Dün bir gazetemizde sakallı bir yazar, tarikat ve cemaatlere ve bunların önderlerine yapılan “haksız” saldırı ve suçlamaları kınıyordu kendince ve aklamaya çabalıyordu bu oluşumlar ve başlarındakileri.

Acaba böyle mi? Sütten çıkmış ak kaşık mıdırlar bu dinsel örgütler? Bir bakalım, hem de kendi ifadeleri ile bakalım.

İsmailağa Cemaatini biliyorsunuz, Türkiye’deki Nakşilerin önemli bir kolu… Başlarında Mahmut Ustaosmanoğlu var, en ünlü simalarından biri de Cüppeli Ahmet… İsmailağa Âşıkları adlı web sitesine girdim bakındım biraz… Süleymancılara vermiş veriştirmişler… Söylediklerinin tamamı da doğru… Doğru da, Süleymancıları dinlesen, onlar da bunların açıklarını bilirler, onlar da bunlar hakkında isabetli tespitlerde bulunurlar. Yani al birini vur ötekine… 

İşte erişim adresi meraklısı için, hadi okuyalım azıcık: (http://ismailagainfo.tr.gg/S.ue.leymanc%26%23305%3Blar%26%23305%3Bn-%26%23304%3B%E7-Y.ue.z.ue..htm): 

“İşte sizin ehl-i sünnet ve cemaat yolunda giden ve hak tarikat sandığınız Süleymancıların İçyüzü:

‘Hazret-i Allah'ın Resul'üne ve Dostlarına alenen harp ilân eden bu sapık cemaate siz hâlâ harp ilân etmeyecek misiniz? Kendilerini bi şey sanan bu kendini beğenmişleri araştırıp ne mal olduklarını görmeyecek misiniz? Büyük mürşidleri inkâr eden bu sapık cemaati yok etmeyecek misiniz? Yoksa hâlâ onları hak cemaat sanıp kulaklarınızı mı tıkayacaksınız?’”

“Hak din” bilirdik de “Hak cemaat” hiç duymamıştık, demek cemaatin de hak olanı, batıl olanı var… Kim kimi batıl ilan ederse, işte böyle yerin dibine batırıyor.

Devam edelim mi?

“Süleyman Efendi ilk çıktığı zaman talebelere Kur’an-ı Kerim ve Arabiyyet okutuyor diye, halk büyük bir iştiyak ile iştirak etti. Ve fakat bu çok sürmedi.

Öyle korkunç türemeler türedi ki imandan zerresi dahi kalmadı. Damadı Kemal Kacar kendi dinini kurunca: ‘Bizim dinimize göre fâiz helâldir’ diyerek fâizin helâl olduğunu ilân etti.

Dilenci olarak nerede bir talebe görseniz, bilin ki Süleymancılar’dandır. Her tarafı işgal etmişlerdi.

Onların dinleri Süleymancılık, imanları para olduğu için, bütün gayeleri madde idi. Böylece bütün sahayı istilâ etmeye çalışıyorlardı.

Bir polis müdürü teessüründen Süleymancılar’ın gizli dosyalarını gösterdi. İstedikleri sayıya ulaştıkları zaman önce hâkimleri ve sırası ile hükümet erkânını derece derece katledeceklerine, böylece idareyi ele alacaklarına dair plânları vardı.”


E peki Süleymancılara böyle diyenlerin halleri ne? Onların halleri de hal değil. En başta Şeyhlerinin şeyhliği tartışmalı. Yeni Aktüel Dergisi’nde yayımlanan şu satırlar bunun kanıtı:

“Mahmut Efendi'nin Şeyhliği Şüpheli

İlginç kıyafetleri ve camisinde işlenen cinayetle gündeme gelen İsmail Ağa cemaatinin tohumları, yüz yılı aşkın süre önce İsmet Efendi Dergâhı'nın son şeyhi Ali Haydar Efendi tarafından atılmıştı. Chronicle Dergisi'nin son sayısında yer alan bir habere göre, sağlığında yerine kimseyi işaret etmeyen Ali Haydar Efendi tarafından 1954'te İsmail Ağa Camisi imamlığına getirilen Mahmut Efendi'nin 1960'ta şeyhlik makamına nasıl oturabildiği bir muamma.”

Evet.. Eşsiz Atatürk’ün şu özdeyişleri mihenk taşımız olsun, ona göre olsun tavrımız:

"Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır."

"Tekkeler de behemahal kapatılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti her şubede irşatlarda bulunacak kudreti haizdir. Hiçbirimiz tekkelerin irşadına muhtaç değiliz. Biz medeniyet, ilim ve fenden kuvvet alıyoruz. Başka bir şey tanımıyoruz."