Değerli dostlar merhaba; bir yıldan fazladır tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de büyük kaotik süreç yaşıyoruz. Özellikle ülkemizde bu sürecin iyi yönetilememesi, yetkililerin ve birtakım kurulların işe yeteri duyarlılık göstermemeleri ve sorumluluklarını tam yerine getirmemeleri ve halkımızın büyük bir kısmının maalesef cahil, lümpen ve öngörüsüzlüğü sayesinde bu kaotik süreçte inişli, çıkışlı hastalık sarmalı peşimizi bırakmadı ve bu durum onbinlerce insanımızın ve başta doktorlar olmak üzere sağlık çalışanlarımızın hayatına mal oldu.
Bir-iki ay öncesi alınan tedbirlerin daha kontrollü uygulanışıyla günlük hasta sayısı 400- 500'e düşerken hayatını kaybeden insanlarımızın sayısı da günlük 30-40 civarına geriledi.
Ama maalesef bu son iki ay içinde bazı siyasi partilerin Türkiye’nin birçok ilinde kalabalık il kongreleri yapmaya başlamasından sonra vakalar tekrar artmaya başlayarak, son Türkiye genelinde yine bazı partilerin 20-30 binleri bulan ve maske ve mesafeye dikkat etmeden iç içe kalabalıkla yaptıkları genel kongrelerini takip eden günlerde pandemi tekrar büyük bir hızla tırmanışa geçip, bugün itibariyle (2Nisan 2021) zirve yaparak vaka sayısı 40 bini geçip, ölenlerin sayısı da günlük 200'e yaklaştı.
Bu noktada yeni önlemler açıklandı; haklı olarak birtakım restoran ve kahvehane esnafına kısıtlamalar getirildi (tabii ekonomik destek olup olmaması yazının konusu değil), dışarı çıkıp gezme sürelerine yeni ölçüler geldi, hafta sonları tamamen dışarı çıkma yasağı getirildi.
Bu kısıtlamalar gerekli ama yeterli değil. Keşke önümüzdeki Ramazan günlerinde tıklım tıklım dolması muhtemel Cuma namazlarıyla, 13 rekâtlık yatsı namazının üstüne 20 rekâtlık teravih namazının kılınmasını düşünecek olursak en az 1 saate yakın iç içe omuz omuza bir ibadet etme durumu kaçınılmaz olacaktır. Halbuki pandeminin zirve yaptığı bu günlerde inançlarımıza göre farz ibadetleri arasında olmayan (sünnet ibadetidir) teravih namazı evlerde de eda edilebilirdi. Koronanın ilk zirve yaptığı geçen yıl günlük korona sayısı 4000 sınırındayken, teravih ve Cuma namazının kılınmaması gerektiği kararı alınmıştı ve çok yerinde bir karardı. Günlük 4000 vaka sayısıyla alınan kısıtlama kararı, günlük 40000 (kırkbin) olma durumunda kısıtlamanın olmaması oldukça manidardır.
Olaya dinimiz açısından yaklaşacak olursak gerçek inananlara Hz. Peygamberin “Taun (bulaşıcı hastalık) olan yerden kaçın, hastalığın bulaşması muhtemel olan yerlere girmeyin, bulaşıcı hastalığa duçar olmuş kimselerde bulunduğu yerden ayrılmasın (karantina)” şeklinde mealen ifade edilebilecek hadisleri (Buhari) ortada iken bunları bilerek teravih ve Cuma namazlarının serbest bırakılması, İslami yaklaşımla ve akılcılıkla pek örtüşmediğini düşünüyorum.
Selam ve sevgilerimle...