Şehit kanlarıyla sulanan bu topraklar, yanmış harman yerine dönmüşken büyüklerimiz, sen siperde çöktün ben dik durdum, tartışmalarıyla meşkuller. Ayağınızı bastığınız o siperler “Bir vatan kalbinin attığı yerdir” orada, ne çömelmek ne dik durmak marifettir. Marifet, o siperde, kurşunu namluda görmekte saklıdır! O siperlere kulak verirseniz:
Şehit kanlarıyla sulanan bu topraklar, yanmış harman yerine dönmüşken büyüklerimiz, sen siperde çöktün ben dik durdum, tartışmalarıyla meşkuller. Ayağınızı bastığınız o siperler “Bir vatan kalbinin attığı yerdir” orada, ne çömelmek ne dik durmak marifettir. Marifet, o siperde, kurşunu namluda görmekte saklıdır! O siperlere kulak verirseniz:
Nasıl ki batan güneş özlemle tan demekte.
Mehmet de can verirken nabzı vatan demekte.
Dediğini duyarsınız. Lütfen çıkın o siperlerden, gidin ölülerin oy verdiğini kabul eden Anayasa’yla uğraşın.
Bakın Anayasa’mız ölmüş Milletvekillerinin oy kullandığını şöyle kabul ediyor:
Üye tamsayısının üçte iki çoğunluğunun oyunu gerektiren hâllerde durum şu şekilde oluyor.
Yaşayan Milletvekillerinin kabul oyu+Yaşayan Milletvekillerinin ret oyu+Ölmüş milletvekillerinin sayısı=550 yani, üye tamsayısı.
Biraz daha açalım:
Çıkacak olan yasaya muhalif 190 milletvekili Meclis Salonuna girmiyor, salona yasanın kabulünü isteyen 350 milletvekili giriyor diyelim. Ölmüş olan 10 milletvekilli de salona giremeyeceğine göre 190 kişiyle beraber salona girmemiş ve dolayısıyla da ihsas-ı rey’de bulunmuş olduklarını Anayasamız kabul ediyor… Vay dünya vay!
Bu Anayasamızı kim hazırlamışsa eline sağlık her şeyi düşünmüş hatta yan gelip yatmaları için tosunlara yer bile yapmış.
Ne diyor Anayasamızın 152. maddesi. “…Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır…”
Neden beş ay içinde karar verilmiyor. Anayasa Mahkemesi Üyeleri orda burada siyaset yapmasalar karar vermeye zamanları olur, olur da Anayasamız onlara ister bakar, ister bakmaz hakkı tanımış! Oh, ne âlâ yan gelip yatmanın Anayasal bir hak olduğu tek çiftlik burası galiba.
Anayasamızın 81. maddesi Milletvekillerinin yeminleriyle ilgilidir. Yemin etmeyenler Milletvekili olamazlar. Demek ki Milletvekili olmak için yemin etmek şart. Yemine sadık kalmamak, başlama şartının ihlali değil midir, bu durumda milletvekilliğinin düşmesi gerekmez mi? Demek gerekmiyor ki Anayasamızda bu hususta hiçbir şey yok. O halde ihlâl edildiğinde bir yaptırımı olmayan yeminin özelliği nedir?
Anayasamız böylesine acayipliklerle dolu da politikacılarımız çok mu yerli yerinde, onlar da oy uğruna alttan alttan Kürtçülüğü yıllar yılı körüklemediler mi?
Biri gider Bingöl’de “ Derlerse ki Türküm doğruyum, Kürtler de der ki Kürdüm daha doğruyum” derken öbürü, “Kürt realitesini tanıyorum” bir diğeri “Avrupa Birliğinin yolu Diyarbakır’dan geçer” diyor ve böyle böyle Kürtçülüğü körüklüyorlar. Şimdilerde de Bir açılımdır gidiyor.
Unutmayalım ki Güneydoğuya ne yapılırsa yapılsın bunları Devletten bilmiyor PKK’nın zoruyla yapıldı diyorlar.
Ey! Meclis kürsüsüne çıkıp “PKK’yı dağ başlarında aramayın, PKK burada, PKK Mecliste!” demeye yüreği yetmeyen Milletvekilleri sakın milletten oy istemeye gelmeyin!
Bir çift sözüm de BDP’lilere var o söz de Azeri şairin diliyle olacaktır:
Yat aç tavuk düşünde çokça darı gör!
Yiyendeki bıçağa bak, ol tığ-ı teberi gör!
Ağustos / 2010