Matbaaya bilinçli olarak geldiğim günlerde, yazıhanede tanıştım onlarla… "Beyaz saçlı ihtiyar’’ ve ihtiyarın deyimiyle daktilosu "emektar Bayburtlu.’’ Onları beraberlerken yakaladığım ilk gün büyülenmiştim olup bitenden; "beyaz saçlı ihtiyar’’ın parmağından komutu alan her harf, bağlı olduğu çubuğa tutunup, hızla hareketleniyor ve gururlu bir "tık’’ sesiyle şeride çarpıp geriye dönüyordu.



Matbaaya bilinçli olarak geldiğim günlerde, yazıhanede tanıştım onlarla…



"Beyaz saçlı ihtiyar’’ ve ihtiyarın deyimiyle daktilosu "emektar Bayburtlu.’



Onları beraberlerken yakaladığım ilk gün büyülenmiştim olup bitenden; "beyaz saçlı ihtiyar’’ın parmağından komutu alan her harf, bağlı olduğu çubuğa tutunup, hızla hareketleniyor ve gururlu bir "tık’’ sesiyle şeride çarpıp geriye dönüyordu.



Satır sonlarını haber veren sevimli çınlamasından şaryonun yağ gibi akıp, koşa koşa en başa dönmesinden, hatta takılan şeritleri yatağına oturttuktan sonra "beyaz saçlı ihtiyar’’ın ellerinde oluşan lekeleri izlemekten, büyük zevk duyardım…



‘’Beyaz saçlı ihtiyar’’ komut verir, “emektar Bayburtlu” yerine getirir, bense bir kenarda “dört köşe” olan biteni izlerdim.





***





Yıl 1992…

Pazar günüydü, herkes uykuda.



"Beyaz saçlı ihtiyar’’ın ayrılacağı yoktu hesapta…



"Emektar Bayburtlunun‘’ adını değiştirip, senin ismin artık "Yadigâr’’ dedim, beni umursamadı…



Yıllar geçti ama “ihtiyar” hiç unutulmadı…



Yıl 2015…



...ve hâlâ kabul ettiremedim kendimi "Yadigâr’’a…

"Yadigâr’’ hâlâ özlüyor, "Yadigâr’’ hâlâ kara yasta…





***





Dile kolay (1952-1992) tam kırk yıl!



"Beyaz saçlı ihtiyar’’ın beyninden parmaklarına akan her bir sevda kırıntısını "Yadigâr’’ın tuşları dillendirmişti.



"Beyaz saçlı ihtiyar’’ın "Yadigar’’dan kağıdı çekip, alıverdiğinde çıkan sesi, Kurtuluş Bayramı günlerinde kaleden atılan toplara benzetirdim.



Yok, şayet ilham perisi harf çubuklarına dolanmadıysa, sayfanın sıkıntıyla avuçlanıp, buruşturularak çöpe atılması artistik gösteri oluşunun yanı sıra, Vilayet’lik için Ankara yollarından "bir daha ki sefere’’ dönüşlerini anımsatırdı.



Haftada bir defa Çoruh’un bana "beyaz saçlı ihtiyar’’ında ‘’Yadigâr’’a çektireceği tutardı. Yadigâr’ın harflerinin mürekkep dolan boşlukları fırçalanırdı sevgiyle "beyaz saçlı ihtiyar’’ tarafından...



Benimse her hafta boğulma muhabbetlerime senaryo yazılırdı bizzat Çoruh tarafından… Bizimkisi hem yarenlik, hem de temizlikti…



"Yadigâr’’ şimdi altmış üç yaşında, yazıhanede yalnız yaşıyor.



Yirmi üç yıldır hem öksüz, hem de yetim, sabırla bekliyor.



Gurbete çağırdım, gelmem diyor.

Mazinin kulağını "çın’’latıyor.



Belli ki "Yadigâr’’ın aklı "beyaz saçlı ihtiyar’’da.



Hâlâ özlüyor ‘’Yadigâr,’’ hâlâ kara yasta…






- - - - - -