Bugünü gülüt günü olarak belirledim. Gülüt, fıkranın Türkçesidir, onu kullanmak gerek bence.

Evet hadi bakalım, ben anlatayım, siz dinleyin:

NE YEMEN YEMEYE NE DE HASTALIĞIN HASTALIĞA

Benim ata yurdum, doğum yerim Bayburt Demirözü, çeşitli yerlerden gelen göçmenlerin kaynaştığı bir yerdi. İki de Meşe Ardahanlı kardeş vardı, Şamil Ağa ile Kâmil Ağa.

Şamil Ağa bir gün rahatsızlanır, doktora gider Bayburt'a, bir askeri doktora. 

Doktor: "Nereniz ağrıyor, nedir şikâyetiniz?" diye sorar. Şamil Ağa şöyle yanıtlar: "Başım ağıreyir, belim ağıreyir, dallarım ağıreyir..."

Bir bakalım der, muayene eder Doktor. Ve yine sorar: "Siz neler yiyorsunuz bakalım?" Şamil Ağa da sayar yöresel yemekleri "Mafiş yiyerim, gazgalduran yiyerim, hınkal yiyerim..."

Bu olay benim çocukluk yıllarımda Demirözü'nde duyuldu, herkes Şamil Ağa'nın sözlerini taklit edip güler oldu, babamsa başka bir şey uydurup ekledi. Güya doktor demiş ki: "Amca senin ne yemen yemeye benziyor ne de hastalığın hastalığa..."

SIRTINA BAYBURTLU

Bir Oflu, bir Bayburtlu, bir de Erzurumlu, Suudi Arabistan'da zina suçu işlediler... Kırbaçlanacaklar... Usul şöyle: Kura çekilecek, 1 numarayı çekenin sırtına yorgan bağlanıp 200 kırbaç vurulacak. 2 numaranın sırtına post bağlanıp 100 kırbaç vurulacak. Ve 3 numaranın çıplak sırtına 50 kırbaç vurulacak. 1 numarayı Bayburtlu çekti, 200 kırbacın acısını hiç duymadı bile. 2 numara Erzurumlu oldu, ahladı, pohladı ama haline şükretti. Sıra Oflu'da ama o pazarlığa başladı:

"Kardaşum suçum ağurdur, baa 50 yerine 300 vurun, ama bir şartum vardur."                                 
"Nedir şartın?"                                                           
"Sırtıma ha bu Bayburtliyi bağlayun."

CİNLİ MECİT, ASANSÖR ÜCRETİ VE POSOF DELEGESİ

60'lı yıllardan biri... Ankara'da Adalet Partisi'nin Büyük Kongresi var. Kars delegeleri için de bir otelde yer ayrılmış. Varıyorlar otele, asansöre binip odalarına çıkacaklar. Sarıkamış delegesi Cinli Mecit (kendisini tanırdım, ötelerde de gülümsemelerle olsun), her zamanki cinliği ile o delegelerin çoğunun ilk kez asansöre bineceğini, asansör görmemiş olduklarını anlamıştır, geçer delegelerin önüne "Arkadaşlar" der "Asansöre bineceğiz, asansör paralıdır, 3'er lira verin, ben hesabı öderim." Verirler 3 lirayı Cinli Mecit'e çıkarlar, Mecit o arada asansörcü ile fiskos bir şeyler konuşur ve odalara gidecekleri zaman hepsini uyarır: "İnerken 2,5 lira vereceğiz, asansörcü ile pazarlık ettim, 2,5'a bağladım. Yine beraber inelim, kazıklanmayın."

Öyle yaparlar. O akşam dönüşte Cinli Mecit yine asansör parası isteyince Posof Delegesi (o zaman Ardahan ilçedir, Posof da Kars'a bağlıdır) isyan eder kendi şivesi ile:

"Ola binmeyirim de vermiyirim de, merduvan var, ordan çıhar inerüm. Bu nedir bele çıhıyerim 3 lira, ineyerim 2,5..."

SEKİZ NÜFUS BİR MUHLİS

Erzurum Ilıca'da Ziraat Bankası'nda çalışıyorum fi tarihinde. Ilıca Belediyesi'nde zabıta memuru olarak çalışan Muhlis, bankaya oğlunu getirir iki de bir zirai kredi isterdi ve gerekçesini de hep aynı tümce ile açıklardı: "Sekiz nüfus bir Muhlis, ne poh yesin..."   

BİR ARABA TEZEĞİMİ YEMİŞTİ BABAN

Eskiden Bayburt merkezde oturanlar köylüleri küçümserlerdi, hatta aşağılarlardı.

İşte o yıllarda bir köylü satmak amacıyla bir araba tezek götürür Bayburt'a... 

Köylüyü adamdan saymayan densizin biri yaklaşır sorar:
-Vola (ulan) tezek, kaç lira bu tezek?
Köylü şöyle bir bakar muhatabına der ki:
-Sehen (sana) tezek satmam!
-Niye volaaaa?!
-Senin baban bıldır (geçen sene) bir araba tezegimi yedi!