Bayburt'un sahip olduğu tarihi değerler, Bayburtlular için her zaman bir övünç kaynağı olmuştur. Şimdilerde her ne kadar nüfus itibariyle Türkiye'nin en küçük vilayetlerinden biri olsa da, Bayburtluların nazarında Bayburt daima büyük bir şehirdir. Hafızalarda onu büyülten unsurlardan biri de, tarihte Erzurum'un Bayburt'a bağlı kaldığına olan inançtır.
Bayburt'un sahip olduğu tarihi değerler, Bayburtlular için her zaman bir övünç kaynağı olmuştur. Şimdilerde her ne kadar nüfus itibariyle Türkiye'nin en küçük vilayetlerinden biri olsa da, Bayburtluların nazarında Bayburt daima büyük bir şehirdir. Hafızalarda onu büyülten unsurlardan biri de, tarihte Erzurum'un Bayburt'a bağlı kaldığına olan inançtır.
Çocukluğumuzda büyüklerimiz Bayburt'un tarihini anlata anlata bitiremezler ve “bilirmisen Erzurum bile Bayburt'a bağlıymış ” diyerek adeta tarih dersi verirlerdi.
Peki işin aslı nedir? Olayın gerçeklik payı var mıdır? Erzurum eskiden küçük Bayburt daha mı büyük bir şehirdi? Yoksa işin içinde bir yanlış anlaşılmamı vardı? Bunu irdelemek istiyorum.
Aslında bu tartışma Bayburt'un, Osmanlı idari birimlerinden en büyüğü olan Eyaletin bir alt kolu durumundaki Sancak statüsüne geçişi ile alakalıdır. Konuya geçmeden şunu söyleyeyim, Bayburt tarihte bir defa değil tam iki defa sancak olmuştur. Yani bugünkü manada vilayet olmuştur. Bunlardan ilki Bayburt'un Osmanlılar tarafından fethi sonrasında, diğeri de 19. yüzyılda gerçekleşmiştir.
Bilindiği üzere Bayburt ve yöresinin Osmanlı egemenliğine girişi, Yavuz Sultan Selim'in 1514 İran seferi esnasında olmuştur. Tarihçi Hadidî eserinde;
Meger bir kal'a vardı gâyet a'lâ
Kim adı Payburd'u hısn-ı zîbâ
Tokuz yüz hem yegirmi yıl Nebî'nün
Bu fethe târih oldı hicretinün.
İfadelerini kullanarak Bayburt kalesini tavsif etmekte ve Hicri 920/Miladi 1514 yılında alındığına işaret etmektedir.
Osmanlı fetih politikalarından en önemlisi, fethedilen bölgenin görevli devlet memurları aracılığıyla tahrir edilmesiydi. Bu bağlamda Bayburt yöresi ilk olarak Erzincan ve Kemah sancakları ile birlikte 1516- 1518 tarihleri arasında tahrire tabi olmuştur. Buraya kadar her şey normal ve bu süreç konunun bir ayağını ortaya koymaktadır.
Tartışmanın ikinci sacayağını ise şüphesiz Erzurum Beylerbeyliği'nin tesisi süreci oluşturmaktadır. Bu süreçte Kanuni'nin Irakeyn Seferinin (1534) önemli payı vardır. Sefer dönüşünde yapılan bir takım düzenlemeler sonucu 1535 yılında Erzurum Beylerbeyliği kurulmuştur.
Yazımızın başlığını oluşturan husus da bu süreçten sonra ortaya çıkmıştır. Yeni kurulan bu beylerbeyliğin yönetimi Mehmed Han'a verilince onun idaresindeki Kemah ve Bayburt sancakları “ Paşa Sancağı ” yapılarak Eyaletin kalbi konumuna gelmiştir. Paşa Sancağı, Eyaletin en üst idarecisi olan Beylerbeyinin yani paşa'nın oturduğu ve eyaleti idare ettiği merkez sancak olması açısından son derece mühimdir.
İşte tartışılan Erzurum'un Bayburt'a bağlılığı meselesi bu Paşa Sancağı ile alakalıdır. Erzurum Beylerbeyliği kurulduğu bu dönemde şehir olarak Erzurum, mamur bir halde olmadığından, kuruluşu takip eden yıllarda ilk Beylerbeyileri Mehmed Han'dan itibaren hep Bayburt'ta ikamet etmişlerdir. Dolayısıyla Bayburt, paşa sancağı olarak Erzurum Eyaletinin ana idare merkezi olmuştur. Bu idare kaynaklara göre yaklaşık 1548 yılına kadar yani 13 yıl sürmüştür. Dolayısıyla bu süre zarfında Erzurum Bayburt'tan yönetilmiştir. İşte Erzurum'un Bayburt'a bağlı oluşunun hikâyesi de bundan ibarettir. Yani zannedildiği gibi Bayburt büyük bir vilayet, Erzurum da ona bağlı bir sancak ya da kaza olmamıştır. Ancak geçici bir süre de olsa Erzurum, Bayburt'tan idare edilmiştir.
1548'den itibaren Bayburt'un idari yapısında bir takım değişiklikler meydana gelmiştir. Beylerbeyileri devamlı surette Erzurum'da oturmaya başlayınca Bayburt, sahip olduğu Paşa Sancağı konumunu Erzurum'a kaptırmıştır.
Bayburt'un idari yapısındaki ikinci sancaklık dönemi 1877-1878 Osmanlı-Rus harbi sonrasında ortaya çıkmıştır. Bu dönemde yaklaşık on yıl sancak olarak kalmış ve Kelkit, Şiran ve İspir kazaları Bayburt'tan idare edilmişlerdir.
EDİTÖR: Yazarımız, hemşehrimiz Yard. Doç. Dr. Yunus Özger vatani görevini yapmakta olduğundan, yazılarına bir süre ara vermiştir. Vatani görevini sürdüren Yunus Özger'e başarılar diliyor, hayırlı teskereler diliyoruz. Bu yazı kendisinin daha önce bizlere ulaştırdığı yazılardandır.