Bayburt tarihinin hangi dönemine bakılsa mutlaka büyük bir değere rastlanıyor. Tarih denilince genelde akla Osmanlılar ve Osmanlı tarihi geliyor, ama onlardan önce Anadolu topraklarını vatan edinmiş başka beyliklerin de bulunduğu unutulmamalıdır. İşte onlardan biri de Akkoyunlular ve kurucusu Kara Yülük Osman’ın babası olan Kutlu ya da Kutluğ Bey’dir.

Bayburt tarihinin hangi dönemine bakılsa mutlaka büyük bir değere rastlanıyor. Tarih denilince genelde akla Osmanlılar ve Osmanlı tarihi geliyor, ama onlardan önce Anadolu topraklarını vatan edinmiş başka beyliklerin de bulunduğu unutulmamalıdır. İşte onlardan biri de Akkoyunlular ve kurucusu Kara Yülük Osman’ın babası olan Kutlu ya da Kutluğ Bey’dir.

Oğuzların Bayındır boyuna mensup olduklarından kendilerine Türk kaynaklarında Bayındıroğulları, İran kaynaklarında Bayındıriyye denilen ve çeşitli oymaklardan teşekkül eden Akkoyunlular, muhtemelen Moğol istilası üzerine Anadolu’ya gelmişlerdir. Diyarbekir’in Ergani yöresine yerleşip Artuklular’a bağlanan Akkoyunlular, 1340 yılında Kutlu Bey’in babası Tur Ali Bey idaresinde Trabzon Rum İmparatorluğuna yaptıkları akınlarla tarih sahnesine çıkmışlardır.

Selçuklu devletinin yıkılması, daha sonra Moğol-İlhanlı hakimiyetinin zayıflaması üzerine Anadolu’nun çeşitli yerlerinde muhtelif beyler ortaya çıkmıştır. Trabzon bölgesinde de bazı Selçuklu ve İlhanlı ümerası ile kendilerine yurt arayan Türkmen başbuğları görülmeye başlanmış ve Trabzon topraklarına şiddetli akınlarda bulunmuşlardır. Bunlardan Akkoyunlu Beyleri 1341 ve 1343 yıllarında Trabzon’a akınlar yaparak İmparatoru çeşitli sıkıntılara maruz bırakmışlardır.

Akkoyunlu Tur Ali Bey, Bayburt hakimi Mahmud Rikâbdar ve Erzincan hakimi Gıyaseddin Ahi Ayna Beyler ile 1348 yılında bir ittifak oluşturarak Trabzon’u muhasara altına almış ve imparatorun gözünü iyice korkutmuşlardır.

Müttefiklerin saldırısından korkan Trabzon Rum imparatoru III. Alexious, Tur Ali Bey’in yeni saldırılarından korunmak ve onun himayesi ile diğer hücumlardan kurtulmak ümidiyle kız kardeşi Despina Hatun’u (Maria Kommene) Tur Ali Bey’in oğlu Kutlu Bey’e vererek akraba olmuş ve barış görüşmeleri bu şekilde sona ermişti. Bu ilişkiler daha sonra periyodik olarak devam eden bir ittifak halini almıştır. Resmi Akkoyunlu tarihçisi Tihranî, Kutlu Bey’in bu evliliğinden “Trabzon tekfurunun Tesbina’sını esir alıp geri döndü” şeklinde destanî bir mahiyette bahsetmektedir.

Kutlu Bey’in evliliğini bazı yazarlar Dede Korkut’un Kanlı Koca’nın oğlu Kan Turali’nin, Trabzon kralının kızı güzel ve cesur Selcan Hatun ile evliliği hikâyesine benzediğini ileri sürmüşlerdir. Ancak tarihsel gerçekle destansı kurgu arasındaki sıkı benzerliğe rağmen bazı yazarlar da, filolojik ve tarihsel temellerle bu görüşü kabul etmemişlerdir.

Prenses Maria ile Kutlu Bey 1352’de evlenmişlerdir. Bu evlilik Akkoyunlu-Trabzon münasebetlerinin düzelmesini son derece etkilemiş ve evlilikten sonra Akkoyunlu akınları tamamen durmuştur. Despina ile Kutlu Bey’in evliliğinden Akkoyunlu devletinin kurucusu olan Karayülük Osman Bey dünyaya gelmiştir.

Kutlu Bey, babası Tur Ali Bey’in ölümünden sonra beyliğin başına geçmiş ve 1362–1388 yılları arasında hüküm sürmüştür.

