Aziz okuyucularımın, ‘Regaib Kandili’ni en iyi dileklerimle tebrik 
ediyorum. 

1 Mayıs, bilindiği gibi emek ve dayanışma, emeğe saygı günüdür. İşçilerimizin bayramı kutlu olsun. Bayram kutlamalarının yeri konusunda hükümet anlayış göstermiyor. Konuşarak, sorunları çözmek, ne yazık ki ülkemizde artık unutuldu. Sadece kavga var. Ancak PKK ve bölücüler bahse konu olduğu zaman Başbakan tatlı bir tebessümle bölücülere, Kürtlere, Ermenilere gülücükler dağıtıyor.

Teröristler Silahlı Kuvvetler mensuplarını kaçırıyor, askeri helikoptere ateş açıyor. Polisler sokak ortasında yakılıyor, yakılmak isteniyor. Yandaş medya bunların hiç birini haber yapmıyor. Güneydoğu bölgemiz fiilen teröristlere terk edilmiş durumda. Başbakan’ın bu konudaki cüretkâr politikasına çok rahat intihar politikası denebilir. 

Çünkü vatan coğrafyasını, 30 bin kişinin ölümünden sorumlu olan bir örgüte terk etmek için, insan ya aklını kaybetmelidir ya da ihanet derecesinde gaflete düşmelidir.

Başbakan hangi noktadadır.
AKP’nin aklından ve vicdanından şüphe etmediğim bazı milletvekilleri bu duruma nasıl susuyor?..


Türkiye Cumhuriyeti gibi köklü bir devlet, dış politikasını ABD’nin ve AB üyesi ülkelerin özellikle Fransa’nın istekleri üzerine şekillendirmez. Karşımızdaki Ermeni lobisi devamlı para toplayarak Ermeni kilisesini ayakta tutmaktadır. Soykırım yalanının kesintisiz tekrarlanmasının sebebi kiliseyi bir karargâh haline getirmek, bu propaganda ile büyük maddi güce ulaşmak ve Ermenileri kilise çatısı altında toplayarak Türkiye’den toprak talep etmektir.

Başbakan’ın durduk yerden 1915 olayları ile ilgili olarak; ölenlerin, acı çekenlerin evlatlarına, torunlarına taziyelerini sunması ve bunun ortak acımız olduğunu söylemesi akılla izahı çok güç bir kargaşa yaratmıştır.

Basında yer alan haberlere göre hükümet şimdi yeni bir çalışma içerisindedir. Ermeni yalanı Soykırım’ın, gelecek sene 100. yıl dönümüdür. Bu vadide açılımlar planlanıyor. Yakınları olaylarda ölmüş Ermenilerin torunlarına ve akrabalarına Türk pasaportu verilecek, onları Türk vatandaşı yapmak ilk iş oluyor. AKP’ye oy yağdıran Erzurum ve benim sevgili Bayburt’um bu olay da seni gaflet uykusundan uyandırmazsa ne diyeyim...

ABD emperyalizminin organize ettiği; Ermeni diasporasının yıllarca uğraşarak, sonunda sözde Ermeni soykırımını pek çok ülkeye olduğu gibi bize de bu hükümetin sayesinde kabul ettirdiklerini görüyoruz. Cumhuriyet tarihinde bugün için ilk defa taziye mesajı yayınlanıyor. Başbakan bu mesajıyla Ermeni tezlerine karşı sade beyaz bayrak açmakla kalmıyor, aynı zamanda Doğu Perinçek’in İsviçre mahkemesine karşı kazandığı zaferi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götüren Ermenilere de dolaylı olarak destek veriyor. Mahkeme, Türkler soykırım yapmasalar Başbakan Erdoğan neden böyle bir açıklama yapsın demez mi?

Başbakan’ın mesajı sadece tarih şuurundan mahrumiyet örneği değil aynı zamanda kendi tezimize ihanettir. Tayyip Erdoğan; ASALA Ermeni terör örgütü tarafından 1973’ten beri şehit edilen 42 diplomatımızın farkında değildir. Bu elemi duymuyor.

24 Nisan için gerçeklerin ortaya çıkarılması ve Osmanlı’nın zorunlu göç uygulamasının sebeplerinin belgelerle ortaya konması yolunda değerli çalışmalar yapılmıştır. Başta Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun ve Dr. Mehmet Perinçek’in çalışmalarını öncelikle ifade edelim. ABD de II. Cihan Harbi başladığı zaman batı kıyılarında oturan Japon asıllı bütün insanları Orta Amerika’ya zorunlu göçe tabi tutmuştu.

Bu hükümet Ermenilerin hoşuna gitmek için Akdamar Adası’ndaki Ermeni kilisesini 50 milyon dolara ayağa kaldırdı. Bunu yaparken Tebriz’deki, Van’daki topyekûn Doğu Anadolu’daki Ermeni katliamını hatırlamadı.

Hangi Türk eserini tamir etti?

Van’da başlayan Ermeni isyanı bastırılınca zorunlu göç kararı alındı. Ermeniler sade isyan etmekle kalmıyor aynı zamanda Osmanlı ordusunun ikmal hatlarını da kesiyordu. Ortodoks Ermeniler tehcir edildi. Devlet memuru olan 47 bin Ermeni’ye de dokunulmadı.

24 Nisan 1915’te Osmanlı yönetimi Anadolu’daki bütün Ermeni derneklerinin kapatılmasına ve isyanı destekleyen İstanbul’daki 200 kadar Ermeni aydınının Ayaş’a sürgüne gönderilmesine karar verdi. Bunlar, olaylar bitince burunları bile kanamadan İstanbul’a geri döndüler.

Dış politika yabancı devletlerin talimatı ile ele alınırsa böyle gülünç hallere düşeriz. Milli dış politika arşivi ve çizgisi dikkatle takip edilmelidir. Ermeni anayasası açık seçik Ağrı Dağı’na Ermeni bayrağını dikeceklerini ve Türkiye’den toprak alacaklarını yazarken, hâlâ gaflet uykusundan uyanmayanlara ne demeli?