Bir kısım yazar, çizer yorumcu, artık Türkiye'nin "model ülke" olmaktan uzaklaştığını, kimse için bir örnek ülke olma niteliğini taşımadığını söylemesi ne anlama geliyor? Gerçekten Türkiye, daha birkaç yıl önce, başta Ortadoğu ve Asya coğrafyasının Türk ve Müslüman ülkelerine "model ülke" diye takdim edilirken, şimdi ne olmuştur da bu konumunu kaybetmiştir.

Önce şunu söylemek lazım: Türkiye'ye kimse "biz model ülkeyiz", bizi örnek alın dememiştir. Bu 'model ülke' sıfatı Batı'ya ait bir nitelendirmedir. Onlar da, Türkiye'nin yükselişini, yani demokratikleşmede aldığı mesafeyi, ekonomide yaptığı sıçramayı, bu toplumsal hayatta yaşadığı modernleşme dinamizminin bölge ülkeleriyle kurduğu ilişkiler üzerinden, gerek bölge halkları nazarında gerekse, bu ülkenin entelektüel ve politik elitleri katında yarattığı etkiyi görerek, bu tespiti yapmışlardır diyebiliriz.

Kimin modeli


Batı'nın yani ABD, Avrupa'nın (ve elbette İsrail'in) güç merkezlerinin en çok rahatsız olduğu şey nedir derseniz, belki şaşırtıcı olacaktır ama kesin cevap küreselleşmedir derim. Küreselleşme Batı'nın ABD ve müttefiklerinin "tek kutuplu dünya yaratmasına" engeller koymuş bir süreçtir.

"İki kutuplu dünyanın" yıkılışından sonra, Batı bunu denemiş ama kısa sürede mümkün olmayacağını görmüştür. Şimdi bu gerçeğe göre davranmak zorundadır. Çünkü küreselleşme, bütün ülkeler arasında çok çeşitli ilişki biçimleri, iletişim kanalları ve işbirliği imkânları ürettiği kadar çatışmalar, mücadeleler ve rekabet de üreten "bir ağ" örmektedir. Küreselleşme burada üzerinde ayrıntılarıyla durulamayacak kadar da karmaşık ve geniş konudur.

Bu tarihsel aşamada, "çok kutupluluk eğiminin" belirginlik kazandığını, bu sebeple giderek çok kutuplu, daha geniş bir dengeleme sisteminin, uluslararası düzene hâkim olacağını söyleyebiliriz. Bunların konuyla ilgisi nedir diye sorulabilir. Küreselleşmenin çok kutuplu bir dünya yaratmasının sonuçları, şüphesiz Türkiye'nin de içinde bulunduğu coğrafyada yaşanan olaylarla kendisini hissettirmektedir. Bu coğrafyanın sorunlu bir yer olması, Batı sisteminin başta enerji kaynakları olmak üzere dünya siyaseti bakımından vazgeçilmez, hayati çıkarlarını doğrudan ilgilendiren bir bölge olması, ister-istemez bölgesel bir güç merkezi konumundaki Türkiye'yi çekim alanına sokmuştur.

Tarihsel bir gelişme

Türkiye'nin "model ülke olması" umumi arzu üzerine ortaya çıkmış bir mesele değil, Türkiye'nin ve dünyanın yaşadığı tarihsel değişimin ortaya koyduğu bir durumdur. Bunu Müslüman bir ülkenin modernleşme sürecinde elde ettikleri veya kazanımları olarak görmek gerekir. Bu kazanımların başında "ilk Müslüman demokrat ülke" olmanın önemli bir ağırlığı vardır. İslam coğrafyasında halkı ile devleti arasında en sağlam bağların tesis edildiği yer, demokrasi sayesinde Türkiye'dir. Türkiye'yi model olma konumuna taşıyan, diğer bir yönü ise ekonomide gösterdiği performansla ilgilidir. Hemen, hemen hiçbir tabiat zenginliğine sahip olmayan Türkiye'nin yaklaşık 800 milyar dolarlık milli gelire ulaşması ve büyümesini sürdürmesi kolay bir başarı değildir. Piyasa mekanizmasının, demokrasiyle paralel bir şekilde gelişmesinin burada önemli bir rolü vardır.

Üçüncü bir mesele ise Türkiye'nin toplumsal hayatta sahip olduğu modernleşme çizgisidir. Farklılaşmış, çoğulcu toplum yapısı, insan gücü niteliğinin yüksek kalitesi, bütünüyle yeni bir dinamizm kaynağıdır. Bütün bunlar, Türkiye'nin neden model olduğunu ortaya koyan objektif kriterlerdir. "Türkiye model olmaktan çıktı" diyenlerin bu objektif durumu kendi keyiflerince değiştirmeye güçlerinin yetmeyeceğini söylemeye gerek var mı?