Oğlumuzun zaman zaman okuluyla ilgili sarf ettiği şikayetleri bir eğitimci olarak rutin okul içi işleyişlere bağlayarak dikkate almamıştım.
Okulumuz Matematik Öğretmeninin derslerde matematik dışındaki faaliyetlerle daha çok ilgilendiği kanaati bizde uzun zamandır oluşmuştu. Haklı olarak ders içinde öğrencilerin birbirlerini şikayet etmelerinden sıkılarak, bu şikayetlerin ders başında yazılı olarak kendisine verilmesini, dersin ilk beş dakikasını bu şikayetleri dinleyerek geçireceğini öğrencilere belirtmişti.
Herhangi bir şikayeti olmayan öğrenci bile bu uygulamadan sonra, kendi içinde şikayet edebileceği arkadaş aramaya başlamıştı. Bu durumdan sonra şikayetler azalacağına öğrenciler arasında kişisel, çocuksu yaklaşımlarla öğretmen üzerinden birbirini terbiye etme yöntemine dönüşmüştü. Öyle ki, bu beş dakikalık şikayet maratonu zaman zaman dersin büyük bir bölümünü meşgul etmeye başlamıştı. İki örnekle anlatılan yeni konular, otuz sayfalık yardımcı kaynak ödeviyle ertesi gün kontrol edilecek tehdidiyle eve gönderilmeye başlanmıştı. Ödevin bir öğrenme yönteminden çok, cezalandırma yöntemine dönüştüğü uygulama, evde bizi matematik konusunda hızla geliştirmeye başlamıştı.
Bir öğrenci düşünün söylenen her şeyi ciddiye alan, sorgulayan, okuyan, okuduğunu algılayan, hemen hemen seyretmediği tiyatro oyunu kalmamış, yorumlama gücü yüksek, analiz yapabilen, derslerinde başarılı, anne babasının zorlamasına gerek kalmadan ödevlerini yapan, yardımcı kaynaklardan ekstra çalışmaları uyarıya gerek kalmadan uygulayan, duyarlı ve sorumluluk sahibi bir kişilik. Kime anlatsan hadi len diyesi gelir insanın. Bir çok deneme sınavında sıfır hata ile matematik sorularını çözen, toplamda ise 5-6 hata yapan bu özel öğrenciyi bu Matematik Öğretmeni'nin uygulamalarına teslim eder misiniz? Evet biz ettik!!!
Bu arkadaşımız, en sevdiğiniz ders nedir? sorusuna, Matematik diye cevap veren öğrenciye; "Manyak mısın sen oğlum" diye yanıtlayan bir öğretmen. Bu şirin çocuğun bir yılda, tikleri olan, ders çalışma şevki kırılan, sıfır hatayla girdiği sınavlardan hata sayısını hızla arttıran bir garip ergene dönüşünü film gibi izledik...
Ülke yönetiminden, okul idaresinden şikayetçiydi öğretmenimiz. Belki de haklıydı. Bu şikayetlerini 11 yaşındaki çocuklara da zaman zaman yansıtıyordu. Şikayet sistemini anlamasa da, sınıfın ortasında içine sıçtığımın yönetimi diye nara atan öğretmene kıkır kıkır gülüyordu bizim taze ergenler.
Kavga eden bir öğrenciye kızan öğretmenimiz, "çok sinirlendim" diyen öğrencimizin sinirine de 'kötü sözlerle" karşılık veriyordu.
Bizim çocuğumuzda dikkatle izliyordu bu 'gereksiz' hikayeyi. Artık o da 'küfürlü, ağzı bozuk' muhabbetlerin parçası olmaya başlamıştı...
Sanat akımlarını irdeleyen, piyano çalan, oyuncu karakterlerini sorgulayan çocuğumuz; sınıftaki aktristin eğitimdeki rolünü kavrayamıyordu.
Fazlamı kitap okutuyoruz bu çocuğa diye tartışmaya başladık anne baba olarak. Okumak güzeldi, sanatla sporla ilgilenmek zevk veriyordu çocuğa, tartışma performansı yüksekti, analizleri net. Eğlenceli, komik, zeki tavırlar vardı söylemlerinde.
Yakındı okul, yollarda zaman kaybetmesini istemiyorduk. Birde soldan baktığımız şu dünyada para ile eğitimin olacağına inanmıyorduk. Öğretmenimizin haberi olsa, yine kendi ifadesiyle 'içine ederdi' bu anlayışın.
Kavga etmişler çocuklar, mahkeme kurmuş matematik dersinde öğretmenimiz. Yüksek adaletin ülkenin tüm damarlarına işlediği bu şirin ülkede, zeki sandığımız bu çocuk suçlu bulunmuş. Bir hafta sınıf nöbetçisi olarak ve hiçbir öğrencinin de onunla konuşmaması gerektiği tembihlenerek cezalandırılmış pedagoji yetersizi öğretmenimiz tarafından.
Tikleri artıyor çocuğun, tedbir almak için uzmanlara gidiyor anne baba. Özel okula vermek istemediği parayı, uzman doktorlara veriyor bir saatlik kahkahalı sohbetler için...
