Osman Okutmuş’un matbaasının yanındaki yazıhanesine giderek, hem ziyaret edip, hem de yazmaya çalıştığım şiir veya makalelerimi vermeye başlamam iş yerimi o civara taşıdığım 1987 yılı ve sonrasına rastlar. Sözlü kültürün yüzyıllara egemen olduğu Bayburt civarında Bayburt Postası büyük bir değişime kapı aralamıştır.

Osman Okutmuş’un matbaasının yanındaki yazıhanesine giderek, hem ziyaret edip, hem de yazmaya çalıştığım şiir veya makalelerimi vermeye başlamam iş yerimi o civara taşıdığım 1987 yılı ve sonrasına rastlar. Sözlü kültürün yüzyıllara egemen olduğu Bayburt civarında Bayburt Postası büyük bir değişime kapı aralamıştır.

Lise’de başladığım şiire, bazen yazdıklarımı basit bulsam da, nesiri de ilave etmiştim artık. Hoca Ahmet Hasbi Efendiyle dostluğunu bildiğimden, 1988’de olsa gerek Pulurlu (Gökçedere) Süleyman Ruhi’nin hayat hikâyesini ve şiirlerini yayınlamıştık. İsmini talebelerinden duyduğum Ahmet Hasbi Efendi’nin “Fetavayı el Feraizil Kübra” isimli eseri gibi Süleyman Ruhi’nin şiirleri de büyük çoğunlukla kaybolmuştu. Geçen bunca yıla rağmen; Sayın Fahri Yılmaztürk’ün yeni çıkan “Bayburt’un Manevi Bekçileri” isimli değerli eserinde de yeni şiirlerine ulaşılamadığını görüyorum. Söz açılmışken Fahri Yılmaztürk’ün bahsettiğim eserde tanıttığı Damat Ali Efendi’ye yapılan türbeye ‘kendi kitabıdır’ diye iliştirilen iki adet kitabın; konunun uzmanlarının hem fikir olmasıyla bu büyük zat’a ait olmadığını belirtmeliyim.

1990’da olacak, antibiyotiklerin lüzumsuz kullanılmasının zararlarını iki sayı ardı ardına yayınlamıştık. Bu yazıyı yazdıran amil, yıllar sonra Türkiye gündemine düşecek olan bir büyük firmanın pahalı antibiyotikleri çerez gibi yazdırması idi.

1995 yılında abonesi olduğum Türk Edebiyatı dergisinde, Yusuf Gedikli’nin makalesinden faydalanarak, Farsça ve Türkçe divana sahip Muhammed Amani’yi Bayburt’a tanıtmıştık.

Seferberlik HikayeleriKavak ağaçlarının tam yaz başladı dediğimiz anlarda saçtığı polenlerle hem çevre kirliliğine, hem de astıma yol açtığı gerçeğinden hareketle; büyük şehirlerde kavak ağaçlarının kesilerek, yerine başka ağaçların dikildiğini yazmış ve yayınlamıştık. Daha sonra çok sayıda kavak kesilince sevinmek ve üzülmek arasında bocaladığımı söylemeliyim.

O yılları yaşamış insanların evlerde, konak odalarında anlattıkları gerçek olayları, o insanlar ortadan kaybolunca unutulmaya başlayan Seferberlik Hikâyelerini de zaman zaman yazmıştık. Sonradan büyük yayınevlerimizden biri bunları kitap olarak yayınladı ve epeyce ilgi gördü.

Bayburt artık bir üniversite şehridir. Daha çok fikir ve eleştiri ihtiva eden ve daha çok okunan gazeteler olması, daha çok kitaplar basılması yakışır üniversite şehirlerine…
                        
Nisan / 2009