Nihavend Longa'yı bilenler bilirler... Türk Sanat Müziğinin en değerli yapıtlarından biridir. Sadri Alışık'ın başrolünü oynadığı bir filmde, Alışık bu Longa'yı öğretiyordu piyano eşliğinde sanatçı olmak isteyen sevdiği kadına. Fakat kadın ısrarla reddediyordu çünkü halk artık böylesi eserlere dönüp bakmıyordu, daha popüler bir parça öğretmeliydi Sadri Alışık ona. Direndi ama sonunda baktı ki olmuyor Sadri Bey, besteledi öylesi bir eser. Söylüyordu kadın; herkes tepiniyordu, arada bir de seyirciye dönüp "Tüüüü!" diyordu ve alkış kopuyordu. Alışık’sa, bir kenarda oturmuş Nihavend Longasından özür diliyordu.
Bugün de durum ne yazık ki budur, her alanda budur. Önceki sene, Kocaeli Kitap Fuarında bir kuyruk gördüm, ucu bucağı yoktu, başörtülü bayanlar bile o kuyruktaydılar, canım sıkıldı fena halde, bayanlara "Bu kimin kuyruğu?" diye sordum, kıkırdadılar, fıkırdadılar "K’nın…" dediler.
O “K”nın romanları benim nazarımda, edebiyat sofrasında kürdan olurlar ancak. Karıştır dişini at gitsin. Romancılığı olay kurgulaması ve vak’a anlatıcılığı sanıyorlar. Böyle bir dolu roman var piyasada. Ama ne yapayım, bu gibiler ne yazsalar satılıyor, bazıları da tükürse alkışlanıyor.
Yeter ki televizyonlarda ya da sistemde dayın olsun, çık o aptal kutusuna yüzün görünsün, allayıp pullayıp pazarlasınlar seni. Ondan sonra sana yok, yok.
Yürü ya kulum denir sana, sen de uza ya kuyruğum dersin…
O alanlar, o imzalatıp aldıkları kitapları niye aldıklarını bilmiyorlar, herkes alıyor, onlar da alıyorlar, küresel sistemin medyası al diyor alıyorlar. Peki okuyorlar mı? Bence hayır. O yazarla bir selfie çektirmesi yetiyor ona, kitapla ne işi var…
Haa bir de kes-yapıştır türü güncel popüler kitaplar var, internetten kes (Yeniçağ Gazetesi’nin İcra Kurulu Başkanı değerli dostum ve de kitap dostu Ahmet Yabuloğlu “Altın makas” diyor), dosyaya yapıştır, al götür yayınevine, yeter ki konu güncel olsun, satıyor. Onların da kuyrukları uzun ve de yağlı. O kitabın bir yıl sonra kimse bakmayacakmış yüzüne, ne gam, voli vuruldu, yayınevi de yazar da kâr da.
Beri yanda en ciddi eserlerin yayınlandığı yazarların kitaplarının yüzüne bakan olmuyor. Onlar imza günlerinde melül mahzun oturuyorlar stantlarda.
Bu işler bizde böyle, peki ya gelişmiş Batı ülkelerinde? Orada ciddiyet var, düzey var. Öyle var ki, bizim 70 küsur yıl yüzüne bakmadığımız bir kitap orada el üstünde tutuluyor.
İşte bir örneği:
Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna” adlı yapıtı…. Bu roman, ilk olarak 1940 yılında Hakikat gazetesinde “Büyük Hikâye” başlığı altında 48 bölüm olarak yayımlanmış, üç yıl sonra 1943 yılında Remzi Kitabevi tarafından kitap olarak basılmış.
Şimdi bir gazete haberinden bu kitabın bugünkü serüvenine ilişkin bölümler sunayım sizlere: “Kürk Mantolu Madonna, 2016 yılı başında İngiliz yayıncı Penguin’in ‘Modern Klasikler’ serisi arasında yer aldı. Penguin Yayınevi'nin Modern Klasikler Serisi kapsamında Maureen Freely ve Alexander Dawe tarafından geçtiğimiz mayıs ayında çevrilen ‘Kürk Mantolu Madonna', 73 yıl sonra ilk kez İngilizceye çevrilmiş oldu. Kürk Mantolu Madonna’nın ONK Ajans aracılığıyla bugüne dek İngilizce (Madonna in a Fur Coat), Almanca (Dörlemann), Fransızca (Le Serpent a Plumes), Rusça (Ad Marginem Press), Hırvatça (Hena Com), Arapça (Sphinx) ve Arnavutça (Shkupi) yayımlandı; İspanyolca (Salamandra), İtalyanca (Scritturapura), Hollandaca (Verlag Van Gennep) ve Gürcüce (Ustari) baskıları da yayına hazırlanıyor.”
