Üç haftalık ABD ve Kanada gezisini eşim ve iki oğlumla birlikte; bacanağım, baldızım ve onların iki oğlundan müteşekkil küçük bir grup oluşturarak 19 Temmuz-8 Ağustos 2014 tarihlerinde tamamlayıp büyük bir gezi doygunluğu ve yorgunluğu içinde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oyumuzu kullanmak üzere yurda döndük. Gezi sürecinin ilk günlerinden itibaren sevgili bacanağım Ilgar (Prof.Dr.Ilgar KIRZİOĞLU) Kanada’da bir Kars kasabası olduğunu ve burayı görmek istediğini dile getirince, grupta herkes bu isteği heyecanla karşıladı ve böylece Kanada'daki Kars'ın da gezilmesine karar verildi.
Kanada’daki Kars'ın hikâyesini kısmen sevgili Ilgar’dan dinleyerek ve kısmen de araştırarak sizlerle paylaşacağım. Hikâyeyi özüne bağlı kalarak aktarmaya çalışayım.
Ötedenberi Akdeniz’e inmeğe çalışan Rusya (o zamanın Çarlık Rusyası) 3 Temmuz 1853'te Eflak ve Boğdan’ı (Bugünkü Romanya’ya tekabül eden topraklar) işgal eder. 3 Kasım'da da Sinop’u basarak Osmanlı donanmasını yakar. Rusya'ya karşı İngiltere, Fransa ve Osmanlı Devleti 2-7 Mart 1854'te İttifak antlaşması imzalarlar. Böylece Rusya'ya savaş açılmış olur. Osmanlılar ittifak ordusuyla birlikte Kırım’a asker çıkarır ve gemiler Sivastopol’a gelir. Osmanlı Ordusu gücünün büyük bir kısmını Kırım’a göndermişken, Rus ordusu 14 Haziran 1855'te Kars’ı kuşatır. 105 günlük bu kuşatma sürecinde Türkler az sayıda asker yanında yaşlısıyla, kadın ve 14-15 yaşlarındaki çocuklarla Ruslara karşı inanç ve iman dolu bir direniş gösterirler. Düşmana aman vermeyen bu mücadele karşısında Ruslar pes ederek Kars’tan geri çekilmek zorunda kalırlar. Bu zafer üzerine Sultan Abdülmecit Kars'ı savunan ve hayatta kalan asker ve sivillere “Gazi” ünvanı verir. Devlet ”Kars Nişanı” adlı madalya bastırır. Karadenizdeki buharlı bir gemimize “Kars” adı verilir. O zamanki gazeteler (Takvim-i Vakayi ve Ceride-i Havadis) “Kars" özel sayısı çıkartır.
Kars savunması sürecinde kentte bulunan İngiltere’nin gözlemci subayı General Fenwick Williams İngiltere'ye gönderdiği kriptoda; kadınların, yaşlıların ve çocukların az sayıda asker yanında nasıl kahramanca savaştığını, nasıl cansiperane mücadele ettiklerini ve dünyada böyle bir şeyin görülmediğini rapor ederek ”Türklerin bu mücadelesi Kartacalıların efsanesini geride bırakır” diye not düşer. Bu durum, kısa zamanda tüm Avrupa’da duyularak hızla yayılır. Fransa’da açık hava tiyatrolarında binlerce kişilik figüranla bu direnişin oyunu sahnelenir. O günlerde İngiltere; sömürgesi olan Kanada’ya deniz altından telgraf kablosu döşeme işini yeni bitirmiştir. İşte yeni biten bu telgraf hattından Türklerin Ruslara karşı yaptığı kahramanca Kars savunması ilk haber olarak Kanada’ya ulaşır.
Yine o günlerde Kanada’da Ottowa yakınlarında Wellington adında iki ayrı kasaba vardır. Aynı isimli iki kasaba halkı bu durumdan hoşnut değildir. Resmi işlemlerde ve posta işlerinde karışıklıklar ve birtakım zorluklar yaşamaktadırlar. Adı Wellington olan bu iki kasabadan biri bu karışıklıklardan bıktığı için kasabalarının ismini değiştirme kararı alır. İşte bu isim değiştirme kararı, İngiltere’den denizaltı telgraf sistemi yoluyla Kanada’da duyulup heyecan yarattığı günlerle örtüşmektedir. Türklerin Kars’taki bu zaferlerinden çok fazla etkilenen Wellington kasabası halkı oy birliği ile kasabanın adını KARS olarak değiştirir ve yıl 1855'tir. Türkiye'nin ise bu olaydan haberi tam 100 yıl sonra olur.
