Süleyman Ruhî ile aynı devirde yaşayan Tomlacıklı Aşık Hilmi Baba'yı mektup (name) aracılığı ile atıştırmak isteyen tahsildar Nevzat Efendi, "Pulurlu Süleyman Ruhî Pulur Beylerine senin sıradan bir aşık olduğunu söylemiş" der. Bu söze inanıp alınan Hilmi Baba, Süleyman Ruhî'ye şöyle bir mektup yazar.

Name selamımı götür sorana
De ki Tomlacık'tan ednadan geldi
Bu yanmış sineme hedef kurana
Kem sözünüz dertli sinemi deildi

Bütün sözlerime yalan demişsen,
Galiba kendini çok beğenmişsen
Pulur Beylerine hep öğünmüşsen
Hazır ol ednanın sillesi geldi

Ah edersem ahım semayı tutar,
Medhe sürurum yok zemminden keder,
Demişsen 'Tomlacıktan aşık mı yeter'
Hilmi ezelinden mestane geldi.


Edna: Bayağı adam, Sürur: Sevinç, Zemm: Yerme, ayıplama, Mestane: Mest olmuş.

Nameyi alan Süleyman Ruhî, Hilmi Baba'ya şu cevabı verir:

Tomlacık Köyü'nde olursun yerli
Suâline cevap ey Baba Hilmi
Esen bad-ı saba yoksa bir yel mi
Elin ateşine pervanemisen

Arif-i billah da görülmez bu hal
Evvelce ben sana açmadım sual
Nedir ara yerde böyle kilukal
Sen kendi görür bir âlâmısan

Ben ciddi söylerem istemem hile,
Dahili erkâna vurdurmam sille, 
Atarsam Tomla'yı döğer bu gülle,
Kardan siper olmaz divanemisen

Süleyman Ruhi'de kendini öğmez,
Bir Yar'a meftundur kimseye değmez,
Olsan da Eflâtun hiç boyun eğmez
Affı kusur eyle cühelamısan

Kilükal: Dedikodu, Keşf: Allah tarafından ilham olunan, Erkan: Aletler, kurallar, Eflatun: Meşhur Grek filozozfu