SEN MİSİN NECİP FAZIL’IN KUMARCILIĞINI YAZAN, YERSİN EN GALİZ KÜFÜRLERİ

“Üstad hakkında yazdıklarını yedireceğim sana kahpenin evladı... Onun bunun çocuğu... İftiracı piç kurusu... Hain köpek...Yiğit [email protected]

Bu kadar da değil, öyle galiz küfürler geldi ki bu yaratıktan gün boyu, ne karım kaldı, ne kızım kaldı, ne de benim sağlam yerim, (buraya yazamam onları) en son kendini tutamadı, bana köşe yazdıran gazeteye, editöre ve "Senin Kemal'ini" diyerek Atatürk’e de hakaret etti... Bugüne dek kimseyi savcılığa vermedim, kimsenin tehdidini ciddiye de almadım, bu yobaz da beni mutlaka bulacağını ve tokatlayacağını söylüyor, tokattan mokattan yılmadık bugüne dek, ısıracak köpek de dişini göstermez, ama iletileri arşive aldım, düzeylerini göstereceğim herkese.

Bu küfür ve tehditlere neden olan Yeniçağ Gazetesindeki köşemde 4 Ekim 2016 tarihinde yayımlanan o yazıyı da alalım aşağıya:

“Necip Fazıl usulü ibret dersi ve kumar...

İki anekdot aktaracağım, rahmetli gazeteci Metin Ören'den dinlemiştim bunları ve 1996 yılında Edebiyat Güncesi adlı dergide kısmen yayımlamıştım. Aradan çok zaman geçti, o derginin etki alanı ve okur kitlesi sınırlı idi, bu nedenle Yeniçağ'da yeniden yayımlamanın ilginç ve yararlı olacağını düşündüm.

Metin Ören'i ben 1969 yılında tanıdım, MHP'den Kars Milletvekili adayı idi. O seçimde Adana'dan milletvekili seçilen Alpaslan Türkeş'ten sonra 9 bin küsur oyla en yüksek oyu o almıştı Türkiye genelinde. Erzurum Hemşin Pastanesinde bir sohbetinde anlatmıştı bunları.

Metin Ören, Demokrat Parti devrinde, o günkü Milli Emniyet tarafından, Necip Fazıl'ın yanına Büyük Doğu Dergisi'ne yerleştirilir. Görevini fazlasıyla yapar ‘Üstad’ı zor durumlara da düşürür fakat onun kalemine hayranlık duymaktan da kendini alamaz.

Başlayalım ilk anekdottan: Metin Ören ve dergide görevli arkadaşı Necip Fazıl'ın Büyük Doğu dergisindeki odasına girerler, görürler ki ‘Üstad’ bir kadınla ‘fazla samimi’ vaziyettedir. Şaşırır ve sorarlar hışımla:

-Üstad bu ne hal böyle, ayıptır ayıp!
İstifini bozmaz Kısakürek ve yanıtlar onları:
-Aptallar... Güzel bir kadından ilham, çirkin bir kadından ise ibret alınır...
Metin Ağabeyi dayanamaz yine sorar:
-Peki Üstad, bu hatun hangi gruba giriyor?
-Hah hah ha! Kör müsün ulan? Bu ibret, hem de ibret-i müessire...

Bir de kumar anısı vardı Metin Ören'in. Bir gece NFK, Metin Ören ve arkadaşını Beyazıt Meydanı'ndaki Marmara Kıraathanesi'ne götürür. Birer kahve içerler. O günün en büyük parası olan bir mor 500'lük uzatır garsona Kısakürek. Garson ‘Bozuk yok efendim’ dese de, ‘Git bozdur’ diye azarlar. Garson gider ve uzun bir süre sonra bozuk paralarla gelir. Sinemaya gitmek üzere kalkarlar ama arkadaşı Metin Ören'in kulağına eğilerek ‘Üstad bu gece kumar oynayacak, o parayı onun için bozdurdu’ der. Giderler sinemaya, filmin yarısında NFK, ‘Çocuklar benim bir randevum vardı, unutmuşum, siz seyrededurun, ben çıkıyorum’ der, az sonra bunlar da çıkıp ardına düşerler. Necip Fazıl gider, bunlar izler, sonunda Beyoğlu'nda bir apartmanın bilmem kaçıncı katında ünlü bir kumarhaneye girdiğini görürler.