1954'te Kanada’da askeri görev yaparken Kars kasabasıyla tesadüfen tanışan Albay Burhan Göksel (Allah rahmet eylesin) bu durumu Kars’ı tanıtma derneğine bildirir. Bizim Kars yetkilileri Kanada’nın Kars yetkilileriyle yazışmaya başlar ve sonrada kardeş şehir olurlar. Daha sonrada 1963 yılında eski genel kurmay başkanımız rahmetli Necip Torumtay kurmay yarbay olarak bulunduğu sırada Kanada’daki Karsı ziyaret eder. İzlenimlerini zamanın tanınmış Türk ve İnkilâp tarihçisi ve aynı zamanda Karslı ve Kars sevdalısı akrabası olan sayın Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu'na yazarak bildirir. Sayın Kırzioğlu da 1988 yılında TRT ekranlarından yaptığı bir programla bu olayı tüm Türkiye'ye duyurur. Prof. Kırzioğlu Kanada’daki Karsı çok merak edip mutlaka görmek istemektedir. Ancak maalesef çok istemesine rağmen orayı görmeden rahmetli olmuştur. Rahmetli Kırzıoğlu, bu konuyu aile içinde sık sık dile getirip konuştuğu için çocuklarına da Kanada’daki bu Kars aşkı sirayet etmiştir. Hem gezi ve hem de bilimsel etkinlik vesilesiyle Kanada’ya birlikte gittiğimiz grubumuzun bir üyesi de yazının başında bahsettiğim sevgili bacanağım. Dr. Ilgar Kırzıoğlu idi, yani büyük tarihçi rahmetli Prof. Fahrettin Kırzıoğlu'nun oğlu. Rahmetli kendi görememişti ama oğlu, Fahrettin Beyamcanın bu konudaki sohbetlerini, anlatılarını ve görme arzusunu bir vasiyet olarak algılamış olacak ki daha Kanada’ya ayak bastığımız ilk anlarda “Biliyor musunuz Kanada’da bir Kars kasabası var orayı da görebilirmiyiz?” şeklindeki çok arzulu ve heyecanlı duygu durumunu bize aktardı. Bacanağımın bu düşünce ve talebi diğer grup üyeleri olarak hepimizi heyecanlandırmıştı. Fahrettin Beyamcaya nasip olmamıştı ama Kanada’daki Kars'ı görmek oğlu ile birlikte bize nasip olacaktı. Babasının isteğini oğlu yani bacanağım Ilgar'dan dinleyip ertesi gün küçük bir araştırma yapınca oradaki Kars bizi bekliyormuş hissine kapıldık ve orada Kanada’daki Kars'ı ziyarete karar verdik. Ottowa'da (Kanada’nın başkenti) kaldığımız süre içinde bir günümüzü büyük bir keyifle Kars’ı aramak, bulmak ve bulduktan sonra da kasabayı gezmek ve kasaba halkından birkaç kişiyle tanışıp konuşmakla geçirdik. Hepsi ilgili ve güleryüzlü idiler. Kasabanın girişindeki levha (Kars’a hoşgeldiniz levhası) bizi çok heyecanlandırdı. Belli ki yöre insanlarının ekonomik durumu çok iyi idi. Evleri hep Amerika filmlerinde gördüğümüz malikâne tarzında idi. Bahçeleri çok geniş, zemini özenle biçilmiş çok taze çimle kaplı ve evler arasında kesinlikle bir çit, bir tel örgü ve bir duvar gibi gizleyici kapatıcı ve her türlü iletişime mesafe koyucu oluşumlar barındırmıyordu. Kasabanın yöneticisi yada idarecisiyle tanışamadık; daha yeni Ottowa parlementosunda görev almış. Onun yerine bakan bir market sahibi beyle tanıştık. Bize özenle sakladığı ve üzerinde Türk ve Kanada bayrağı ile birlikte bizim Kars’tan birkaç tarihi resim bulunduran Türkçe ve İngilizce yazılı birkaç sahifelik broşürleri gösterdi ve her birimize birer adet verdi.
