Televizyon kanallarındaki tartışma programlarının gülü Mehmet Metiner şöyle buyuruyor: “Osmanlının son zamanlarında herkes Osmanlıdan yüz çevirirken Kürtler Türk kardeşlerinin yanına koşmuştur!”
Televizyon kanallarındaki tartışma programlarının gülü Mehmet Metiner şöyle buyuruyor: “Osmanlının son zamanlarında herkes Osmanlıdan yüz çevirirken Kürtler Türk kardeşlerinin yanına koşmuştur!”
Metin efendi sen, 1. Dünya Harbinde şehit olan Türkler için “ Onlar şehit değil, köpek ölüsünden farkları yoktur!” diyen Nemrut Kürt Mustafa paşayı duydun mu ve Fethi Okyar’ın “Nemrut Kürt Mustafa kadar kindar, zalim ve alçak kimselerin bulunabileceğine ihtimal vermiyorum” dediği bu Kürt’ün yaptıklarını duydun mu? Duymadınsa duy!
Mütareke döneminde vatanını ve milletini seven Türkleri yargılamak için Divan-ı Harp-i Örfi adında bir mahkeme kurulmuştu. Mahkemenin ilk başkanı Hayret Paşa idi. Ermeni Patriği Zaven Efendinin bizzat hazırladığı idam listesi İngiliz İşgal komutanı tarafından Başbakan Damat Ferit Paşa’ya verilmiş ondan da gereği için mahkeme başkanı Hayret Paşaya iletilmiştir. Bu insanlık dışı durumu kabul etmeyen Hayret Paşa görevinden ayrılmıştır. Bu istifanın akabinde Nemrut Kürt Mustafa Paşa “Ben bu işi yaparım” diyerek mahkeme başkanlığına talip olmuş ve bu göreve atanmıştır.
Bunu fırsat bilen Papazlar, Patrikler ve işgalciler idam listeleri vermiş Nemrut Kürt Mustafa da infaz etmiştir. İstanbul Üniversitesi’nin önünde, Beyazıt Meydanında nice vatansever asılmıştır. Bu nedenle Kürt Mustafa, Nemrut Kürt Mustafa Paşa diye nam salmıştır.
Bu Nemrut, Bayburt Kaymakamı Nusret beyi de idam ettiren nemruttur! Olay şöyle cereyan etmiştir:
Osmanlı İdaresi, 1 Haziran 1915’de savaş mıntıkasında oturan Ermenilerin savaş alanı dışı olan Suriye dolaylarına gönderilmesini içeren “Ermeni Tehciri” kanunu çıkarmıştı. Bunun üzerine Erzurum’daki 3. Ordu Komutanı Mahmut Kamil Paşa emriyle, Bayburt harp sahası içinde olduğu için, Bölgedeki Ermeniler de Kaymakam Nusret Bey’in idaresi altında bölgedeki jandarma güçleri vasıtasıyla gerekli tedbirler alındıktan sonra salimen Erzincan’a sevk edilmişlerdir.
Nusret Bey, Bayburt’ta görev yaparken yetenekleri ve başarıları dikkate alınarak sırasıyla, Erzincan Mutasarrıf Vekilliğine, Ergani Mutasarrıflığına ve Urfa Mutasarrıflığına terfian atanmıştır.
Urfa işgal edildikten sonra, İngilizler, Mutasarrıflığa buyruklar, yağdırmaya başlar. Yine bir gün İngilizlerden buyruk getiren Ermeni’ye, tabancasını masanın üstüne vurarak , “ Git seni gönderene söyle ben onun emir eri değilim. Bir daha karşıma çıkarsan bunu beyninde patlatırım!...diyen Nusret Bey’in bu tür davranışları İngilizlerin hoşuna gitmediğinden tehcir bahanesiyle görevinden alınarak polis ve jandarma eşliğinde İstanbul’a gönderilir ve burada Bekirağa Bölüğü adındaki hapishaneye konur. Daha sonra Mustafa Nazım Paşa başkanlığındaki Divan-ı Harp-i Örfi’de yargılanıp ve atılı suçlardan beraat eden Nusret Bey Erenköy’deki evine çekilir.
Nusret Bey’in bu özgürlüğü uzun sürmez; çünkü bir kere kurban seçilmişti. Ermeni Tehciri bahane edilerek, yeniden yakalama emri çıkarılır ve Nusret Bey Erenköy’de mahallenin ‘Şaşkın Bakkal’ adındaki bakkal dükkânında yakalanarak Bekirağa Bölüğüne götürülür.
Divan-ı Harp-i Örfi Mahkemesinin başkanı Nemrut Kürt Mustafa paşa ilânla şahit arayarak temin ettiği yalancı Ermeni tanıklarla Nusrat Bey’i yargılar ve idamına karar verir. Karar kendisine bildirilmeden Merkez Komutanlığına götürülür. Burada bir İngiliz Komutanı Nusret Bey’e Maltaya Sürgün edildiğini bildirir. Bu sırada odaya Nemrut Kürt Mustafa girer ve İngiliz komutana yalvarır, “ Aman Efendim bu adamı Malta’ya sürmeye ne lüzum var, biz onun idamına karar verdik asacağız aman onu bize bırakın”
Böylece Bayburt Kaymakamı Nusret Bey, 5 Ağustos 1920 tarihinde Beyazıt Meydanında idam edilmiştir.
Nusret Bey’le aynı kaderi paylaşan Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey de Ermeni tehciri dolayısıyla suçlu gösterilmiş; ancak Yozgat İstinat Mahkemesinde yargılanmış ve beraat etmiştir. Bu karar dikkate alınmamış Divan-ı Harp önüne çıkarılmıştır. Mahkeme başkanı Hayret Paşa, Kemal Bey’e dönerek şu ifadeleri kullanmıştır: “ Merak etme kaymakamım suçsuzsanız bu mahkeme onu ibra etmekle (Temize çıkarmak, aklamak) mükelleftir.
Gel gör ki Kemal Bey’in asılması için İngiliz ve Fransız işgal komutanları ve Ermeni Patriği Zaven ağır baskı yapıyorlardı.
Bu sırada mahkeme Başkanı Hayret Paşa istifa etmiş yerine Nemrut Kürt atanmıştı. Yeni Başkan Nemrut Kürt Mustafa, baştan suçlu gördüğü Kemal Bey'i sözde yargılar ve idama mahkûm eder.
Kemal Bey’in idamını küçük köşkün penceresinden seyreden hain Sait Molla, “Söyletmeyin şu alçak herifi! Hemen asın köpeği! Ne duruyordunuz it oğlu itler!” diye cellâtlara bağırır ve Kemal bey, Ermenilerin sevinç çığlıkları arasında asılır.
Bu Kürt Nemrut, Talat Paşa’yı, Enver Paşa’yı, Cemal Paşa'yı gıyaplarında idama mahkûm ettiği gibi, Mustafa Kemal Paşa'yı, Rauf Orbay'ı ve Kazım Karabekir'i de gıyaben idama mahkûm etmiştir!
Kıymetli okuyucular bir dahaki yazımda da tâbi oldukları İngilizler vasıtasıyla Sevr antlaşmasının 62. ve 64. maddelerini koydurtan, hızla Anadolu da yayılan ve kargaşa çıkaran Kürt Teali Cemiyeti’nin ihanetlerini anlatacağım. Görelim bakalım Mehmet Metiner’in dediği gibi Kürtler Türk kardeşlerinin yanına mı koşmuşlar yoksa İngilizlerin kucağına mı?
Kalın sağlıkla.
Ekim / 2010