Bayburt tarihinde iz bırakmış birçok yönetici vardır. Bunlardan biri de Ankara’nın en popüler caddelerinden birine adı verilen meşhur İttihatçı Tunalı Hilmi Bey’dir. Türk siyasi tarihinin önemli simalarından biri olan Tunalı Hilmi, 1871’de bugünkü Bulgaristan topraklarında dünyaya geldi. Ailesiyle göç ettiği İstanbul’da eğitimini tamamladı. Teşvik Gazetesi’ni yayımlayarak siyasete girdi. Sultan II. Abdülhamid ile arası açıldığından 1895’te İsviçre’ye gitti. İttihat ve Terakki’ye katıldı ve "Osmanlı" gazetesini çıkardı. Affedildikten sonra Madrid elçiliğinde çalıştı, ardından istifa etti. 1904’te Mısır’a gönderilen Tunalı Hilmi, 31 Mart Vakası’ndan sonra İstanbul’a döndü ve Bayburt’a kaymakam olarak atandı.
Tunalı Hilmi Bey’in 21 ay süren Bayburt kaymakamlığı dönemi, Osmanlı Devleti’nin son derece büyük sorunlarla uğraştığı bir zamandı. Bu sürede dört hükümet değişikliği yaşandı. Trablusgarp Harbi ardından I ve II. Balkan Savaşları bu evrede gerçekleşti. Edirne’nin kaybı, ardından geri alınmasına yönelik çabalar ve bu bağlamda Babıali baskını gibi iç siyasi çatışmalar yine bu dönemde cereyan etti.
Onun kaymakamlığa başladığı sırada Bayburt merkezin 1911 yılı erkek nüfusu 5308 kişiydi. Bir o kadar da kadın nüfus varsayıldığında bu sayı yaklaşık 11 bine ulaşıyordu. Bayburt’a bağlı 159 köy vardı. Everek, Hart ve Pulur ise nahiye merkezleriydi. Köyler ve şehrin nüfusu 68234 kişiden ibaretti.
Tunalı Hilmi Bey'in 1911'de Sultan V. Mehmed Reşad tarafından Bayburt Kaymakamı olarak atandığını gösterir irade-i seniyye.
Tunalı Hilmi döneminde Bayburt’ta, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişimi ilgilendiren ve iz bırakan projeler geliştirildi. Bunlardan ilki, bu gün hala ara sıra gündeme getirilen ancak bir türlü başarılamayan Trabzon-Erzurum demiryolu projesiydi. Bundan başka hükümet konağı inşaatı projesi ve Bayburt eğitim tarihi açısından çok büyük bir önem arz eden ve başka bir yazıda etraflıca sizlerle paylaşacağım kızlar için ortaokul açma (Bayburt İnas Rüştiyesi) projesi de vardı.
Evvela demiryolundan söz edelim. Trabzon limanının stratejik önemini ortaya koyan bu proje, Karadeniz’i Doğu Anadolu’ya oradan da İran coğrafyasına bağlayacaktı. 1890’larda İngiltere’nin Trabzon konsolosunun raporlarında bundan söz ediliyordu. Osmanlı Mebuslar Meclisinde ilk defa 1909’da gündeme getirildi. Dönemin Gümüşhane Mebusu İbrahim Lütfi Paşa, Trabzon-Erzurum güzergâhının yörenin kalkınmasına büyük katkı sunacağını ifade eden konuşmalar yaptı. Ayrıca IV. Ordunun merkezi Erzincan’a askeri nakliyatın daha kolay ulaşacağını da ilave etti. Tunalı Hilmi Bey’in Bayburt kaymakamı olarak atandığı bu tarihlerde söz konusu proje için yazışmalar devam ediyordu. Açılacak hattın, güzergâh üzerindeki Bayburt’un gelişmesine sunacağı katkı inkâr edilemezdi. En büyük engel coğrafya idi. Yetkililere göre Trabzon-Bayburt arasındaki dağ silsileleri buna mani oluyor ve sorunu aşmak oldukça zor görünüyordu. Hatla ilgili keşifler yapılmasına rağmen Trabzon-Bayburt arasındaki dağlık coğrafyanın elverişli olmayışı nedeniyle proje akamete uğradı. Dönemin vesikalarında yüksek dağ silsilelerinin (silsile-i cibâlin) hattın geçişine imkân tanımadığına vurgu yapılıyordu. Kuvveden fiile bir türlü geçemeyen proje tartışmaları sonraki dönemlerde de sürdürüldü fakat yine netice alınamadı.
