Mübarek ramazan ayı dolayısıyla müminlerin her zamankinden daha çok kulluk yapmaya çalışmaları manevi atmosferin zenginliği, Allaha yükselen merdivende dua da zirveye ulaşır. Her mümin dua eder. Ne zaman, niçin, nasıl, sorularıyla bir muhasebe yapmak istedim. Dua nedir? Dua Arapça’da çağırmak, davet etmek, yardım talep etmek, manalarına gelir. İbadete de dua denmiştir, zira namaz da aslında bir duadır. Çünkü namazda okuduğumuz Fatiha suresi duaların özünü teşkil eder.
Mübarek ramazan ayı dolayısıyla müminlerin her zamankinden daha çok kulluk yapmaya çalışmaları manevi atmosferin zenginliği, Allaha yükselen merdivende dua da zirveye ulaşır. Her mümin dua eder. Ne zaman, niçin, nasıl, sorularıyla bir muhasebe yapmak istedim. Dua nedir? Dua Arapça’da çağırmak, davet etmek, yardım talep etmek, manalarına gelir. İbadete de dua denmiştir, zira namaz da aslında bir duadır. Çünkü namazda okuduğumuz Fatiha suresi duaların özünü teşkil eder.
Dua kelimesi Kuran’da değişik manalarda kullanılmıştır rabbimizin ifadesiyle. “Sana fayda da zarar da vermeyecek Allahtan başkasına dua (ibadet ) etme." (Yunus suresi.106.ayet) “Rabbiniz, bana dua edin ki size icabet edeyim” (Ğafir suresi 60. Ayet.) buyurmaktadır.
Sevgili peygamber efendimiz de dua üzerine bizleri şöyle uyanık tutmaya çalışmıştır.
”Allah indinde duadan daha kıymetli bir şey yoktur. Allah kendinden istemeyene gadap eder. Allah’ın fazlından isteyin, zira Allah istenmesini sever.” “Dua müminin silahı, dinin direği, semâvat ve arzın nurudur. Dua kazayı defeder.” (Kütübü sitte.6.cilt)
Kuran ve sünnet duanın önemini vurgularken biz müminlere düşen vazife nedir? Diye sorarken temiz dil, samimi kalp, huşu ile özverili bir istekle yakarışta bulunmaktır diyen kalbimin sesini duymaktayım.
Ne zaman ve niçin dua ederiz?
Duanın zamanı yoktur. Her zaman dua ederiz. Fakat bazı önemli mekânlar ve zamanlar da dua için önemlidir. Bu vakitlere ehemmiyet vermek kalbi uyanık tutmak samimi kulların vasıfları olmalıdır. Şöyle ki sevgili peygamberimiz “Ezanla kamet arasında yapılan dua reddedilmez“ diyerek buyurunca sahabe “Ey Allahın resulü nasıl dua edelim” dediklerinde efendimiz yine, “Allahtan dünya ve ahiret için afiyet isteyin” diyerek buyurmuştur.
Demek ki sadece dünya işlerimiz için değil,,evlatlarımızın sınavlarda başarılı olmaları için değil, çok mal kazanmak için değil,ahretimiz içinde ebedi yurdumuz içinde dua ederek rabbimizden talepte bulunmalıyız.
Çok kötü bir hastalık olan beddua ya yer vermek istiyorum. Bazı müminler bir anlık kızgınlıkla çocuğuna, eşine, annesin, babasına veya mümin kardeşine beddua etmektedir. Halbuki kendisine beddua etmektedir de farkında değil. Beddua ya alışmış müminlerin bunu terk etmeleri lazım, zira zarar gören kendisi olur. Bu hususta sevgili peygamberimiz şöyle buyuruyor.”Nefislerinizin aleyhine dua etmeyin, çocuklarınızın aleyhine dua etmeyin,hizmetçilerinizin aleyhine de dua etmeyin. Mallarınız aleyhine de dua etmeyin. Ola ki Allahın duaları kabul ettiği saate rast gelirde, istediğiniz kabul edilir." (Süneni Ebu Davut, Salat 362.hadis) O halde kişinin kendisi için, evladı için, mal için yanlış sözler sarf etmesi doğru değildir. Evladımız canımız, ciğerimiz, ne kadar hatalıda olsa, gelinimiz, kızımız, ne kadar hatalı olsa yine mümin olarak güzel dualar yapmalıyız. Bu mübarek ramazan ayında samimi duaları yapmayı ihmal etmemek üzere ramazanın son on gününün önemini bir kat daha artıran peygamber efendimizin hutbede iken Cebrail (A.S.) kendisine şu üç duayı söyleyip efendimizin de ‘amin’ dediği hadisi şerifi dikkatlerinize sunuyorum.
