Semra Özal, ah ederek anlatıyordu Şemsi Belli Ağabeyi’ye “Turgut Bey, evlenmeden önce çok güzel şiirler yazardı, ilhamını ben tükettim, evlendikten sonra bıraktı şiiri...”  Sonra sözü rahmetli Turgut Özal alıyor, Şiir Defteri Dergisi Genel Yönetmeni, hemşerisi şair Şemsi Belli’ye, Semra Hanım’la evlenmeden önce yazdıklarından bir dörtlüğü yayınlanmak üzere veriyordu. Şöyleydi o dörtlük:

“Çal ki sazın inlesin
Kubbede kalsın sesin
Şu göçecek faniler
Bir gün seni söylesin”

Süleyman Demirel’in iyi bir edebiyat okuru olduğu biliniyor. Devlet Su İşleri Genel Müdürü iken şiir matineleri düzenlediğini, Şemsi Belli söylemişti bana.
 
Rahmetli Bülent Ecevit’in usta bir şair olduğu, edebiyat dünyamızın da genel kabulüdür. Şiirlerini ben de zevkle okumuşumdur, okurum da. 

“bir yaslı günden beri güzel Tuna’ya
yabancı görünür artık aktığı bu toprak
güneşin sabahları doğduğu yana
akar Tuna içinde hasret yana yana

sor Tuna’ya nedendir ağlayışı ince ince
kıyılarındaki Türk kalelerinden
suyuna bir destanın yası değince

sor Tuna’ya nedendir bu ağlayışı
baykuşun bütün gece öten sesinden
yüksek mazgallarda bir ağıt duyunca

sor Tuna’ya nedendir bu ağlayışı
rüyasında bir Türk’ün aksi durunca” dizeleri, belleğimde çakılı durur hep.
Rahmetli Türkeş de iyi bir edebiyat okuruydu. Bu yönünü çok fazla öne çıkarmazdı nedense. Onun edebiyata olan ilgisini merak edenler, edebiyat profesörü olan kızı Umay Günay Hanımefendi’ye sorabilirler.

Gelelim şimdikilere ve işe Tayyip Bey’den başlayalım. Tayyip Bey’in şiire olan ilgisi bilinir. İyi de şiir okur. İyi şiir okur da, iyi şiir kitabı okur mu, işte orası karanlık... Bana sorarsanız, MTTB yıllarından kalma üç-beş Necip Fazıl, birkaç Mehmet Akif dizesi dışında pek bir şey okumamıştır. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın şiiri diye eline tutuşturulan Faruk Nafiz Çamlıbel’in şiirini okuması, bu dediklerimin en büyük kanıtı. Roman, öykü ve deneme okuduğunu ise hiç sanmıyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu, birçok konuda olduğu gibi edebiyat alanında son derece yetersiz bir kişi… 1968 model solcu ağzıyla büyük ozan Nazım Hikmet’in sloganlaşmış “Güneşi zapt edeceğiz, güneşin zaptı yakın” ya da “yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür/ ve bir orman gibi kardeşçesine” dizelerini yinelemekten öteye gidemiyor. Nazım’ın “Saman Sarısı” gibi muhteşem şiirlerini anlayabildiğini ve bildiğini hiç sanmıyorum.
Devlet Bahçeli’nin edebiyatla uzaktan yakından ilgisi olduğuna dair bende hiçbir bilgi yok. Ağzından bugüne kadar yalnızca Necip Fazıl’ın “Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes” dizelerini duydum. Bir televizyon söyleşisinde “Ben kitap okumam rapor okurum” demişti zaten.
 
Ahmet Davudoğlu, iyi bir edebiyat okuru. Kültürlü bir insan… Romanda Türk Dünyasının en büyük ismi olan Cengiz Dağcı, anayurdu Kırım’dan uzakta Londra’da öldüğünde 2011 yılında, Kırım’daki Türk topluluğunun onun cenazesini ata toprağına getirtecek maddi ve diplomatik güçleri yoktu. Davudoğlu Dış İşleri Bakanıydı o sırada, Londra’ya hareket etti hemen, cenaze ile birlikte Kırım’a gitti ve Dağcı’yı Kızıltaş köyüne defnettirdi törenle (o günün Kültür Bakanı Ertuğrul Günay da oradaydı). 

İşte bu unutulmaz!..

Osman Pamukoğlu’na gelelim... Tayini çıktığında eşyasını iki kamyon taşırmış Osman Pamukoğlu Paşa’nın. Birinde kitap olurmuş yalnızca. Kalemini de silahı kadar iyi kullandığını yazmıştım yıllar önce, yine aynı fikirdeyim. İlhan Selçuk “Osman Paşa, edebiyatın bütün dallarına posta koyar” demişti. Roman yazan ikinci generaldir. “Ayandon” ve “Cehennemdere Kanyonu” adlı romanlarından ilki, Türk edebiyatında yer edecek bir romandır. Güneydoğu anılarını içeren  “Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok” adlı kitabında salt anılar ve olaylar yoktur, insan vardır her yönüyle ve edebiyat vardır kitap izleğinin elverdiği ölçüde. Osman Paşa, güzel ve hikmetli sözler söylemeyi de sever ve becerir, bu özelliği; edebiyata, felsefeye ve doğaya olan ilgisinden gelir. Kitap sayısı da hızla artıyor, daha birkaç ay önce “Önder” adlı kitabı çıktı.

Edebiyatla haşır neşir olan bir lider de Sayın Doğu Perinçek’tir. Kırktan fazla kitabı olan yazar Perinçek, akıcı üslubunu, yeteneği yanında, edebiyata da borçludur.