Yazar dostum İsmail Hakkı İçten, ailesinin ayrıntılı öyküsünü dönem dönem kitap haline getirmeyi sürdürüyor. Bu sürdürmede son aşama, annesi Mebrure Hanım’ın öyküsü olmuş. Anlatı türü bu yapıt, Kora Yayınları arasından çıktı.
Yazar coğrafyanın bir yazgı olduğu savını kabulleniyor annesinin ve ailesinin başına gelenleri, çektikleri çileleri ve savruluşlarını anlatırken. Bu anlatım, Konfüçyüs’ün “Bir neslin kaderini, bir önceki nesil tayin eder” sözünü de doğruluyor.
İsmail Hakkı İçten dostumun Diyarbakırlı yerdeşi değerli düşün insanı ve sosyolog Ziya Gökalp, aileye çok önem veren, hatta kutsayan bir insandır. Bakın neler diyor aile hakkında:
“Aile bir mabettir ki, en samimi ibadetler orada yapılır.
Aile bir mekteptir ki, en derûni terbiyeler orada alınır.
Aile bir hükümettir ki, en şefkatli bir adalet ancak orada görülebilir.
Aile sosyalizmin hakiki bir surette uygulandığı en samimi topluluktur.
Yeryüzünün cenneti aile ocağıdır”
Böyle diyor ya insan İçten ailesinin ve annesi Mebrure’nin öyküsünü okuyunca, Gökalp’e hem hak veriyor hem de vermiyor. Çünkü bu sözleri doğrulayan olaylar da var, yalanlayan olgular da.
Yıkılası töreler, dinsel saplantılar, ekonomik sıkıntılar aile düzenini sarsıyor o yıllarda, bu sarsılışlar mutsuzluk ve çile getiriyor, insanları kötücül yapıyor çoğu kez. Arada iyiler de var ama onlar düzenin tersine üretimi gibiler.
Ve annenin önemi, işlevi, yeri… İçten dostumun içtenlikle aktardığı olaylar, anneyi bu yönüyle de öne çıkarıyor. Ünlü romancı Cengiz Dağcı’ya yeniden hak verdiriyor: “Annen yalnızca seni doğurmuş bir anne değil; senin dışında da her şey anneyle doğar. Bahçeler yeşerir anneyle, laleler, güller açar, ırmaklar akar anneyle; her şey, ama her şey... Doğumlar, ölümler, mutluluklar, üzüntüler, annede bulurlar gerçek anlamını.”
Bir yığın isim ve kişi, bunlara bağlı olaylar var bu kitapta, zaman zaman kimin kim olduğunu izlemekte ve anımsamakta güçlük çektim. Okur için zor bir durum. Ama ilginç kişiler de var, sözgelimi Beşiktaş Kulübünün şimdiki başkanı Hasan Arat’a da rastlıyorsunuz bu kitapta. Bu arada bir başka yapıtından biliyorum, İsmail Hakkı İçten de bir dönem Diyarbakırspor’un yöneticisi olmuştur.
Aile öyküleri gerçek tarih ve sosyolojidir, toplumun nereden nereye, nasıl geldiğini ayrıntısıyla bu yapıtlardan öğrenebiliriz. Sevgili İçten’i bu bakımdan da kutlamak gerek.
Kutluyorum evet, ama bir önemli hatayı da son olarak yazmayı bir Türkçe borcu ve uyarısı olarak sizin ve yazarın bilgisine sunuyorum: Kitabın 40 ve 55’inci sayfalarında iki yerde yazar “ilgi alaka” söylemini kullanıyor. Aynı anlama gelen iki sözcüğü bir arada söylemek, dinbazların halkın diline düşürdüğü bir bilgisizlik hatta şeytanlıktır. Anlamdaş bu iki sözcük önce böyle bir arada söylendi, pek çok kitaba da bu haliyle girdi. Sonra dinbaz takımı ilgi’yi atıp alaka’yı ballandıra ballandıra söylemeye ve söyletmeye başladılar/başardılar. İlgi, artık ilgisizlikle karşı karşıya.
Evet bunu demesem olmazdı…