı.

“Devletimizin ilk başkanı Tuğrul Bey'in hareket ve davranışları Orhun kitabelerinde ve Yusuf Has Hacip tarafından yazılmış Kutadgu Bilig’de belirtildiği şekilde, halkı bütünü ile refah içinde yaşatmaktan ibaret eski Türk devlet anlayışına tamamıyla uymaktadır.” “Tuğrul Bey’in başında bulunduğu devlette Türkler, yabancı soydan kavimler üzerinde ince hâkim bir tabaka teşkil etmekle beraber onları imhâ etme gibi insanlık dışı yollara sapmıyor, başka kültür ve dinlere saygı duyuyordu.”  “Tuğrul Bey zamanında devletin kaderi menfaatleri ve istikbali, baştaki hükümdarı ve hanedan mensuplarını olduğu kadar devlet teşkilatında vazife almış kumandanları hatta ordu mensuplarını da alâkadar eder ve onlar gerektiği zaman kendilerinde müdahale hakkı görmektedirler. Buna “müşterek mes’uliyet prensibi” adı verilir.” (6)

Bu dönemde yaşamış Arap tarihçisi İbn Hassul, Türkleri “vekarlı, kanaatkâr, meşakkatlere katlanan, tahammüllü, büyük gayeler elde etmek uğrunda çalışan, kötülükleri olmayan şecaat, cesaret ve fazilet sahibi insanlar” olarak tanıtmaktadır. İbn Hassul, Türkler hakkında şunları söylemektedir; “Bütün milletler içinde cesaret ve şecaatte Türkmenlerden daha ileride olan ve büyük amaçları elde etmek uğrunda daha ileri gidebilen bir millet yoktur. Allahu teala onları arslan suretinde yaratmıştır... Türk, bağı çözüldükten sonra, askere başbuğ olmak veya perdedarlık etmek veya bir topluma emir vermek ve yasak koymaktan başka bir işe razı olmaz." (6)

Görüldüğü üzere; Türk devleti erdemle kurulmuş bir topluluktur. Erdem: Dürüstlük, iffet, nâmus, merhamet, alçak gönüllülük, yiğitlik, sadâkat, adâlet, kerem, ihsan gibi ahlâki meziyetlerin hepsine birden verilen isim, fazilet demektir.

Dandânakan Savaşı’ndan sonra devletimizi kuran; kanıyla, canıyla, kültürüyle onu yaşatan Türkler olduğuna göre, devletimizin adının “Türk” olmasından tabiî ne olabilir?  Atalarımızın erdemle kurduğu devletin ve onun günümüzdeki devamı olan gine erdemle kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin kimliğini taşımaktan onur ve gurur duyuyoruz.

Nisan 2013

Kaynakça:

1. Yeliseva, N, Yakın Çağlar Tarihi, Çev.Özdemir İnce,Yordam Yay. İstanbul, 2009
2. Prof.Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti, Ötüken Yayınları, 2005 İstanbul
3. Prof.Erdoğan Merçil, Müslüman-Türk Devletleri Tarihi,Türk Tarih Kurumu, 1991.
4. Prof.Erol Güngör, Tarihte Türkler, ÖtükenYayınları, İstanbul, 1988
5. Nihal Atsız, Türk Tarihinde Meseleler, Ötüken Yayınları, 2010, İstanbul
6. Prof. M.Altay Köymen,Tuğrul Bey ve Zamanı, Kültür Bakanlığı, İstanbul, 1976