Oradan ayrılırken içimizde büyük bir mutluluk vardı.Bir yönüylede sanki Kanada’daki Kars'ı gıpta ediyor gibiydik.
Kanada’daki Kars'ın hikâyesini kısmen sevgili Ilgar’dan dinleyerek ve kısmen de araştırarak sizlerle paylaşacağım. Hikâyeyi özüne bağlı kalarak aktarmaya çalışayım.
Ötedenberi Akdeniz’e inmeğe çalışan Rusya (o zamanın Çarlık Rusyası) 3 Temmuz 1853'te Eflak ve Boğdan’ı (Bugünkü Romanya’ya tekabül eden topraklar) işgal eder. 3 Kasım'da da Sinop’u basarak Osmanlı donanmasını yakar. Rusya'ya karşı İngiltere, Fransa ve Osmanlı Devleti 2-7 Mart 1854'te İttifak antlaşması imzalarlar. Böylece Rusya'ya savaş açılmış olur. Osmanlılar ittifak ordusuyla birlikte Kırım’a asker çıkarır ve gemiler Sivastopol’a gelir. Osmanlı Ordusu gücünün büyük bir kısmını Kırım’a göndermişken, Rus ordusu 14 Haziran 1855'te Kars’ı kuşatır. 105 günlük bu kuşatma sürecinde Türkler az sayıda asker yanında yaşlısıyla, kadın ve 14-15 yaşlarındaki çocuklarla Ruslara karşı inanç ve iman dolu bir direniş gösterirler. Düşmana aman vermeyen bu mücadele karşısında Ruslar pes ederek Kars’tan geri çekilmek zorunda kalırlar. Bu zafer üzerine Sultan Abdülmecit Kars'ı savunan ve hayatta kalan asker ve sivillere “Gazi” ünvanı verir. Devlet ”Kars Nişanı” adlı madalya bastırır. Karadenizdeki buharlı bir gemimize “Kars” adı verilir. O zamanki gazeteler (Takvim-i Vakayi ve Ceride-i Havadis) “Kars" özel sayısı çıkartır.
Kars savunması sürecinde kentte bulunan İngiltere’nin gözlemci subayı General Fenwick Williams İngiltere'ye gönderdiği kriptoda; kadınların, yaşlıların ve çocukların az sayıda asker yanında nasıl kahramanca savaştığını, nasıl cansiperane mücadele ettiklerini ve dünyada böyle bir şeyin görülmediğini rapor ederek ”Türklerin bu mücadelesi Kartacalıların efsanesini geride bırakır” diye not düşer. Bu durum, kısa zamanda tüm Avrupa’da duyularak hızla yayılır. Fransa’da açık hava tiyatrolarında binlerce kişilik figüranla bu direnişin oyunu sahnelenir. O günlerde İngiltere; sömürgesi olan Kanada’ya deniz altından telgraf kablosu döşeme işini yeni bitirmiştir. İşte yeni biten bu telgraf hattından Türklerin Ruslara karşı yaptığı kahramanca Kars savunması ilk haber olarak Kanada’ya ulaşır.
Yine o günlerde Kanada’da Ottowa yakınlarında Wellington adında iki ayrı kasaba vardır. Aynı isimli iki kasaba halkı bu durumdan hoşnut değildir. Resmi işlemlerde ve posta işlerinde karışıklıklar ve birtakım zorluklar yaşamaktadırlar. Adı Wellington olan bu iki kasabadan biri bu karışıklıklardan bıktığı için kasabalarının ismini değiştirme kararı alır. İşte bu isim değiştirme kararı, İngiltere’den denizaltı telgraf sistemi yoluyla Kanada’da duyulup heyecan yarattığı günlerle örtüşmektedir. Türklerin Kars’taki bu zaferlerinden çok fazla etkilenen Wellington kasabası halkı oy birliği ile kasabanın adını KARS olarak değiştirir ve yıl 1855'tir. Türkiye'nin ise bu olaydan haberi tam 100 yıl sonra olur.