Ebu Bekr-i Tihranî eserinde, Kutlu Bey hakkında önemli bilgiler vermektedir. Tihranî, Kutlu Bey’in dindar bir emir olduğunu, Trabzon Rum imparatorluğu ile savaştığını ve Duhâri aşiretini Rumların elinden kurtardığını belirtmiştir. Yine Tihranî, Kutlu Bey’in Gürcüler üzerine sefer yaptığını ve düşmanı bozguna uğratarak Ahıska şehrini ele geçirdiğini de ifade etmiştir.

Kutlu Bey 1365’de eşi Despina Hatun ile birlikte kayınpederi Trabzon Rum İmparatoru III. Alexious’u ziyaret etmek için Trabzon’a giderek burada sekiz gün kalmıştır. Bu ziyaretten çok memnun olan İmparator da ertesi sene beraberindekilerle Kutlu Bey’e misafir olmuşlardır. Son derece dindar ve İslam kurallarına bağlı olan ve hac farizasını da yerine getiren Kutlu Bey 1389 yılında vefat etmiştir.

Kutlu Bey’in mezarı Bayburt’un Sünür köyünde olup adına tesis edilmiş bir vakfı bulunmaktadır.

Kutlu Bey Adına Tesis Edilmiş Vakıflar


Hacı Bey ve Fahreddin Kutlu Bey diye de bilinen Kutlu / Kutluğ Bey, kendi adına Bayburt’un Sünür köyünde bir cami ve zaviye yaptırmıştır. Bu eserlerin devamını sağlamak için de vakıflar kurmuştur. Vakfın masraflarının Bayburt ve Erzincan’a tabi bazı köylerden karşılanması kararlaştırılmıştır.

Sinür köyü Kutlu Bey CamiiSünür Hacı Bey Cami-i Şerifi ve Zâviyesi Vakfı

Sünür köyü, Akkoyunluların Anadolu’ya ilk yerleştikleri, vatan tuttukları köylerden biridir. Türbe ile birlikte adeta bir külliye özelliği gösteren caminin, inşasına ait kitabesi bulunmamakta ve Kutlu Bey’in hükümranlık döneminde yaptırıldığı kabul edilmektedir. Külliyenin ilk yapımında cami ile türbe arasında yaklaşık 30 m. uzunluğunda bir koridor ve buraya açılan kubbeli medrese odaları bulunmaktaymış, ancak günümüzde bu yapılara ait herhangi bir iz mevcut değildir. Cami ilk yapımında dört kalın ağaç direk üzerinde, enine atkılarla teşkilatlandırılmış ahşap örtüye sahipti. Ahşap örtünün tam ortasında, içte, piramidal kubbe mevcuttu. Yapının kuzey cephesinde moloztaş malzemeli, ağaç konsollarla taşınan düz toprak dam örtülü, son cemaat yeri niteliğinde bir bölüm bulunmaktaydı. İran Şahı Tahmasb’ın bölgeyi yağmaladığı dönemde Kutlu Bey cami de bu yağmadan nasibini almış ve tahribattan dolayı 1550 yılında tamirattan geçmiştir.

Kutlu Bey’in Sinür Köyündeki Türbesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kutlu Bey ya da Hacı Bey vakfı hakkında en eski kayıt, 1530 tarihlidir. Caminin Bayburt’taki evkafı bu tarihte üç mezrasıyla birlikte Sünür Köyünden oluşmaktaydı. Vakfın bu evkaftan elde ettiği gelir 15.513 akçe idi. Câminin Erzincan’da olan evkafı da 2.258 akçelik malikânesiyle Erzincan’a bağlı Akdağ köyü, 30 akçelik geliri ile Güney Erzincan’a bağlı Köşünker-i Büzürk köyü ve yine Güney Erzincan’a bağlı Vasgirt köyünün 100 akçelik bir zemininden oluşmaktaydı. Vakfın toplam geliri ise 17.901 akçe olarak kaydedilmiştir.

Vakfın XIX. yüzyıldaki durumunu ortaya koyabilmemizi sağlayan en önemli veriler Evkaf Nezareti defterlerinde bulunmaktadır. Nezaretin tesisinden sonra oluşturulan ve mevcut bütün vakıfların gelir-gider ve idarecileri hakkında önemli malumatların bulunduğu bu defterlerde Kutlu Bey vakfı, Sinür Hacı Bey zaviyesi ve cami-i şerifi vakfı şeklinde kayıtlıdır. Vakfın 1837’den 1867’ye kadar 30 yıllık dönemi kapsayan 8 ayrı kaydı bulunmaktadır. Defterlerdeki verilere göre 1837’de 1857’ye kadar mütevellilik ve zaviyedârlığını Ömer, Recep, Ebubekir, Yakup ve Numan adlı şahıslar müştereken yürütmüşlerdir. 1857’den 1867’ye kadarki dönemde ise,  mütevellilik ve zaviyedârlığı Numan, Recep ve Ahmed ortaklaşa idare etmişlerdir.

