Geçen Ağustos ayının son haftasında “Uluslararası Struga Şiir Akşamları Festivali”nin 50’ncisi gerçekleştirildi. Biz de dünyanın değişik ülkelerinden davetli şairler arasındaydık. Geçmiş yıllarda da defalarca katılmış olduğum bu şiir şölenlerinin yapıldığı Struga kenti halen bizden hatıralar barındıran şirin bir yer.

Geçen Ağustos ayının son haftasında “Uluslararası Struga Şiir Akşamları Festivali”nin 50’ncisi gerçekleştirildi. Biz de dünyanın değişik ülkelerinden davetli şairler arasındaydık. Geçmiş yıllarda da defalarca katılmış olduğum bu şiir şölenlerinin yapıldığı Struga kenti halen bizden hatıralar barındıran şirin bir yer.

Bu yazı ile asıl vurgulamak istediğim, bir sanat faaliyetinin elli yıl kesintisiz sürdürüle gelmiş olmasıdır.

Yugoslavya Federasyonu'ndan ayrılıp bağımsızlığını ilan eden küçük Balkan ülkesi Makedonya, bu geleneğe tutkuyla sahip çıktı. O arada bir iç savaşı ve birçok sıkıntıları da yaşayan Makedonya, Struga Şiir Akşamları penceresini hep açık tutarak dünyaya varlığını ve sesini ulaştırmayı ihmal etmedi. Her yıl dünyanın değişik ülkelerinden gelen şairler, ülkelerine döndüklerinde Makedonya’yı gündemde tutarlar. Bir milletin kültürel olarak benliğine sahip çıkmasının dünyadaki önemli örneklerinden biridir.

Benliğine kültürel olarak sahip çıkma sözünü biraz açmak gerekiyor. Struga Şiir Akşamları, 19. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olan Miladinov Kardeşler’in anısına düzenleniyor. Aleksandr ve Konstantin Miladinov adlı iki kardeşin kutsanması bir Türk olarak şahsım açısından çok da sempati ile karşılamamı gerektiren bir husus değildir. Çünkü neticede bu iki kardeş Makedon milliyetçiliği adına benim milletimin Balkanlar'daki egemenliğine baş kaldırmışlardı. Ancak Makedonların penceresinden bakıldığında, yaptıkları işin doğruluğunu anlamak gerekiyor.

Avrupa’nın en temiz gölü ünvanını taşıyan Ohri’den doğan Karadırim ırmağının üzerindeki ilk köprüde her yıl Konstantin Miladinov’un “Güneye Özlem” şiirinin okunmasıyla başlatılan Struga Şiir Festivali dolayısıyla, yapılan şiir faaliyetlerinden, mevcut Makedon diline klasik Makedoncadan binlerce kelime kazandırdıklarını ifade ediyorlar. Struga’daki görkemli şiir şölenlerinin ardından, dünyanın birçok ülkesinden gelen şairleri Makedonya’nın başka şehirlerine de grup grup taşıyarak bütün ülke genelinde bu iklimi yaşatıyorlar. Struga’ya artık dünya şiirinin başkenti deniliyor. Bu etkinlik dünyanın bir çok ülkesine ve Türkiye’ye de bir model oluşturuyor.

Struga Şiir Akşamları’nın şiir yoluyla dünya barışına hizmet etmek gibi bir amacı da var. Ancak bu, milliyet bağlarını vatan kavramını yok sayarak inkâr ederek yapılan bir körü- körüne barışcılık değil elbette. Miladinov Kardeşler örneği bunu anlatmaya yetiyor. Bu vesile ile içimden geçen bazı düşünceleri de paylaşmak istiyorum. Ülkemizde yaşamakta olduğumuz terör, siyasi ve sosyal kargaşanın pek görünmeyen tahribatlarından en büyüğü, toplumu kültür ve sanat ikliminden uzaklaştırmasıdır. Kimyası bozulan insanlara edebiyatın ve estetiğin dünyasını anlatmak biraz zor olsa gerek. Oysa tarihimize baktığımızda toplumumuzun estetik ve kültürel değerlerini her türlü şart ve ortamda koruyup yaşatabildiğini görürüz. Hatta diyebiliriz ki zor zamanları yaşarken edebi ve estetik değerlerinden güç almış olduğumuz anlaşılır.

