Türkiye'deki demokrasi düşmanlarının koro halinde
"rejim otoriterleşiyor" derken, bununla da yetinmeyip
"İslamcı, otoriter bir rejim kuruluyor" kampanyasını hararetle sürdürmeleri sizce bir çelişki midir? Eğer çelişkiyse, bu ikiyüzlülüğü yani hem
"rejim otoriterleşiyor" diyerek demokrasi düşmanlığı yapmalarını hem de sözde demokrasiyi savunuyor görünme çabalarını, nasıl açıklamak gerekir. Bir söylemi açıklamak için ya içerik analizi yapmak gerekir ya da mesele, söylemin dayandığı toplumsal bağlam, ideolojik çerçeve içerisinden ele alınır.
Türkiye'nin
"otoriterleştiği veya İslamcı otoriter bir rejime doğru gittiği" iddiası öyle felsefe, düşünce derinliği olan bir şey olmadığı gibi, yeni bir fikir de değildir. Bunlar, yıllardır sürdürülen ideolojik bir saldırı sloganına dönüşmüş, bu ülkenin resmi ideolojisinin ve
"yarı resmi aydınlarının" basmakalıp ifadeleridir.
Türkiye'ye karşı kimden yanasınız?
Bu resmi ideoloji ve yarı resmi aydınlar nitelemesi, bu söylemin kimliği hakkında bize bilgi verebilir. Bilindiği gibi, Türkiye Cumhuriyet tarihi boyunca
"devlet iktidarı üzerinde tahakküm kurmuş" bir zümre vardır. Bu zümre, kendi iktidarını meşrulaştırmak için icat edilmiş bir tarih anlayışı ve dünya görüşüne dayanmıştır. Dolayısıyla resmi ideoloji olarak ifade edilen şey, aslında devlete dayanan
'asker-bürokrat-resmi aydınlardan oluşan kadronun' öyle felsefe, siyaset, ekonomik doktrin gibi fikir hareketleri içinde bir değerinden söz edilemeyecek, ortaokul
"yurttaşlık bilgisi" dersi düzeyindeki basit bir söylemeye dayanmaktadır.
Bu söyleme göre
"demokrasi cumhuriyettir, cumhuriyet demokrasidir, en iyi yönetimde bu olağanüstü fikre inanmış kadronun yönetimidir; elbette bu kadroyu yönetimden uzaklaştırmak cumhuriyet - demokrasi düşmanlığıdır, irticadır."
Bu düşmanların arasında,
"cahil halk" başta olmak üzere birçok kimse yer alabilir. Kimler mi derseniz, liberaller, İslamcılar, milliyetçiler, muhafazakârlardır. Kısaca
"Halkçıların dışında kalan" bütün halk düşman kategorisindedir. Halkçılık, "halka rağmen devrimcilik" olduğu için, halktan korkulması ve halkın düşman kategorisinde görülmesi, anlaşılabilir bir şeydir.
Kimlerin ittifakı
Resmi ideolojiyi savunan
"resmi aydınların" hemen yanı başında
"yarı resmi aydınlar" bulunmaktadır. Bunlar, özellikle devletçi kapitalizmin büyük medya çevrelerinde yer tutmuşlardır. Ve resmi aydınların darbelerle, cuntalarla aynı noktada buluşup, itibar kaybına uğramış olmalarından dolayı kendilerini onlardan ayırma gereği görmüşlerdir. Bunun için, dönemin moda akımı sol ideolojilerle ilişki kurup, sözde
"solcu kimliğiyle" resmi ideolojinin düşman ilan ettiği halkla, mücadeledeki yerlerini belirlemişlerdir.
Bugün
"Türkiye otoriterleşiyor, İslamcı otoriter rejim tehlikesi var" kampanyasını yürütenler bürokrasi, devletçi kapitalist unsurlar ve onların medyadaki temsilcileri, bu yarı resmi aydınlardan oluşmaktadır. Bunlar, dün Türkiye'deki
"otoriter rejimin ortaklarıydılar" bugün demokratikleşme sürecinin karşısında, demokrasi korkusuyla hareket etmektedirler. Peki, ya ne yapacaklardı? Bunların Türkiye demokratikleşiyor diye, zil takıp oynayacak halleri yoktur. Bunun içindir ki dün
"şeriatçı-dinci" dedikleri paralel yapıya ümit bağlayıp, CIA, MOSSAD destekli operasyonlarla demokratikleşen Türkiye'nin önünü kesmesine bel bağlamışlardır. Ne ittifak ama!