1954'te Kanada’da askeri görev yaparken Kars kasabasıyla tesadüfen tanışan Albay Burhan Göksel (Allah rahmet eylesin) bu durumu Kars’ı tanıtma derneğine bildirir. Bizim Kars yetkilileri Kanada’nın Kars yetkilileriyle yazışmaya başlar ve sonrada kardeş şehir olurlar. Daha sonrada 1963 yılında eski genel kurmay başkanımız rahmetli Necip Torumtay kurmay yarbay olarak bulunduğu sırada Kanada’daki Karsı ziyaret eder. İzlenimlerini zamanın tanınmış Türk ve İnkilâp tarihçisi ve aynı zamanda Karslı ve Kars sevdalısı akrabası olan sayın Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu'na yazarak bildirir. Sayın Kırzioğlu da 1988 yılında TRT ekranlarından yaptığı bir programla bu olayı tüm Türkiye'ye duyurur. Prof. Kırzioğlu Kanada’daki Karsı çok merak edip mutlaka görmek istemektedir. Ancak maalesef çok istemesine rağmen orayı görmeden rahmetli olmuştur. Rahmetli Kırzıoğlu, bu konuyu aile içinde sık sık dile getirip konuştuğu için çocuklarına da Kanada’daki bu Kars aşkı sirayet etmiştir. Hem gezi ve hem de bilimsel etkinlik vesilesiyle Kanada’ya birlikte gittiğimiz grubumuzun bir üyesi de yazının başında bahsettiğim sevgili bacanağım. Dr. Ilgar Kırzıoğlu idi, yani büyük tarihçi rahmetli Prof. Fahrettin Kırzıoğlu'nun oğlu. Rahmetli kendi görememişti ama oğlu, Fahrettin Beyamcanın bu konudaki sohbetlerini, anlatılarını ve görme arzusunu bir vasiyet olarak algılamış olacak ki daha Kanada’ya ayak bastığımız ilk anlarda “Biliyor musunuz Kanada’da bir Kars kasabası var orayı da görebilirmiyiz?” şeklindeki çok arzulu ve heyecanlı duygu durumunu bize aktardı. Bacanağımın bu düşünce ve talebi diğer grup üyeleri olarak hepimizi heyecanlandırmıştı. Fahrettin Beyamcaya nasip olmamıştı ama Kanada’daki Kars'ı görmek oğlu ile birlikte bize nasip olacaktı. Babasının isteğini oğlu yani bacanağım Ilgar'dan dinleyip ertesi gün küçük bir araştırma yapınca oradaki Kars bizi bekliyormuş hissine kapıldık ve orada Kanada’daki Kars'ı ziyarete karar verdik. Ottowa'da (Kanada’nın başkenti) kaldığımız süre içinde bir günümüzü büyük bir keyifle Kars’ı aramak, bulmak ve bulduktan sonra da kasabayı gezmek ve kasaba halkından birkaç kişiyle tanışıp konuşmakla geçirdik. Hepsi ilgili ve güleryüzlü idiler. Kasabanın girişindeki levha (Kars’a hoşgeldiniz levhası) bizi çok heyecanlandırdı. Belli ki yöre insanlarının ekonomik durumu çok iyi idi. Evleri hep Amerika filmlerinde gördüğümüz malikâne tarzında idi. Bahçeleri çok geniş, zemini özenle biçilmiş çok taze çimle kaplı ve evler arasında kesinlikle bir çit, bir tel örgü ve bir duvar gibi gizleyici kapatıcı ve her türlü iletişime mesafe koyucu oluşumlar barındırmıyordu. Kasabanın yöneticisi yada idarecisiyle tanışamadık; daha yeni Ottowa parlementosunda görev almış. Onun yerine bakan bir market sahibi beyle tanıştık. Bize özenle sakladığı ve üzerinde Türk ve Kanada bayrağı ile birlikte bizim Kars’tan birkaç tarihi resim bulunduran Türkçe ve İngilizce yazılı birkaç sahifelik broşürleri gösterdi ve her birimize birer adet verdi.
Oradan ayrılırken içimizde büyük bir mutluluk vardı.Bir yönüylede sanki Kanada’daki Kars'ı gıpta ediyor gibiydik.
Ağustos 2014 / Eskişehir