İncelenilen dönemde Evkaf Nezareti defterlerine göre vakfın, varidatı Bayburt’un Sinür ve Cünceği ve Erzincan’ın Ağdad köylerinden karşılanmaktaydı.

Hacı Bey vakfının yıllara göre gelir ve giderleri aşağıya çıkarılmıştır.

 

Tarih

 

Geliri

(kuruş)

 

Gideri

 

Gelir

Fazlası

Personel

Ücreti (kuruş)

Yiyeck

Masrafı

(kuruş)

Vergi

Gideri

Tamirat

Masrafı

Diğer

Giderler

Toplam

Masraf

1837

3.100 krş

1.350 krş

750 krş

-

-

-

2.100 krş

1.000 krş

1843

2.955 krş

1.050 krş

570 krş

326 krş

-

280 krş

1.976 krş

979 krş

1857

26.053 krş

5.000 krş

12.250krş

2.000 krş

-

803 krş

20.053 krş

6.000 krş

1862

27.125 krş

-

-

6.000 krş

-

-

6.000 krş

21.125 krş

1864

26.461krş

1.350 krş

-

6.615 krş

10para

-

-

7.965 krş

10 para

18.495 krş

30 para

1865

26.101krş

1.080 krş

-

2.353 krş

30 para

11.862 krş

10 para

10.805 krş

26.101 krş

-

1866

1.770 krş

1.327,5krş

-

442,5 krş

-

-

1.770 krş

-

1867

2.166 krş

1.624,5krş

-

541krş

20 para

-

-

2.166 krş


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hacı Bey vakfı hakkında en tafsilatlı bilgi 1843 tarihli defterde yer almaktadır.  İmam, hatip, aşırhan, müezzin, türbedâr, nâzır, câbî ve ferrâş  gibi kalabalık bir personele sahip olan vakfın, gelirinin 1.050 kuruşu bu personelin ücretine ayrılmıştır.  Personel harcamaları dışında, yazıcı maaşı ve muhasebe harçları ile zaviyenin yiyecek masrafları, vakfın diğer önemli giderleriydi.   

Değerlendirme

Toplumsal hayata çok büyük katkıları bulunduğu aşikar olan vakıfların ne denli kıymetli müesseseler olduğu herkesin malumudur. Her şeyden önce vakfın tesis edildiği Sinür köyü Akkoyunlu tarihi açısından son derece büyük öneme sahiptir. Sinür, yakınlarındaki Pulur köyü ile birlikte Akkoyunlular’ın tarih sahnesine çıktıkları ilk yerlerdendir. Erzurum tarihi üzerinde eser veren Abdurrahim Şerif Beygu’nun ifadesiyle, Söğüt ve Domaniç Osmanlılar için ne kadar önemli ise, bu iki köy de Akkoyunlular için o kadar önemlidir.

Köyde bulunan caminin günümüze kadar ayakta kalması kurulan vakıf sayesinde olmuştur. Böylece inşasından bu güne kadar yöre insanının dini vecibelerini yerine getirmesine hizmet etmiştir.

Kurulan zaviyeler yöre halkının toplumsal eğitim kurumu olmuştur. Ayrıca bu yolla birçok insana zaviyedarlık, mütevellilik, bevvaplık v.s gibi iş sahası açılmıştır. Böylece bölgenin bayındırlık faaliyetine olduğu kadar, ekonomik hayatına da katkı sağlamışlardır. 

Câbi: Vakıf tahsildarı.
Ferrâş: İmaret, cami ve mescid gibi müesseselerin temizliğini yapan, hasır gibi mefruşatını tefriş eden kişi.
BOA., Evkâf, nr.12112, s.26.

 

Nezaret-i Evkâf-ı Hümayûna Mülhak Erzurum Sancağına Tabi Bayburd Kazasında Sinür Karyesinde kâin Hacı Beğ Cami-i şerifiyle Zâviyesi Vakfının mütevellisi Numan ve Yakub ve saire marifetiyle iki yüz seksenbir senesi Mart ibtidasından Şubat gayesine değin bir senelik muhasebesidir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Evkâf, nr.17773.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Vakf-ı Bayburt Kazasında Sünür karyesinde vaki Hacı Beğ Vakfı BOA. Evkâf, nr.12112.