Cübbeli Ahmet diye birisi var. Uzun yıllardan beri gündemdedir. Adını bilmeyenler bile “Cübbeli” deyince tebessüm ederler ve onu hatırlarlar. Doğrusu sevimli bir adam. Görünüşü şeker gibi ama unutmamak lazım zehiri şeker içinde sunarlar.
Bilgi ağları ortamı ilginç. Orada her şey var. Namık Kemal Zeybek ve Cübbeli diye yazınca bana yaptığı saldırıları görebilirsiniz. Muaviyeyi sevmediğim için ve Muaviye dininden değilim dediğim için beni kafir ilan ediyor. Muaviyeyi de hazret yapıyor ve Peygamberimizin dinini ihya ettiğini söylüyor.
Cübbeli doğru söylüyor. Ben Cübbelinin inandıklarına inanmıyorum. Onun din diye anlattıklarından Müslümanları kurtarmaya çalışıyorum. Allah’ın dininin mümini olduğum için Muaviyenin ve Cübbelinin dinine karşıyım. Allah bizi bu din anlayışından kurtarsın diye dua ediyorum. Çünkü Cübbelinin anlattığı din ile milletimizin iflah olması mümkün değildir.
Cübbelinin dini nedir diyor musunuz?
Youtube’ye girerseniz Cübbelinin kafir olduğu an veya Cübbelinin saçmalıkları başlıklı yayınlara bakarsanız neyi kastettiğim anlaşılır. Cübbelinin Şeyhinin huzuruna bir gidişi var ki görülmeye değer. Diz üstü yürüye yürüye yanına kadar gidiyor, elini, göbeğini ve dizlerini öptükten sonra “mıy mıy mıy” bir şeyler konuşuyor ve geri geri çıkıp gidiyor. Şimdi ben soruyorum Peygamberin ashabı Peygamberin yanında böyle mi davranıyorlardı. İşte İslam dini ile Emevi dini farkı böyle başlıyor.
Cübbeli, Şeyhinden söz ederken Allah adına hüküm veriyor ve “ete kemiğe büründüm Mahmut diye göründüm” diyor. Siz hiçbir müminin “ete kemiğe büründüm Muhammed diye göründüm” dediğini duydunuz mu? Yunus Emre’nin Mevlana’ya söylediği iddia edilen “uzun yazmışsın ben olsam ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm” sözü uydurmadan ibarettir. Yunus’un hiçbir şiirinde böyle bir söz yoktur. Ama bu garip tasavvufçular bu sözü tekrarlar dururlar.
Yunus’un ağzından söz uydurmalarını bir yana bırakalım da Peygamberin ağzından uydurdukları yalanlara gelelim. Youtube’de “Cübbeli ve kertenkele” yazarsanız başka bir yavesine rastlarsınız. Peygamber demiş ki: “Kertenkele İbrahim Peygamberin ateşine körük taşıdı onun için onu öldürmek kafir öldürmek kadar sevaptır” İŞID kafasının ilginç bir benzeriyle karşı karşıyayız. İŞID çilerin bile kertenkele öldürdüklerini sanmıyorum. Cübbeli konuyu daha da ilginçleştiriyor, bir vuruşta öldürülürse yüz sevap, iki vuruşta öldürülürse elli sevap, üç vuruşta öldürülürse yirmi beş sevap kazanılırmış.
Cübbeli bu sayı işlerini iyi biliyor. Metresi yüz yetmiş beş liradan bir kefen yapmış satıyor, bu kefene sarılan ölüyü kabir azabı yakmazmış. Deprem günlerinde yazdığı bir kitabı da şöyle anlatıyordu cami kürsüsünden Cübbeli bey: “Cübbeli Ahmet bu kitapta depremin ne zaman olacağını haber veriyor deyin, öyle derseniz daha çok satılır.”
Yani pazarda mal haline getirilmiş bir din ile karşı karşıyayız. Cübbeli bu arada Allah’ı da konuşturuyor. Bizim bildiğimiz İslam dininde Allah’ın konuşmaları Kur’an da vardır. Bir de Hadisi Kutsilerle anlatılır. Anlaşılan bunlara bir de Hadisi Cübbeliler eklenmiş. Söylediklerime inanmazsanız Youtube girin “Cübbeli ve hela taşı” diye yazın karşınıza çıkacak.
Olay şöyleymiş: “Hela taşı Allah’a şikayette bulunmuş. Beni niye hela taşı yaptın demiş. Allah’da demiş ki seni 60 yaşından sonra sakal bırakmayan adamın mezar taşı yapsam daha mı iyi olurdu. Bunun üzerine hela taşı demiş ki yok burası iyi.” Peygamberin sidiğini ve kanını insanlara içiren bir Cübbeliden söz ediyoruz.
