“Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir. Millet sözünden ne anlaşılır, ne anlaşılmak lazımdır? Bunu anlatayım: Sözlerimin kolay anlaşılması için, yine Türk Milletine bakacağım! Çünkü, Dünya yüzünde ondan daha büyük, ondan daha eski, ondan daha temiz bir millet yoktur ve bütün insanlık tarihinde görülmemiştir.
Bugünkü Türk Milletine bir resim tablosuna bakar gibi bakalım ve şimdiye kadar edindiğimiz bilgilerin yardımıyla düşünelim! Bir tabloda neler görüyorsak, bir tablo bize neler hatırlatıyorsa, onları, birer birer söyleyelim. Türk Milleti Asya’nın batısında ve Avrupa’nın doğusunda olmak üzere kara ve deniz sınırlarıyla ayırt edilmiş, dünyaca tanınmış büyür bir yurtta yaşar. Onun adına (Türk Eli) derler.
Türk Yurdu daha çok büyüktü. Yakın ve uzak zamanlar düşünülürse Türk’e yurtluk etmemiş bir kıta yoktur. Bütün dünyada, Asya, Avrupa, Afrika ve hatta Amerika Türk atalarına yurt olmuştur.
Bu hakikatler eski ve özellikle yeni tarih belgeleriyle bilinmektedir. Fakat bugünkü Türk Milleti, varlığı için bugünkü varlığından memnundur. Çünkü Türk; derin ve şanlı geçmişin; büyük, kudretli atalarının mukaddes miraslarını bu yurtta da muhafaza edebileceğinden, o mirasları, şimdiye kadar olduğundan çok fazla zenginleştirebileceğinden emindir.
Türk Milletinin her kişisi, bir takım farklarla ve fakat genel olarak birbirine benzer. Bazı yapılış farklarını ise tabii bulmak lazımdır. Çünkü, Mısır veya Irak çöllerinden başlayan bilinen tarihten önce, Sibirya steplerinden başlayarak Orta Asya, Rusya, Kafkaslar, Anadolu, dünkü ve bugünkü Yunanistan, arkasında Girit, Romalılardan evvel Orta İtalya velhasıl Akdeniz kıyılarına kadar yayılmış ve yerleşmiş ve başka başka iklimlerin tesiri altında, başka başka cinsten yerlilerle binlerce sene yaşamış, kaynaymış bu kadar eski ve bu kadar büyük bir insan topluluğunun, bugünkü çocuklarının tamamı tamamına birbirlerine benzemeleri mümkün müdür? Her zaman her yerde küçük bir aile çocuklarının bile tamamen birbirlerine benzemeleri görülmüş değildir.
Türk kavmini yalnız bir noktada, iklimi aynı dar bir mıntıkada belirmiş zan etmek doğru değildir. Türk kavmi yukarıda söylediğimiz gibi, çok büyük bir sahada vücut bulmuş ailelerin birleşerek Sop (klan) ve Sopların birleşerek Boy (Kabile) ve Boyların birleşerek öz (Aşiret) ve özlerin de birleşerek siyasi topluluk olan El (Site) ve en nihayet El’lerin bir merkezde birleşmeleriyle büyük bir camia vücuda getirmişlerdir.
Bu büyük Türk camiasını oluşturan insanların nitelikleri arasındaki fark büyük olmamakla beraber köklerin genişliği, nüfusun çokluğu düşünülünce Türk kavimlerinin aralarındaki manevi bağların gevşek olması ve muhtelif namlarla muhtelif roller oynaması tabii görülür.
Bu sebepledir ki tarih, olaylarını yazdığı kavimleri nerede, nasıl ve ne namda tanıdıysa o suretle yazmıştır. Böyle olmakla beraber, bugünkü Türk Milletinin esası aynı kökün, aynı uzun ortak geçmişini tesbit ettiği belirgin tiptir, Türk tipi… Bu son sözlerden, anlaşılıyor ki Türk Milletini yapan insanların tarihleri birdir.” (5 Kasım 1929)