“Hedefte Türkiye’nin bağımsızlığı vardır, amaç bin yıldır bu topraklarda var olan Türk devletini yıkmak milleti parçalamaktır. Bu bakımdan meseleyi sadece bir terör meselesi olarak görmek yetersizdir, aksi takdirde bütün terör örgütlerinin PKK/PYD, DEAŞ, FETÖ gibi yapıların ayni hedefe dönük saldırıya geçmiş olmalarını, birbirlerini ikame etmeye dönük katliam girişimlerini açıklamak mümkün olmayacaktır.”
Siz kimin katilisiniz?
Şunu doğru anlamak, anlatmak durumundayız ki bu terör örgütlerini kollayan, imkan sağlayan, onlara Almanya’nın muhtelif şehirlerinde bürolar açan, AB’nin başkenti Bürüksel’de konuşlandıran, PKK’yı terör örgütü olarak nitelemeyen çeşitli Avrupa ülkeleri de, Suriye’de PKK/PYD ile işbirliği yaptığını açıklayan ABD’de bütün bu sürecin dışında değildir. Bu saldırıların hedefinde bulunan ülkeyi 53 yıl AB önünde beklettikten sonra üyelik sürecini askıya alan AB’nin, terörle mücadele eden ülkeye karşı terör örgütlerine kucak açması asla tesadüf olamaz.
Türkiye’yi soğuk savaş boyunca ileri karakolu olarak gören ‘stratejik müttefik’ olarak değerlendiren Batı sisteminin, bugün terör örgütlerine karşı gösterdiği himaye, müttefik değişikliği sorununu gündeme getirmektedir. “Batı sistemi terör örgütlerine karşı mücadele eden Türkiye’ye rağmen bu örgütlere yakınlaşıyorsa, burada sorgulanacak olan şey onların’ ikiyüzlülüğünden’ çok suç ortaklığı olmalıdır. Bu bakımdan Beşiktaş katliamından sonra bazı Batılı merkezlerden yapılacak açıklamaların anlamlı olması, onların terör örgütleriyle kurdukları ilişkilerin değişip değişmemesine bağlıdır.”
Türkiye meseleyi doğru analiz ederek yani PKK/PYD, IŞİD, FETÖ yapılanmasının aynı hedefte birleştiğinin görerek stratejik bir mücadele sürdürmektedir. Türkiye’nin düşmanlarının sürdürdüğü stratejik saldırıya verilmesi gereken cevapta, bu nitelikte olması gereken bir cevaptır. Onların amaçları bellidir: Birincisi, Türkiye’yi yalnızlaştırmayı; ikincisi, devleti terörle bunaltarak, güvenlikten ekonomiye kadar her alanda, ülkeyi yönetemez hale getirmeyi; üçüncüsü ise yeniden masaya oturarak teslim almayı, kendilerine bağımlı hale getirmeyi planlamışlardır.
Yeni cevap şekli
Türkiye’nin stratejik amacı, bu kuşatma çemberini parçalayacak bir yönelime sahiptir: Batı’yla kurulan bütün ilişkileri ‘Batı-bağımlı eksenden’ çıkararak, eşitlik ve mütekabiliyet ekseninde yeniden kurmak için atılan ilk adımdır ki Batı’nın rahatsızlığı bu ‘kontrolden çıkan Türkiye’tepkisidir. İkincisi, ülkeyi yalnızlaştırma politikasına karşı, çok boyutlu uluslararası ilişkiler geliştirmek ve derin bağlar oluşturarak bağımsız bir ülke gibi davranmak; Üçüncüsü ise, yeni güvenlik anlayışıdır. Burada ülkeye yönelen tehditler mekana, yere bağlı olmaksızın, nerede oluşursa oraya müdahale etmek, sorunu orada çözmek yaklaşımı esas alınmıştır. Fırat Kalkanı operasyonun da, Irak’taki askeri mevcudiyetin de, Güneydoğu şehirlerinde belediyelere katliamlar planlayan, PKK’nın örgütsel, lojistik merkezleri haline getiren başta belediyeler olmak üzere çeşitli kuruluşlara dönük uygulamaların da anlamı budur.
“Beşiktaş katliamının arkasında, Türkiye’ye karşı sürdürülen ‘kuşatma çemberine’ teslim olmayan, boyun eğmeyeceğini dünyaya ilan eden Türkiye gerçeği vardır.” Bu ülkeyi 15 Temmuz’da ele geçirmek, bağımsızlığına son vermek isteyenler, şimdi bu cinayetlerle, bu katliamlarla tehdit etmek yeniden kontrol altına almak istemektedirler. Bu saldırılara misliyle cevap veren, cevap verecek bir ülkenin, bir millet iradesinin dipdiri olduğunu, bu saldırıların milleti ayağa kaldırdığını ön göremeyenlerin bütün hesapları boşa çıkacaktır.