Sanayi Devrimi döneminde, sanayileşen toplumların birbiriyle karmaşık ve yoğun ilişkileri yeni bir toplum türünü ortaya çıkardı. Buna batılılar “Natıon” dediler. İngilizler için “Neyşin”, Fransızlar için “Nasyon”… 

Sanayi Toplumlarının tüketicisi olan ülkelerde de benzer gelişmeler oldu. Burada Sanayi Dönemi devletlerinin toplum türünü inşa etmesi gerçeği vardır. Osmanlı Cihan Devleti “Türk Kavmi”nin öncülüğünde, çeşitli kavimlerden oluşan bir büyük devlet idi. Bu devlet içinden bir “Natıon” ortaya çıkarmak hevesleri olmuştur. Adına “Osmanlı” denilecek bir yeni Natıon… Ne ilk şartlar ne de dış dengeler buna uygun değildi, olamazdı ve olmadı. 

Osmanlı dağılınca yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin çatısı altında Türk Kavminin dili, Tarih bilinci mayasında, dili başka olanların da katılımıyla adı Türk olan yeni bir “Natıon” oluşturulmak istendi ve büyük ölçü de de başarıldı. Batı ülkelerinin yapıları model olarak alınmıştı. Devletin, Natıon’u vardı. O Natıon’un da devleti… Adına Milli Devlet veya son yıllarda yaygınlaşan biçimiyle Ulus Devlet denilen tür… Böylece Natıon yerine Ulus sözü kullanılır oldu. Ulus sözüyle kastedilen Sanayi Devriminin ortaya çıkardığı yeni millet türüdür.
 
Türk Kavmi, ne oldu? Bu sorunun karşılığı Sovyetler Birliği dağılınca ortaya çıktı. Tarihin derinliklerinden gelen Türk Kavminden yeni Uluslar ortaya çıkarılmıştı. Kazak, Kırgız, Türkmen, Özbek, Tatar, Başkırt ve başkaları… Bunlar Türkistan toprağında bir devlette birleştirilip, bir ana dilde kaynaştırılsaydı, tek ulus olabilirlerdi. Rus Ulusu böyle oluşmuştu. Ama Ruslar karşılarında tek ulus değil, olabildiğince çok ulusa bölünmüş bir Türk Kavmi istemişler ve bunu oluşturmuşlardı.
 
Türkiye de, Kavim, Millet, Ulus sözlerinin anlam ayrımı verilmeden birbirinin yerine kullanılması bildiğimiz zihin karmaşasını ortaya çıkardı. Türk Kavminden olmadığını düşünen kimi yurttaşlarımız kendilerine Türk denilmesinden rahatsız oldular. Halbuki kastedilen onların Türk Kavminde değil, Türk Ulusundan oldukları gerçeğidir.

Türk Ulusunun adını da Cumhuriyetin kurucularından önce komşu ülkeler vermişti. Söz gelimi ana dilleri Boşnakça olan Türklerin, Türk Ulusundan olduklarını başkaları tespit etmiş ve söylemişti. Cumhuriyet bu gerçeği yasalaştırdı.
 
Şimdi dünya 50 yılı aşan bir zamandan beri yeni bir devrim ile yeni bir uygarlık dönemine girdi. Tarım öncesi, Tarım, Sanayi dönemlerinin ortaya çıkardığı oluşumlar ve gerçeklikler elbette sürüp gidecek. Ama Bilgi Çağı dediğimiz bu yeni uygarlık dönemi yeni toplum biçimleri getirecek. Nitekim getirmeye başladı bile… Dev Şirketlerin Dünyayı küçük küçük parçalara ayırarak kolayca yönetmek ve sömürmek çabalarına karşı, uluslar, kavimler, milletler, insan toplulukları onlarla baş edecek yeni hayat alanları oluşturmaya çalışıyorlar. AB bunun en belirgin örneğidir.
 
Bize gelince… Yani öncelikle Türkiye Türklüğüne düşen göreve gelince, diyorum.
 
Her şeyden önce “Bilgi Devrimini Yapmalı, Bilgi Çağının Üreticisi Olmalıyız”
 
Ortada yedi Türk Cumhuriyeti var. Bu Cumhuriyetlerin her birinde ana mayası Türklük olan ama şimdi ulus adı başka olan halklar yaşıyor. Şimdi yine ana Türklük mayasında bu yedi devleti bir çatıda toplamak ana görevlerden biri olmalıdır. Ortak çatı, Ortak bilinci getirecektir. Ayrıca ortaya çıkacak büyük yaşama alanı hem geliştirici bir ortam hazırlayacak hem de kalkan görevi görecektir. İran, Tacikistan, Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye ve benzeri ülkelerle oluşturacağımız ikinci halka birliktelik buna Slav kültürlü halklarla oluşacak üçüncü halka da eklendiğinde hem milletimizin hem de insanlığın hayrına iyi şeyler olabilecektir. Temelinde insan sevgisi ve insani değerler olan böyle bir birliktelik halka halka bütün insanlığı kapsayabilir.

İşte size TÜRKLÜĞÜN BÜYÜK UYGARLIK HAMLESİNİN BAŞLANGICI…