Ahmet Hasbi Efendi, Erzurum Lisesini bitiren oğlu yedek subay olarak askere gidince, ömrünün son aylarında evde bir süre yalnız kalmıştı. 1955 yılı idi, hanımı zaman zaman  evli ve küçük çocuk sahibi kızlarına yardım için şehir dışına çıkıyordu. Gününün  büyük kısmını; Şingâh camiindeki kalabalık cemaati ile ve hiç yanından ayrılmayan talebeleri ile, Kaleardı’ndaki arazisi ile koyun ve arılarıyla geçirse de yatsıdan sonra evinde garip bir hüzne gark olduğu asker oğluna yazdığı mektuplardan elde kalan iki küçük parçadan anlaşılıyor:

Ahmet Aker Yazi Yirtik Mektup……….başıma karalıyorum, şu beyti de terennüm ediyorum 

‘’dila! ı dest herkes desti yâri hîşiten bused 
Garibem bikesem
Men desti gam gam desti men buset’’

(Şiirin kullandığımız kelimelere çevrimi: Gönül! bu gün bayramdır, herkes sevdiğinin mübarek elini öptü. Ben ise gurbette kimsesiz bir garibim. Bundan dolayı ben gamın elini öptüm, gam da benim elimi öptü.)

Ne ise gelelim saat meselesinin mektubumuza cevabı..

Oğlu Hasbi Yaşar; bu mektuba, Erzurum Lisesinde Edebiyat derslerinde öğrendiği Fuzuli’nin;

’Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge
Na açar kimse kapım bad-ı sabadan gayri’’

beytinin de geçtiği şiirlerle cevap veriyordu.

Lise edebiyat kitaplarına çok önem veren oğlu, bir ara bu kitaplarını kaybedince, dört- beş yıl defalarca bize, yani aile efradına sordu ve evin içinde kitapları buluncaya kadar bu sualler devam etti.  Doksan yaşını geçtikten sonra her gün okuduğu iki gazete gibi, kütüphanesi ile de ilgilenmez oldu. Geçenlerde şiirle uğraşan bir arkadaşım, üzerinde sahibinin karalamaları olan aynı kitapları sahaftan aldığını söyleyince şaşırdım; dedemin yazdığı ve hiç görmediğimiz  "Fetavayi El Feraizil Kübra" ve diğer yazdıkları gibi kayıplara karışmakmış onların da akıbeti.

Komutanların zevkle okuduğu bu mektuplaşma, oğlunun iki defa gördüğü rüyalardan sonra, izin alıp Bayburt’a gelerek Ahmet Hasbî Efendi’yi son yolculuğuna uğurlaması ile 26 Aralık 1955'te kesilecekti. Yalnızlıktan yakınan, bir gün bile Allah'ın istediklerini insanlara anlatmaktan geri durmayan âlimin cenaze merasimini "Kaleardı ve Şingâh adamdan tutulmuştu" diye anlattı orada olanlar.