Değerli yerdeşim, koldaşım, yürekli yiğit Cazim Gürbüz’ün yeni bir bitiği daha çıktı. Mustafa Suphi Olayı ve Edebiyata Yansımaları. Berfin Yayınlarından.
Bayburtludur, üstelik yakın köylümdür, bu yüzden yerdeşimdir.
Uzun süreden beri bilişiriz koldaşımdır.
Yürekli yiğit olmasına gelince…
Ülkücülüğün yürek istediği, kelle koltukta gezilen günlerde, savaşımcı (savaşçı değil) bir ülkücüdür. Bu sırada inançlı bir Müslümandır. Yıllarca günde beş kez namaz kılanlardan, yılda bir ay oruç tutanlardandır.
Okumalar, düşünmeler sonunda inandığı dini sorgular; İslam’dan kopar, Deizm’e ulaşır. Tanrı’ya inancını yitirmeden inandığı dinden de tüm dinlerden de uzaklaşır. Sorgulama sonuçlarını da çekinmeden yazar, konuşur. Eleştirilerini de bayağılığa kaçmadan yapar.
Önceden de yazmıştım: Savunanlar bugün de gelecekte de İslam’ın yaşamasını istiyorlarsa bu eleştirilere kulak vermeli, karşıt çözümlemelerle kendilerini gözden geçirmelidirler.
Çelişkili bir biçimde bir örnek vermek isterim: Martin Luther ile başlayan yoğun eleştiriler olmasaydı bugün Katoliklik yaşamasını sürdüremezdi. Evet Papalık önce Luther’in başlattığı akıma tüm gücüyle savaş açtı. Doğrudur. Sonra ise o eleştirileri de göz önüne alarak kendisini yeniledi, gelişen çağa uyum sağladı. Söz gelimi Darwin’in Evrim Kuramı da içinde olmak üzere Katoliklik bilim alanına karışmayı bırakmıştır. İsterse karşı çıksın bilim öylesine korkunç bir gelişme içindedir ki Katoliklik ancak çağın dışında yaşayan ülkelerde varlığını sürdürebilirdi.
Konumuz yerdeşim değil yeni bitiği… Öyleyse, yıllardan beri tüm alanlarda sorgulamasını sürdüren değerli Gürbüz’ün bu yapıtından söz etmeliyiz.
Mustafa Suphi toplumumuzda az bilgiyle çok tartışılan kişiliklerden birisidir. Yazarımız konuyu tüm yönleriyle ele alarak, bilmek isteyenler için geniş kapsamlı bir çalışma ortaya koymuş. Mustafa Suphi kişiliğini de Trabzon’daki öldürülme olayını da ince ince irdelemiş.
Eleştirilerini esirgemeyenler, M. Suphi’nin komünistliğinden ötürü ağır bir biçimde kötüleyenlerin söylediklerine de bitiğin de yer vermiş.
Ortaya (roman) tadında bir yapıt çıkmış.
Bitiğin içinde M. Suphi’nin komünist olmadan önce yazdığı bir çalışma ile sonraki yıllarda yaptığı konuşmalar olduğu gibi yer almış. Diyeceğim, bir yapıt içinde birkaç bitik daha okunmuş oluyor.
Bitik “Mustafa Suphi Kimdir” sorusuyla başlıyor.
Mustafa Suphi ile yoldaşlarının ölüm emrini kim verdi sorusunun karşılığını araştırıyor.
Araştırıyor, araştırıyor, iyice araştırıyor. Araştırmayı tin çağırıcıların yazdıklarına da yapıtında yer vermeye dek derinlerine götürüyor.
Nazım’ın, M. Suphi’nin öldürülmesi buyruğunu Atatürk’ün verdiğini sandığı günlerdeki eleştirisine de; Atatürk’e övgülerle yaklaştığı “Kurtuluş Savaşı Destanı’na” da bitiğinde yer veriyor. Dengeyi, köniliği bırakmadan yalın gerçekleri anlatma çabası içinde, okuyor, araştırıyor, düşünüyor, öyle yazıyor.
Cazim Gürbüz’ün eski düşüncelerini ya da yeni ulaştığı görüşlerini onaylarsınız ya da onaylamazsınız. Kimi görüşlerini onaylar, kimilerine de karşı çıkabilirsiniz. Bunlar olağan işlerdir.
Buna karşılık Cazim Gürbüz’ün yapıtlarının okunmaya değer, okunması gerekli olduğunu duraklı bir biçimde söylüyorum.
Ben okuyorum, size de salık veriyorum. Mustafa Suphi Olayı adlı bu yapıt, sadece ele aldığı olayı değil, dönemin birçok gerçeğini de ortaya koyuyor.
Ağaçların günü gelince çiçek açıp yemiş vermesi gibi Cazim Gürbüz de uzun yılların birikiminden güç alarak, gücünün, usunun doruğuna ulaşmış olarak, arka arkaya yapıtlarını gün yüzüne çıkarıyor.
Değerli yerdeşim, yeni ürünler diliyorum.