Cübbeli destanı uzar gider. Ama yine söylüyorum ben bu anlatılan dinin mümini değilim. Olmakta istemem. Milletimin de bu saçmalıklara inanmasından endişe ederim.
Bilgi ağları ortamı ilginç. Orada her şey var. Namık Kemal Zeybek ve Cübbeli diye yazınca bana yaptığı saldırıları görebilirsiniz. Muaviyeyi sevmediğim için ve Muaviye dininden değilim dediğim için beni kafir ilan ediyor. Muaviyeyi de hazret yapıyor ve Peygamberimizin dinini ihya ettiğini söylüyor.
Cübbeli doğru söylüyor. Ben Cübbelinin inandıklarına inanmıyorum. Onun din diye anlattıklarından Müslümanları kurtarmaya çalışıyorum. Allah’ın dininin mümini olduğum için Muaviyenin ve Cübbelinin dinine karşıyım. Allah bizi bu din anlayışından kurtarsın diye dua ediyorum. Çünkü Cübbelinin anlattığı din ile milletimizin iflah olması mümkün değildir.
Cübbelinin dini nedir diyor musunuz?
Youtube’ye girerseniz Cübbelinin kafir olduğu an veya Cübbelinin saçmalıkları başlıklı yayınlara bakarsanız neyi kastettiğim anlaşılır. Cübbelinin Şeyhinin huzuruna bir gidişi var ki görülmeye değer. Diz üstü yürüye yürüye yanına kadar gidiyor, elini, göbeğini ve dizlerini öptükten sonra “mıy mıy mıy” bir şeyler konuşuyor ve geri geri çıkıp gidiyor. Şimdi ben soruyorum Peygamberin ashabı Peygamberin yanında böyle mi davranıyorlardı. İşte İslam dini ile Emevi dini farkı böyle başlıyor.
Cübbeli, Şeyhinden söz ederken Allah adına hüküm veriyor ve “ete kemiğe büründüm Mahmut diye göründüm” diyor. Siz hiçbir müminin “ete kemiğe büründüm Muhammed diye göründüm” dediğini duydunuz mu? Yunus Emre’nin Mevlana’ya söylediği iddia edilen “uzun yazmışsın ben olsam ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm” sözü uydurmadan ibarettir. Yunus’un hiçbir şiirinde böyle bir söz yoktur. Ama bu garip tasavvufçular bu sözü tekrarlar dururlar.
Yunus’un ağzından söz uydurmalarını bir yana bırakalım da Peygamberin ağzından uydurdukları yalanlara gelelim. Youtube’de “Cübbeli ve kertenkele” yazarsanız başka bir yavesine rastlarsınız. Peygamber demiş ki: “Kertenkele İbrahim Peygamberin ateşine körük taşıdı onun için onu öldürmek kafir öldürmek kadar sevaptır” İŞID kafasının ilginç bir benzeriyle karşı karşıyayız. İŞID çilerin bile kertenkele öldürdüklerini sanmıyorum. Cübbeli konuyu daha da ilginçleştiriyor, bir vuruşta öldürülürse yüz sevap, iki vuruşta öldürülürse elli sevap, üç vuruşta öldürülürse yirmi beş sevap kazanılırmış.
Cübbeli bu sayı işlerini iyi biliyor. Metresi yüz yetmiş beş liradan bir kefen yapmış satıyor, bu kefene sarılan ölüyü kabir azabı yakmazmış. Deprem günlerinde yazdığı bir kitabı da şöyle anlatıyordu cami kürsüsünden Cübbeli bey: “Cübbeli Ahmet bu kitapta depremin ne zaman olacağını haber veriyor deyin, öyle derseniz daha çok satılır.”
Yani pazarda mal haline getirilmiş bir din ile karşı karşıyayız. Cübbeli bu arada Allah’ı da konuşturuyor. Bizim bildiğimiz İslam dininde Allah’ın konuşmaları Kur’an da vardır. Bir de Hadisi Kutsilerle anlatılır. Anlaşılan bunlara bir de Hadisi Cübbeliler eklenmiş. Söylediklerime inanmazsanız Youtube girin “Cübbeli ve hela taşı” diye yazın karşınıza çıkacak.
Olay şöyleymiş: “Hela taşı Allah’a şikayette bulunmuş. Beni niye hela taşı yaptın demiş. Allah’da demiş ki seni 60 yaşından sonra sakal bırakmayan adamın mezar taşı yapsam daha mı iyi olurdu. Bunun üzerine hela taşı demiş ki yok burası iyi.” Peygamberin sidiğini ve kanını insanlara içiren bir Cübbeliden söz ediyoruz.
Cübbeli destanı uzar gider. Ama yine söylüyorum ben bu anlatılan dinin mümini değilim. Olmakta istemem. Milletimin de bu saçmalıklara inanmasından endişe ederim.