Bir gün Cuma hutbesinde Hz. Peygamber hutbeye çıkarken minberde birinci basamakta amin, ikinci basamakta amin, üçüncü basamakta tekrar amin diyordu. Sahabe Hz. Peygamberden ilk defa böyle bir hutbeye çıkış görünce sebebini hutbeden sonra sordular. “Ey Allahın resulü üç defa amin dediniz bunun sebebini öğrenebilir miyiz”
Allahın resulü sebebini şöyle açıkladı. “Cebrail bana geldi dedi ki, annesine babasına veya sadece onlardan birine ulaşmış evlat, onlara güzel hizmet edip, onların hayır duasını alıp cenneti kazanamazsa yazıklar olsun o evlada, burnu yerde sürünsün dedi, ben de amin dedim. İkincisinde Cebrail bana dedi ki ramazan ayına ulaşıpta, ramazanın bereketinden, feyzinden istifade edememiş, ramazanda Allahın mağfiretini kazanamazsa yazıklar olsun, burnu yerde sürünsün dedi bende amin dedim, üçüncüsünde ise Cebrail bana, “ya Muhammed senin adın anıldığı zaman sana salavat getirmeyenin burnu yerde sürünsün” dedi. Ben de amin dedim buyurarak bu üç defa amin demesinin sebebini açıklamıştır.
O halde bizler hem ramazan ayında bulunmamız sebebiyle bu rahmet ayını iyi değerlendirerek fırsattan istifade edelim. Ana babamıza iyilik yapalım dualarını almaya çalışalım, peygamberimizin ismini duyduğumuzda o güzel resule salavatı şerif getirelim ki hem burnumuz yerde sürünmesin, cehenneme atılmayalım, hem de peygamber efendimizin en cimri insan kimdir? sorulunca kendisine cevaben “Benim ismin anıldığı zaman bana salavat getirmeyenlerdir” diyerek tarif ettiği cimrilerden olmayalım.
Bazı müminler dua ediyoruz da hemen karşılığını alamıyoruz diyerek endişelerini ifade ederler, acele ederler ve duayı terk ederler. Halbuki bunu soran sahabeye peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur. ”Allaha dua eden herkese Allah icabet eder. Bu icabet ya dünyada peşin olur, yada ahrete saklanır, yahut ta dua ettiği miktarca günahından affedilmek suretiyle olur, yeter ki günah talep etmemiş veya sıla-ı rahmin kopmasını istememiş olsun, yada acele etmemiş olsun.”
Muhakkak bu konuda birçoğumuz büyüklerimizin yaptığı duaların karşılığını hayatımızda görmüşüzdür, şahit olmuşuzdur. Bu konuda yakın zamanda yaşanmış güzel bir hatırayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir imam arkadaşımız hacca görevli olarak gitmiş, mübarek beldede Mekke’de, Medine’de ziyaretlere gidiyorlar. Bu ziyaretlerden birisi de Sevr Dağı’ndaki Sevr Mağarası’na çıkmak.
Yüksek ve oldukça sarp yokuşu var, herkes çıkamıyor, ihtiyarlar, rahatsız olanlar buraya çıkamıyorlar çünkü nefesleri yetmiyor. Bizim imam arkadaşımız bakıyor ki ihtiyar bir hacı amca oturmuş daha yukarıya doğru çıkamıyor, çıkmaktan vazgeçmiş, ümitsizce oturuyormuş. İmam arkadaş hacıya diyor ki, hacım "Gel seni sırtımda o mübarek Sevr Mağarası’na çıkarayım” Hacı amca olmaz dese de, imam ısrarla hacı amcayı sırtına alır ve kan ter içerisinde nefes nefese kalarak Sevr Mağarası’na kadar çıkarır, hacı amcayı sırtından indirir. Hacı amca sırtından iner inmez yere oturur, ellerini açar ve dua etmeye başlar ve duası şudur; “Ya rabbi sen benim annemi cennetin en güzel yerine koy, annemi cennet nimetleriyle nimetlendir” diyerek annesine dua eder. Bizim imam hacıya derki ,”Hacım seni buraya annen mi çıkarttı ben mi çıkarttım" diye sorar? Bu soruya hacı amcanın cevabı şu olur: “İmam efendi ben anneme şunun için dua ediyorum. Annemden Allah razı olsun ki, her zaman bana şöyle dua ederdi. “Oğlum sen hocaların (imamların) sırtında hacca gidesin” Annemin bu duası kabul oldu da bunun için anneme dua ediyorum" der.
Allah cümlemizi anne babasının, hocasının, büyüklerinin duasını alanlardan eylesin. ‘Amin’ derken şunda hatırlatalım ki, dualarımızda öz olarak “Ya rabbi Hz. Peygamber efendimiz senden ne istediyse bizde onları istiyoruz, neyi istemediyse onları da istemiyoruz” diyerek ramazanı hayırlı, bereketli, feyizli, olarak değerlendirmeye gayret edenlerden olalım.
Ağustos 2011