Milli Mücadele Ankara’sında oturulacak evleri bile bulunmayan Yakup Kadri ile Ruşen Eşref’in, bazı akşamları Ankara Kalesi’nde edebiyat sohbetleri yapmış olduklarını biliyoruz. Bu sohbetlerde hem edebiyatımızın durumunu hem de dünyadaki edebiyat akımlarını konuşup tartışıyorlar. Milli Mücadele Ankara’sında “İstiklal Marşı” yarışmasıyla şiir yine gündemin ön sıralarında yer alıyor. Halide Edip’le Yakup Kadri, Kuvayı Milliye ruhunu yansıtacak romanlarının kurgularını bu ölüm kalım günlerinde yapıyorlar. Bursa’nın işgali haberi üzerine, TBMM’nin kürsüsüne bir siyah şal örtülerek, Bursa kurtarılıncaya kadar bu örtünün kalkmayacağı kararı alınıyor ama asıl vurguyu Mehmet Akif “Bülbül” şiiri ile yapıyor: “Ben Şarkın vefasız kansız evladı Serapa Garba çiğnettim de çıktım hâk-i ecdadı” .(Atalarımızın yurdunu)

Akif, bu işgallerin asıl suçlusunun işgalcilerden çok biz olduğumuz acı gerçeğini suratımıza tokat gibi patlatır. Çünkü hezimetlerimizin çoğu, gafletimiz ve umursamazlığımızdan kaynaklanıyordu.

TBMM kürsüsünden Gazi Mustafa Kemal Paşa, Namık Kemal’in yarım asır önce ki feryat eden şiirine yine şiirin diliyle çevap veriyordu: “Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini Bulunur kurtaracak baktı kara mâderini- annesini-

Biliyoruz, kötü demagoglar dilinde kötü kullanımlarla vatan millet kavramları zaman zaman aşındırıldı. O yüzden de “vatan millet sakarya” tekerlemelerinin sahiplerine fırsat verildi. Ama bu hal, “Kandil mektupçuları, İmralı elçileri...” diye nitelenen “aydınlar”ın yetişmesini neticesini doğurmamalıydı. O yüzden diyoruz ki yeniden edebiyat,  yeniden Mehmet Akifler, Yakup Kadriler, Halide Edipler, Ruşen Eşrefler ve yeniden Süleyman Nazifler milli ihtiyaçtır.

Bu vesileyle şunu da ifade etmek isterim. Türkiye de sözümona “şiir şölenleri” adı altında yapılmakta olan etkinliklerin bir kısmı, “kestane kebap yemesi sevap” kabilinden, şiir adına seviyeyi düşüren çabalardan öteye gitmemektedir. Yani ortada bir şiir enflasyonu görülmektedir. Ikına sıkına tutturulmuş kafiyeler, parmak hesabı ile yapılmış hece zorlamaları ortalıkta kol geziyor. Şiirle manzumeyi birbirinden ayırmasını bilmeyenlerin şiire verdikleri zararı anlamak ve anlatmak ihtiyacı vardır.

Yeniçağ’da Rasim Ekşi’nin “Türk’e Ruh Verenler” yazı dizisinde ki Süleyman Nazif’i okumamış olan varsa bulup okumalıdır. Diyarbakır’ımızın bu yüksek karakterli şair evladının, emperyalizmin, İstanbul’u işgal eden güçlerine ve bütün nankörlüklerini, bütün hiyanet duygularını kuşanarak onları çılgınca alkışlarla karşılayanlara verdiği cevabı bugün de her Türk evladının bilmesine ihtiyaç vardır. İstanbul’un işgali dolayısıyla Süleyman Nazif’in yazmış olduğu “Kara Bir Gün” isimli makalesi onu Malta’ya sürdürmüştür ama sonsuzluğa kadar milletimizin gölünde taht kurmasına da sebep olmuştur. Tekrar etmek isterim ki Süleyman Nazif’i bütün yeni kuşaklara tanıtıp okutmalıyız.

Makedonların Miladinov Kardeşler adına yarım asırdır sürdürülen Struga Şiir Akşamları’ndan estetiğimiz adına da milliyetimiz adına da alınacak dersler vardır.

Eylül 2011