Yiğit bir memleket evladı, 21 arkadaşının şehit düştüğü PKK saldırısında ağır yaralar alıyor ve sol bacağının diz kapağının üstünden kesilmesiyle hayata dönebiliyor. Bu gazimizin göğsüne bir madalya takmışız, ama sonrası..? 135 bin liralık protez bedelini devlet, 7 ay geçmesine rağmen ödememiş; gaziye haciz gelmiş. Yeniçağ Gazetesi büyük bir sorumluluk duygusuyla bu işi benimsedi ve neticeye ulaşarak utancımıza teselli oldu.

Devlet yönetimi örümcek ağı gibidir. Örümcek ağının bir yerine dokunursanız her yeri titrer. Burada da bu gerçeği bütün acılığıyla yaşadık. Yayınlar üzerine muhteşemler gayrete geldiler. Gazi’ye, SSK, hakkı olan ödemeyi yapabildi. Ama ne ödeme?.. Hakkı olan 135 bin TL yerine 98 bin lira... Yine Gazi’mizin ifadesi;  “Geriye kalan 37 bin TL’yi cebimden ödeyecek kadar zengin değilim. Engelli bir arabam var, satar onu, öderim”. Buyurun halini ve halimizi görün. Devlet kendisi için yapılan fedakârlıkları; aynen insanlar gibi, unutursa yalnız kalır. Fedakârlığın ölçüsü yoktur. Ama devleti ve milleti için korkusuzca ölüme karşı duran insanımızı yalnız bırakırsanız bir sıkıntı anında yapayalnız kaldığınızı görürsünüz.

Koruyucuya da vefasızlık

Bugün Türkiye sade gazilerine vefasızlık örnekleri vermiyor. Köy koruyucularını da layık oldukları şekilde vefası ve dikkatiyle şefkat ve himayesi altında tutamıyor. Bunlar bizim devlet geleneğimize yakışmayan zayıflıklardır.

AKP iktidarı döneminde herhalde devletin gizli örümcek ağı aşırı ölçüde kalınlaşmış olacak ki politikalar arasında uyuşma yok. Dışişleri Bakanı Türkiye Kobani koridorunu açtı, peşmergeler Kobani’ye gidebilecek açıklamasını yaptı. Hiç şüphesiz Sayın Bakanın bu sözleri hükümetin bu konuda aldığı kararın ifadesidir. Kendisine peşmergeye verilen izin hakkında görüşü sorulan Genelkurmay Başkanı;  “Bu soruyu açıklamayı yapan Dışişleri Bakanı’na sorun, bizim bilgi alanımızın dışındadır” diye cevaplıyor. Tabii bu çok acı ve düşündürücü bir açıklamadır...

Ne yazık ki AKP döneminde; hiçbir araştırmaya dayanmayan, devletle ilgili peşin hükümle ele alınmış kararların devletin bütününde büyük zararlara sebep olduğunu gördük. Öncelikle mezhepçiliğe dayanan bir dış politikanın Türkiye’ye çok şey kaybettirdiğinin iktidar hâlâ farkında değil. Mısır’ın devamlı aleyhinde konuşmanın, ülkemizin dış siyasetinde, din ve mezhep politikasını,  “Müslüman Kardeşler”  (İhvan-ül Müslimin) istikametini esas alan gayretlerin Güvenlik Konseyi seçimlerinde önümüzü nasıl kestiğini sorumlular acaba gördü mü?

Ekonomimize darbe

Diğer taraftan Mısır, Suriye, Irak pazarlarının kaybı ekonomimiz için gerçekten çok büyük rakamlar ifade ediyor. Biz dış politikada Mısır’ın aleyhinde istediğimiz gibi konuşalım, Mısır bizim müteahhitlerimize iş versin ve bizden mal alsın.. Bu çocukça tavır ne yazık ki Irak’ta, İran’da, Suriye’de tekrarlandı ve biz bu çok önemli ihraç pazarlarımızı, kaybetmek gibi bir yanlışı dış ticaretimize darbe halinde kendimiz vurduk. Daha önce AB ile Gümrük Anlaşması imzalanırken bunun ülkemizin sanayisine vereceği zararlar ciddiye alınmamış, ekonomimizin bugüne kadar kan kaybına sebep olan büyük yanlışlar işlenmiştir.

Türkiye’nin toplam dış borç yükü 2008 yılında milli gelirin (GSYH) %38’i seviyesindeyken, bu oran 2014 yılının ikinci çeyreğinde % 50,4’e yükseldi. Toplam dış borç 402 milyar dolar oldu. Ayrıca 2011 yılından itibaren dengeler süratle bozuldu. Bu 402 milyar dolar borcun 278 milyar doları özel sektöre ait bulunuyor.

Türkiye’nin dış borcu devamlı artarken ne yazık ki ekonomisi büyüyemiyor. 2008 yılı sonunda milli gelirimiz (GSYH) 742 milyar dolar, dış borcumuz ise 281 milyar dolarmış. 2014 yılı ikinci çeyreğinde GSYH 797,5 milyar dolara çıkarken, dış borç 402 milyar dolara ulaşmıştır. Bir başka ifadeyle dış borcumuz 121 milyar dolar artarken milli gelirimiz sadece 55 milyar dolar artmış, aldığımız 1 dolar borç 0,45 dolarlık büyüme sağlamıştır. Alınan borç ne yazık ki ithalatı finanse ediyor ve verimli yatırımlara gidemiyor. İşte Türkiye’yi krize sürükleyen önemli sebeplerden birisi budur.

Bu iktidar döneminde ekonomiyle ilgili karar organları perişan edildi. Dünden bugüne ayakta kalan Merkez Bankası şamar oğlanına döndü. Bir Bakan faizi indir diyor, diğer Bakan bankaya müdahale etmeyin diye karşı çıkıyor. Şüphesiz asıl zorluğu vatandaş çekecek. Devlet sorumluluğu taşıyanlar örümcek ağını unutmamalı, devlet hayatıyla ilgili aldıkları her kararın ülkeye ağır faturalar ödettireceğini bilmelidir. Etrafımız tam bir ateş çemberidir. İçeride ihmal edilmeyecek sayıda her türlü ihaneti yapmaya hazır canlı bombalar tam siper halinde elverişli zamanı beklemektedir. Önce iktidar mensupları, sonra muhalefet, kendilerini aşarak nefislerini akıllarının gerisine alıp, milletin yüce menfaati çizgisinde bir araya gelmelidir. Birlikten kopanlar ve kaçanlar yokluğa mahkûmdur.