Bayburtlu olan hemen herkesin bildiği meşhur Müslüman Dilendirmezler Cemiyeti de Tunalı’nın kaymakamlığının son yılında, eşrafın geniş katılım ve desteğiyle yine bu dönemde kuruldu. Toplumsal yaraların sarılmasında önemli bir boşluğu dolduracak olan cemiyet, aslında Tunalı’nın 1900’lü yılların başında çeşitli mahfillerde dile getirdiği “cemiyetçilik” fikrinin bir yansıması olarak görülebilir. Tunalı Hilmi Bey, “Bir Şart” adlı broşüründe “cemiyet” kavramına ayrı bir yer verir ve toplumsal rollerine değinir. Cemiyetin bir gazete çıkararak, halk ağzıyla, halkın cehaletini giderici yazılar yazmasını ister. Ona göre cemiyet, “ne dağıtmak isterse İstanbul’dan ziyade şehirlere, en ziyade köylere, asker arasına dağıtır”. Tunalı, burada cemiyet kavramıyla evvela İttihat ve Terakkiye işaret etse de bir bütün olarak bakıldığında cemiyetçi düşünce anlayışına sahip olduğu ve bunun köylere kadar ulaştırılması gerektiğini düşünür. Tunalı, özgürlük noktasında bireyi öne çıkarır. 15 Ağustos 1913’te 12 madde olarak yayımlanan Müslüman Dilendirmezler Cemiyeti Tüzüğünün ikinci maddesi kuruluş gerekçesini ortaya koyar. Cemiyet, “işin, işlemenin dostudur: işsizliğin, dilenciliğin düşmanıdır. İmdi işsizliği bahane edinerek dilenciliğe girişmiş yahut girişecek olanlara iş bulmayı sadakanın en makbulü gibi tutar”. Cemiyet, işsizliğe ve işsizliği gerekçe göstererek dilenmeyi meşru gören anlayışa karşı olduğunu daha ilk başta bildirir. Esas olan emektir, iştir ve emeğin karşılığını alabilmektir. Tunalı Hilmi Bey, işi olmadığı için dilenmeye teşebbüs edenlere fırsat tanımaz ve bunlara iş bulmayı sadakanın en kabul edileni olarak görür. Böylece yayınlarında ifade ettiği cemiyet ve dayanışma ruhunu Bayburt’ta hayata geçirmiş olur. Suiistimallere ise prim vermez. Bunu “cemiyet her işsize iş bulmaya borçlu değildir” cümlesiyle izah eder. Yaşı ve fiziki elverişli olanlar cemiyete katiyen sığınamaz. Hastalık ya da bir felaket nedeniyle düşkün olanlara ise kapı her zaman açıktır. Cemiyetin iş bulduğu kişi, burada çalışmadığında yardım kesilir. Şayet dilenciliğe başlarsa cezalandırılması için girişimde bulunur. Gönüllerinde “kati bir merhamet, ruhlarında Müslüman dilenmez, dilendirilmez!” şiarını taşıyarak, önemli bir sosyal dayanışma örneği olan bu cemiyet, dönemin atmosferinde büyük bir boşluğu doldurmuştur.
Tunalı’nın diğer projelerini özellikle eğitimle ilgili çalışmalarını gelecek yazımızda ele alacağız.