Okulumuz Matematik Öğretmeninin derslerde matematik dışındaki faaliyetlerle daha çok ilgilendiği kanaati bizde uzun zamandır oluşmuştu. Haklı olarak ders içinde öğrencilerin birbirlerini şikayet etmelerinden sıkılarak, bu şikayetlerin ders başında yazılı olarak kendisine verilmesini, dersin ilk beş dakikasını bu şikayetleri dinleyerek geçireceğini öğrencilere belirtmişti.
Herhangi bir şikayeti olmayan öğrenci bile bu uygulamadan sonra, kendi içinde şikayet edebileceği arkadaş aramaya başlamıştı. Bu durumdan sonra şikayetler azalacağına öğrenciler arasında kişisel, çocuksu yaklaşımlarla öğretmen üzerinden birbirini terbiye etme yöntemine dönüşmüştü. Öyle ki, bu beş dakikalık şikayet maratonu zaman zaman dersin büyük bir bölümünü meşgul etmeye başlamıştı. İki örnekle anlatılan yeni konular, otuz sayfalık yardımcı kaynak ödeviyle ertesi gün kontrol edilecek tehdidiyle eve gönderilmeye başlanmıştı. Ödevin bir öğrenme yönteminden çok, cezalandırma yöntemine dönüştüğü uygulama, evde bizi matematik konusunda hızla geliştirmeye başlamıştı.
Bir öğrenci düşünün söylenen her şeyi ciddiye alan, sorgulayan, okuyan, okuduğunu algılayan, hemen hemen seyretmediği tiyatro oyunu kalmamış, yorumlama gücü yüksek, analiz yapabilen, derslerinde başarılı, anne babasının zorlamasına gerek kalmadan ödevlerini yapan, yardımcı kaynaklardan ekstra çalışmaları uyarıya gerek kalmadan uygulayan, duyarlı ve sorumluluk sahibi bir kişilik. Kime anlatsan hadi len diyesi gelir insanın. Bir çok deneme sınavında sıfır hata ile matematik sorularını çözen, toplamda ise 5-6 hata yapan bu özel öğrenciyi bu Matematik Öğretmeni'nin uygulamalarına teslim eder misiniz? Evet biz ettik!!!
Bu arkadaşımız, en sevdiğiniz ders nedir? sorusuna, Matematik diye cevap veren öğrenciye; "Manyak mısın sen oğlum" diye yanıtlayan bir öğretmen. Bu şirin çocuğun bir yılda, tikleri olan, ders çalışma şevki kırılan, sıfır hatayla girdiği sınavlardan hata sayısını hızla arttıran bir garip ergene dönüşünü film gibi izledik...
Ülke yönetiminden, okul idaresinden şikayetçiydi öğretmenimiz. Belki de haklıydı. Bu şikayetlerini 11 yaşındaki çocuklara da zaman zaman yansıtıyordu. Şikayet sistemini anlamasa da, sınıfın ortasında içine sıçtığımın yönetimi diye nara atan öğretmene kıkır kıkır gülüyordu bizim taze ergenler.
Kavga eden bir öğrenciye kızan öğretmenimiz, "çok sinirlendim" diyen öğrencimizin sinirine de 'kötü sözlerle" karşılık veriyordu.
Bizim çocuğumuzda dikkatle izliyordu bu 'gereksiz' hikayeyi. Artık o da 'küfürlü, ağzı bozuk' muhabbetlerin parçası olmaya başlamıştı...
Sanat akımlarını irdeleyen, piyano çalan, oyuncu karakterlerini sorgulayan çocuğumuz; sınıftaki aktristin eğitimdeki rolünü kavrayamıyordu.
Fazlamı kitap okutuyoruz bu çocuğa diye tartışmaya başladık anne baba olarak. Okumak güzeldi, sanatla sporla ilgilenmek zevk veriyordu çocuğa, tartışma performansı yüksekti, analizleri net. Eğlenceli, komik, zeki tavırlar vardı söylemlerinde.
Yakındı okul, yollarda zaman kaybetmesini istemiyorduk. Birde soldan baktığımız şu dünyada para ile eğitimin olacağına inanmıyorduk. Öğretmenimizin haberi olsa, yine kendi ifadesiyle 'içine ederdi' bu anlayışın.
Kavga etmişler çocuklar, mahkeme kurmuş matematik dersinde öğretmenimiz. Yüksek adaletin ülkenin tüm damarlarına işlediği bu şirin ülkede, zeki sandığımız bu çocuk suçlu bulunmuş. Bir hafta sınıf nöbetçisi olarak ve hiçbir öğrencinin de onunla konuşmaması gerektiği tembihlenerek cezalandırılmış pedagoji yetersizi öğretmenimiz tarafından.
Tikleri artıyor çocuğun, tedbir almak için uzmanlara gidiyor anne baba. Özel okula vermek istemediği parayı, uzman doktorlara veriyor bir saatlik kahkahalı sohbetler için...