Arapça’dan Osmanlıca’ya yani dilimize geçmiş olan dehr kelimesi eskiden çok kullanılırmış. Ebedî zaman, çağ anlamına geliyor. Doğrusu ben de sözlüğe bakmadan manâsını bilemedim.
Şair Zihnî bu kelimeyi şiirlerinde çok kullanmış. En bilinen şiiri olan koşmasında; ’’Zihnî dehr elinden her dem kan ağlar’’ der ya; buradaki dehri bir çoğumuz, okumuş yazmışlarımız da dahil "dert" olarak yanlış okuyor ve yazıyoruz.
Belediyenin kültür hizmeti olarak Tuzcuzade mahallesinde eski bir konak, Kutluer Konağı, Şair Zihni’nin oğlu Ahmet Revayî isminin verildiği hüsnü hat müzesi olarak açıldı. Bu güzel müzenin girişine koyulan levha ile yapılan bilgilendirme mahalli bir internet sitesinde de var. Osmanlı Salnameleri kaynak gösterilen bilgilendirmede, Bayburt Rüştiyesi rika muallimi olan Ahmet Revayî’nin, Mehmet Hocaoğlu ve Mahmut Kemal Yanbey’in hocası olduğu belirtilmiş. 1888 doğumlu Yanbey için sorun yok ama 1906'da vefat eden Ahmet Revayî’nin, 1912 doğumlu Mehmet Hocaoğlu’na hocalık etmesi imkânsız.
Kenan Abdullahoğlu’nun gündeme getirdiği, Has sahibi Hasan Paşa torunu, Maşukbey oğlu Mehmet Turan Bey’in ölüm ve doğum tarihleri sınırlı kaynaklarda farklı olduğu için, bu kaynaklardan faydalanan Serdar Göktaş’ın Cumhuriyet Dönemi Bayburt kitabı ve Cazim Gürbüz’ün Bayburt Postası'ndaki makalesinde de bu tarihler farklı. Üstelik, genç yaşında vefat etmesine rağmen işgal sonrası cemiyet hayatına büyük hizmetleri bulunan Mehmet Turan’ı ve Saray Bahçesinde konakları, çeşmeleri olan, bir ferdi Gümüşhane milletvekilliği yapan tanınmış ailesini; İlhan Yardımcı, sitesinde yazdığı yazıda Bayburtlu olarak dahi kabul etmiyor.
Bayburt Üniversitesi 2015 yılında, Bayburt’un ünlü isimlerinden seçtiklerinin ve şehrin önemli tarihi eserlerinin tanıtımını yaptığı bir ajanda-takvim yayınlamış.. Yukarıda verdiğim örneklerdeki özensizlik burada da kendini gösteriyor; Bedesten yani Taşhan’ı tanıtan üç paragraflık metnin ikinci paragrafında Bedesten’in Selçuklu eseri olduğundan bahsedilirken, üçüncü paragrafta Osmanlı Sultanı II. Bayezid zamanında yapıldığı anlatılıyor.
Şehrin ortasından geçen Çoruh’a iyi davranamadığımızdan mıdır nedir, yakın dehr içinde suyla ilgili yapılan (Aslandağındaki yüzme havuzu, cumhuriyet caddesi civarında yapılıp kaldırılan havuzlar, şehir parkındaki havuz, adını hep zor hatırladığım şelâle ve bentler gibi) yatırımlar büyük oranda ziyan oldular.