Metin Ören'e iş düşmüştür, ilgili yerlere rapor eder, o kumarhane o gece güvenlik güçlerince basılır tüm gazetelerin foto muhabirleri eşliğinde ve ertesi gün bütün gazetelerde haber yayınlanır: ‘İslamcı şair Necip Fazıl, kumarhanede basıldı’ diye.

Savcılık, mahkeme derken, NFK serbest bırakılır birkaç gün sonra... Dergiye gelir, Metin Ören ve arkadaşına şöyle der: ‘Çocuklar büyük bir komplo ile karşı karşıyayız, ben çalışacağım, siz de bana arşivimden istediğim belgeleri bulup vereceksiniz, bana bunu yapanlar görecekler günlerini.’

Ve başlar kendisi hakkında yazılanlara yanıt vermeye. En çok da Amerikalılara kadın bulduğunu iddia ettiği bir solcu yazara yüklenir, yer ve zaman vererek...

Eveet, şimdi birileri yine hoplayıp ağızlarını bozmasınlar bana karşı, işte onlara daha önce yazdığım bir yazının erişim adresi:

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/su-necip-fazil-378761h.htm buraya bakarlarsa, ‘Üstadları’nın başka hünerlerini de görürler. Biz siyaset ve edebiyat tarihine geçsin diye bu değerli tanıklığımızı yazma gereği duyduk...”

İŞTE BUNLAR DA NECİP FAZIL’IN ŞEYHİ A.ARVASİ’NİN TORUNLARININ HAKARETLERİ

Necip Fazıl’ın “şeyhim, kurtarıcım, efendim, halkadan parıltıların son halkası” dediği Şeyh Abdülhakim Arvasi, ülkücülerin yere göğe sığdıramadıkları Türk-İslam Ülküsü’nün mucidi ve Necip Fazıl’ın yakın dostu Seyit Ahmet Arvasi hakkında Yeniçağ, Kocaeli, Bayburt Postası gazetelerinde ve Berfin Bahar Dergisi'nde yazılar yazdım.

Yazılarımda hakaret yoktu, eleştiri vardı, gerçekler vardı. Gelgelelim eleştiriye değil pohpohlanmaya alıştırılmış bu sülalenin mensupları, yazılarımı okuyunca kudurdular. Hakaretler, tehditler, gırla gitti. Bu sövgülerden örnekler vererek, bunların da düzeyini göstereceğim.

Emre Arvas
Date: Thu, 5 Nov 2015 20:09:12 +0200
Subject: Arvas
From: [email protected]

Lan soysuz kopek sen kimsinde peygamberin soyundan gelen arvasi ailesini yadirgarsın senin haddine değil abdulhakim ve hatta ahmet arvasiyi eleştirmek ibnenin çocugu sen onların tırnağı bile olamazsın bu yaşta bunların farkına var o.ç adres ver senin anan sikecem

From: [email protected]
Subject: yalancı.. Date: Wed, 21 Oct 2015 16:45:36 +0300
yaşından utan sen kimsinki arvas ailkesine dil uzatıyosun yezidmisin.. soysuz allahın laneti senın uzarınde olur inşallah ehlıbeyt ailesine iftira atacak kadar cahilsin sen musluman degılsın soysuz yahudi yezid  bidaha dedelerim hakkında tek bir yazını gorursem inan bana surundururum seni.. savcı ubeydullah arvasa yolluyorum yazılarını  haddını billl kopekkk

DEİZM SÖYLEŞİME GELEN HAKARETLER

Odatv’nin benimle yaptığı ve Youtube’da yayımlanıp büyük ilgi gören, rekor sayıda tıklanan Deizm söyleşi videosunun altına da çeşitli yorumlar yapılmıştı, lehte ya da aleyhte. Bunların içinde ağır hakaretler de vardı. İşte bunlardan iki örnek: 
“Deistliğin yanına birde Deyyusluğu eklersen daha şık olur...” Kadem Tanrıverdi
“Senin cenazeni sikeyim sen geberdiginde gelip mezarının üstüne sıçarım dinsiz köpek şehitleri ağzına alma senin amina koyarım dinsiz şerefsiz köpek” Murat Kayabaşı

BU DA SOL GÖSTERİP SAĞ VURAN OYNAK ŞAİRİN HAKARETLERİ

Faik Kumru adlı bir kişi, bazı sol dergilerde şiirleri çıkıyor, internette bir de edebiyat sayfası var. Arkadaşlık isteği yolladı bana facebookta, biz de şairdir diye kabul ettik.

