Başbakanımız, “Annenin ideolojisi olmaz, Hakkâri’deki bir anne veya Yozgat’taki bir anne her ne suretle olursa olsun evlâdını kaybetmişse ve bu anneler evlâtlarının cenazesinde Fatiha okuyorsa burada bir yanlışlık var demektir” diyerek şehidin annesiyle öldürülen bir PKK’lının annesini aynı hizaya getiriyor.

Başbakanımız, “Annenin ideolojisi olmaz, Hakkâri’deki bir anne veya Yozgat’taki bir anne her ne suretle olursa olsun evlâdını kaybetmişse ve bu anneler evlâtlarının cenazesinde Fatiha okuyorsa burada bir yanlışlık var demektir” diyerek şehidin annesiyle öldürülen bir PKK’lının annesini aynı hizaya getiriyor.

Eh, madem öyle neden bir PKK’lının cenazesine gitmiyor, annesinin gözyaşlarını silmiyorsunuz, bu çifte standartlık değil mi?

Bilindiği gibi, Kerbela’da Hz. Hüseyin’i katleden şimr de daha sonra Muhtar tarafından öldürülmüştür; şimdi: Hz. Hüseyin Efendimizin muhterem anneleri ile Şimr’in annesini, annelik şemsiyesi altında bir hizaya getirmek neyse, şehit annesiyle ölen PKK’lının annesini bir tutmak da aynı şeydir.

O şehit annesi o mübarek kadın, vatana kurban olsun diye yirmi yaşındaki oğlunun eline kına yakıp davul zurnayla askere gönderirken, PKK’nın siyasi kanadı olan BDP grup Başkanvekili Bengi Yıldız, “Cenazeler geliyor. Kürt çocuklarının cenazeleri geliyor. Bundan sonra çocuklarınızı askere göndermeyin. Kendi çocuklarımızı öldüreceğimize gider 1, 2 ve 10 yıl cezaevinde yatarız. Ulaştığınız herkese bunu söyleyin” diye yırtınıyor.

Bu BDP Milletvekilleri “PKK taşeron bir örgüttür” sözüne de çok kızıyor ve PKK’nın taşeron olmadığını söyleyip duruyorlar.

Tabi tabi öyle şey mi olur, ne taşeronu? Amerikalılar Kürtleri çok sevdikleri için PKK’yı da koruyup kolluyorlar; ayrıca Barzani’ye Kuzey Irak’ta devlet kurduruyor Kerkük Petrollerini de ona veriyor, yesin içsin keyfine baksın diye!

Amerikalılar haksız mı, Kürtler sevilmeyecek insan mı yani. Ne hikmetse insanın, görür görmez,  kanı kaynıyor.

Biraz akıllı olun akıllı!

Bu Türk Milletine 28 kere isyan ettiniz, bu isyanlardan ne elde ettiniz ki bu 29. isyanınızdan da ne elde edesiniz?

Şu bölücü Kürtler, Anadilde Eğitim ve köylere verilen Türkçe isimlerin kaldırılarak eski Kürtçe isimlerinin konulmasını istiyorlar.

Amerikanlar sevsin sizi, sizin Anadiliniz mi var ki?

Bakın:
Petersburg Akademisinin hazırladığı Kürtçe-Rusça-Almanca lügat kitabında Kürt dili çeşitli tesirler altında kalmış bir kelimeler karışımı olarak kabul edilmiş ve buna ait bir istatistik verilmiştir. Bu istatistiğe göre, Kürtçe şu kelimelerden meydana gelmiştir:

3080 kelime Türkçe ve eski Türkmence’den.
2000 kelime yeni Arapça’dan (Türkçe’de de kullanılmaktadır)
1240 kelime Zend lisânından.
1030 kelime yeni Farsça’dan
370 kelime eski Pehlevice’den.
220 kelime Ermenice’den.
108 kelime Geldanice’den.
80 kelimenin ise menşei tespit edilememiştir.

Ey, bölücüler söyleyin bakalım burada Kürtçe hani, Anadiliniz nerede? Yoksa şu menşei tespit edilemeyen 80 kelime mi Kürtçe. Biraz insaf edin 80 kelime ile eğitim olur mu? Kaldı ki bu seksen kelime de Kürtçe değil uydurmacadır.

Birde Köylerinin Kürtçe olan eski isimlerini geri istiyorlar.
Kürtçe diye bir dil yok ki Kürtçe köy ismi de olsun.

Şimdi bakalım:
Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın köyünün adı YÖRECİK’tir. Kürtçe olduğunu öne sürdükleri eski ismi ise ZENGÖK’tür. Şimdi bu Zengök ismi Kürtçe mi? Değil elbette. “Zen” Farsça kadın demek, “Gök” ise Türkçe bir kelimedir. Hani nerde Kürtçe? Yok!

Dert bir değil elvan elvan!

Aklı eren ermeyen, bilen bilmeyen televizyona çıkıp ahkâm kesiyor. Bu ahkâmcılardan biri olan Doç. Dr. Maya Arakon hazretleri, şöyle diyor.

“Biraz gerçeklerden bahsedelim, daha düne karar biz bunları (Kürtleri) kart kurt diye anıyorduk.”  Maya Hanım bu kadar cahillik tahsilsiz olmaz değil mi? Biraz okuyun lütfen. O “kart kurt”un aslı şudur.

Kürtçe de dâhil, Türkçeden başka hiçbir dilde Kürt kelimesi yoktur. Türkçede, üzerine basıldığı zaman Kart Kurt diye ses çıkaran sertleşmiş kara KÜRT’ük denir. Sayın Arakon umarım öğrenmişsinizdir. Bir de gerçeklerden bahsedelim diyorsunuz. Hadi edelim ve Abdurrahim Karakoç’a da kulak verelim:

“Ben nefret eyledim sizin gerçekten.
Yalanı severim, yalanı gayrı.
Tiksindim bülbülden, gülden çiçekten.
Yılanı severim yılanı gayrı!”

Kalın sağlıcakla…

Temmuz / 2010