İşte böyle… Yazımızın konusuna dair birkaç özdeyişle söze yekûn vuralım:
“Bazı kitaplar da ahlaksız kadın gibidirler, elden ele geçerler” Elçin (Azerbaycanlı Yazar)
“Bazı kitaplar güzel bir kadına benzer. Fakat birkaç sayfa sonra, onun iç çamaşırının kirli olduğunu görürsünüz” Elçin
Bugün de durum ne yazık ki budur, her alanda budur. Önceki sene, Kocaeli Kitap Fuarında bir kuyruk gördüm, ucu bucağı yoktu, başörtülü bayanlar bile o kuyruktaydılar, canım sıkıldı fena halde, bayanlara "Bu kimin kuyruğu?" diye sordum, kıkırdadılar, fıkırdadılar "K’nın…" dediler.
O “K”nın romanları benim nazarımda, edebiyat sofrasında kürdan olurlar ancak. Karıştır dişini at gitsin. Romancılığı olay kurgulaması ve vak’a anlatıcılığı sanıyorlar. Böyle bir dolu roman var piyasada. Ama ne yapayım, bu gibiler ne yazsalar satılıyor, bazıları da tükürse alkışlanıyor.
Yeter ki televizyonlarda ya da sistemde dayın olsun, çık o aptal kutusuna yüzün görünsün, allayıp pullayıp pazarlasınlar seni. Ondan sonra sana yok, yok.
Yürü ya kulum denir sana, sen de uza ya kuyruğum dersin…
O alanlar, o imzalatıp aldıkları kitapları niye aldıklarını bilmiyorlar, herkes alıyor, onlar da alıyorlar, küresel sistemin medyası al diyor alıyorlar. Peki okuyorlar mı? Bence hayır. O yazarla bir selfie çektirmesi yetiyor ona, kitapla ne işi var…
Haa bir de kes-yapıştır türü güncel popüler kitaplar var, internetten kes (Yeniçağ Gazetesi’nin İcra Kurulu Başkanı değerli dostum ve de kitap dostu Ahmet Yabuloğlu “Altın makas” diyor), dosyaya yapıştır, al götür yayınevine, yeter ki konu güncel olsun, satıyor. Onların da kuyrukları uzun ve de yağlı. O kitabın bir yıl sonra kimse bakmayacakmış yüzüne, ne gam, voli vuruldu, yayınevi de yazar da kâr da.
Beri yanda en ciddi eserlerin yayınlandığı yazarların kitaplarının yüzüne bakan olmuyor. Onlar imza günlerinde melül mahzun oturuyorlar stantlarda.
Bu işler bizde böyle, peki ya gelişmiş Batı ülkelerinde? Orada ciddiyet var, düzey var. Öyle var ki, bizim 70 küsur yıl yüzüne bakmadığımız bir kitap orada el üstünde tutuluyor.
İşte bir örneği:
Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna” adlı yapıtı…. Bu roman, ilk olarak 1940 yılında Hakikat gazetesinde “Büyük Hikâye” başlığı altında 48 bölüm olarak yayımlanmış, üç yıl sonra 1943 yılında Remzi Kitabevi tarafından kitap olarak basılmış.
Şimdi bir gazete haberinden bu kitabın bugünkü serüvenine ilişkin bölümler sunayım sizlere: “Kürk Mantolu Madonna, 2016 yılı başında İngiliz yayıncı Penguin’in ‘Modern Klasikler’ serisi arasında yer aldı. Penguin Yayınevi'nin Modern Klasikler Serisi kapsamında Maureen Freely ve Alexander Dawe tarafından geçtiğimiz mayıs ayında çevrilen ‘Kürk Mantolu Madonna', 73 yıl sonra ilk kez İngilizceye çevrilmiş oldu. Kürk Mantolu Madonna’nın ONK Ajans aracılığıyla bugüne dek İngilizce (Madonna in a Fur Coat), Almanca (Dörlemann), Fransızca (Le Serpent a Plumes), Rusça (Ad Marginem Press), Hırvatça (Hena Com), Arapça (Sphinx) ve Arnavutça (Shkupi) yayımlandı; İspanyolca (Salamandra), İtalyanca (Scritturapura), Hollandaca (Verlag Van Gennep) ve Gürcüce (Ustari) baskıları da yayına hazırlanıyor.”
İşte böyle… Yazımızın konusuna dair birkaç özdeyişle söze yekûn vuralım:
“Bazı kitaplar da ahlaksız kadın gibidirler, elden ele geçerler” Elçin (Azerbaycanlı Yazar)
“Bazı kitaplar güzel bir kadına benzer. Fakat birkaç sayfa sonra, onun iç çamaşırının kirli olduğunu görürsünüz” Elçin
“Bazen kitap okura tecavüz eder, bazen de bunun tersi olur” Elçin
“Üzerinize bir felaket gibi çöken kitaplar gerek. Bir kitap, içinizdeki donmuş değerleri parçalayacak bir balta olmalıdır. İnsanı ısıran ve sokan kitaplar okumalıyız. Okuduğumuz kitap bir yumruk indirerek bizi uyandırmıyorsa ne işe yarar.” Franz Kafka
“Amerika’da sadece başarılı yazarlar önemlidir. Fransa’da bütün yazarlar önemlidir. İngiltere’de hiçbir yazar önemli değildir. Türkiye’de ise önce yazarın ne olduğunu anlatmamız gerek” Ülkü Tamer