Aradan bir süre geçti, bir gün bunun sayfasına girdim. Bir de ne göreyim, adımı vermeden bana verip veriştirmiş “Alçak” başlığı altında. İşte yazdıkları:

“Deist olduğunu ifâde eden 70’lik bunak, bu milletin kutsal bildiği inanç sistemi ve kutsal değerlerine küfretmeyi bırak artık. Ne olursan ol, ama önce insan ol, her inanca saygı duy.

Örümcek ağı sarmış küflü beynin, hakâretten zevk almayı âdet edinmiş belli.

Senin sulanmış beynin, sol kıçında; kararmış zifîri kalbin de sağ kıçında atıyor belli ki. Fikir diye kustuğun nefret söylemlerinin dübüründen çıktığı âşikâr. Kendine pis vücûdunun orta katını, makat bölümünü mekân tutmuşsun. Oradan da bir zerre fikir çıkmaz, çıksa çıksa senin gibi bir necâset çıkar.

Sırık boylu, sümüklü, kapkara zift damlatan kalemiyle yazar geçinen embesil mahlûk, insanlığın inandığı bütün güzelliklere kin kusmayı kes artık.
Senin o iğrenç ve kokuşmuş zihniyetin, bu topraklara târihin hiçbir döneminde katma değer üretmedi, üretemedi ve üretemeyecek. Hem kafatasçı hem de solcu olunmaz ahmak ihtiyar.

Ne kalem erbâbısın ne de gönül erbâbı. Her hücrenden kin damlıyor, kin kalesinin içinde boğuluyorsun ama nefes aldığını zannediyorsun.”

Görüldüğü üzere “dinine dokunmuşum” ideolojik olarak ne idüğü belirsiz, ağzının pergeli bulunmayan bu alt yaratığın. 

Neylersiniz, hiç muhatap almasanız, meydanı boş sanacak.

Bu sol gösterip sağ vuran oynağın sayfasına, yukarıdaki paylaşımının altına iki yorum salladım anladığı dilden ve de it yese kudurur cinsinden. Bekledim ki yanıt versin, yine saldırayım, vermedi, engel koydu bana bu arkamdan sallayan çakma kalemşor. Sonra bir gün araştırdım, engeli de kaldırmış, o yazıyı da. Yani, fesat odağı beyninden yontup ortaya attığı sövgü sıyrıklarını dizip artarda, kuyruk yapmış kendine.

Kuyruk seni hayvan saydırıp kurtarmaz; yazdınsa sahip çıkacaksın yazdıklarına, yazdıklarını kime yazdığını açıklayacaksın, adımı da yazacaksın, yazdıklarını silip tükürdüğünü yalamayacaksın. 

ŞİKÂYET ETMEDİM BEN BUNLARI

Bu ağır hakaretleri şikâyet etmedim, etseydim, tazminat alırdım, afiyetle yerdim, etseydim gelip elime ayağıma düşerlerdi, araya adamlar koyarlardı şikâyetimi geri almam için.

İslam’dan Deizme adlı kitabımın ilk baskılarında bu hakaretleri yayımladım ki, afişe edeyim bunları, düzeylerini göstereyim kamuoyuna. Amaç bunların içyüzlerini, torbadaki yüzlerini ortaya çıkarmak olmalı, onlar ceza alsa ne olur, almasalar ne olur?

Evet biz böyle düşündük ama karşı taraf fırsat kolluyormuş, bir şiirimden dolayı kıyametler kopardılar, ihbar furyası başladı ve sonunda dava açtırdılar hakkımda, ceza da aldırdılar.