Anlata anlata dilimizde tüy bitti.

Bayburt’un sorunu, “para/pul, altyapı/üstyapı, kurum/tesis” değil; Bayburt’un temel sorunu “Bayburt ile ilgili proje üretmeme ve üretilebilen projeyi de uygulamama” sorunudur.

Temel sorun bilimsel, akli, yürekten çözümlenebilse “para/pul, altyapı/üstyapı, kurum/tesis” sorunları kendiliğinden çözülür.

Bayburt’ta sorunlar temelden değil, yan dallardan çözümlenmeye çalışılıyor. Spor, özellikle de futbol bu dallardan biri.

Spor denilince akla daha çok futbol geliyor. Ona da yoğun yatırım yapılıyor. Özellikle Bayburt Grup’un katkısı övgüye değer. İyi de proje üreterek ve uygulayarak sporda gelişmeyi sağlayacak temel kural nedir? “Yerel kaynaklara yönelmek” değil midir? Bayburt Spor’da oynayan kaç tane Bayburtlu futbolcu var?

Kaldı ki Bayburt’un futbola ilgisi ta 1930’lu yıllarda başlamış. Kimi yıllarda aralarında anlamlı, hoşgörülü ve kadim rekabet olan 5/6 takımı oluşturup Saraybahçesi’ni şenlendirdiler. Aradan geçen bunca yılın sonunda o takımlardan kaçı varlığını sürdürüyor? Kaç tane, adını Türkiye çapında duyuran futbolcu çıkarabildi Bayburt. (Sakın Çalhanoğlu’ndan söz etmeyin. O, Almanya’da yetişti. Bayburt’ta yaşasaydı ne olacağını düşünmek bile istemiyorum.)   

Günübirlik yapılan plânların “öngörüsü” de birkaç yıllık oluyor. Saman alevi gibi parlayıp, sonunda da cılızlaşarak sönüyor.

Sporda başarının temel kuralı “kalıcılık”tır. Kalıcılığı sağlayan da uzun vadeli ve gerçekçi plânlamalardır. Plânlama da yetmez, bu plânlamayı ödünsüz uygulamaktır. Güncel çözümler olsa olsa geçici başarılar oluşturur. Bu başarılar da çoğu kez hüsranla sonuçlanır.

Bayburt’un “toplum önderleri” bu sorunun tartışılacağı geniş katılımlı bir toplantı düzenleyebilir. Toplantıda bilimsel, ayakları yere basan, gerçekçi ve uygulanabilir projeler üretme ortamı sağlanabilir. Bu projelerin ödünsüz uygulanacağı ilkeler belirlenebilir. Bunlar “ham hayal” mi? Kesinlikle değil. Yeter ki toplumun desteği alınsın. Sonra, bunları uygulayanların yerleri de belli: Hep zirveyi zorluyorlar…

Konu futbol olunca “Kurukafalar” ve “Gadalar” taraftar gruplarından söz etmemek haksızlık olur. Onların bitmez tükenmez enerjisi her türlü beğeniyi hak ediyor. Takımın itici gücü oluyorlar. Bir yönleriyle, takıma olan inançlarıyla da “Çarşı Grubu”na benziyorlar. İyi de bu gençlerin heyecanı ve coşkusu başka alanlara da yansıtılamaz mı? Onların bu heyecan ve coşkularından sosyal etkinliklerde yararlanılamaz mı? 1950’li 1960’lı gençlerin tiyatro, şiir, müzik etkinliklerini 2015’li 2020’li yıllara taşıyamazlar mı?

Günümüzün Bayburt’u, elbette düşünülmeyi bekliyor; Ancak daha çok da “uygulama”yı bekliyor. Bu yazıda sözü edilenler sanırım değişik ortamlarda tartışılıyordur. Her tartışan da, tartışmayı “Anlata anlata dilimde tüy bitti!” ünlemesiyle sonlandırmıştır. Bayburt ve Bayburtlu, bu ünlemeyle yüzyüze kalmamalı; bunun için de proje/ler üretmeli, uygulamalı; bu konuda yerel dinamikleri zorlamalıdır.