Nedendir bilinmez ‘tatsız’ tabirinin her geçen gün hayatımıza usul usul sokuluşunu seyrediyoruz. Tatsız yıllar, tatsız bayramlar, tadı kalmayan paylaşımlar, tadı damağımızda kalan tadımlık anılar ve bir kereye mahsus tadımlık mutluluklar… “Ramazan Bayramı” da tadımlık mutluluklarımızdan biri olarak yaşamaya, yaşatmaya devam ediyor.

Nedendir bilinmez ‘tatsız’ tabirinin her geçen gün hayatımıza usul usul sokuluşunu seyrediyoruz. Tatsız yıllar, tatsız bayramlar, tadı kalmayan paylaşımlar, tadı damağımızda kalan tadımlık anılar ve bir kereye mahsus tadımlık mutluluklar… “Ramazan Bayramı” da tadımlık mutluluklarımızdan biri olarak yaşamaya, yaşatmaya devam ediyor.



Şekerler ise bayramların en güzel ödülü. O tüm çocukları mucizevi görüntüsü ile başını döndürebilen şeker, tahtını çikolata ve lokumlara kaptırmış olsa da, hâlâ bayramın sıcaklığını en derinden hissedenlerin gönlündeki yerini koruyor.



El öpmek, harçlık almak, şeker dolu kavonoza uzanmak ve utanmadan cepleri tıka basa doldurmak…

Biraz uzayıp, biraz büyüyünce şeker sunan olmak…



Bir kaç çocuğun, birbirlerinin omzuna attığı kolları ile sarmaş dolaş, mutluluk figürleriyle uzaklaşmalarına tanıklık yapmak…



***



O çocukların mutluluk figürlerine imza atan isimlerden biri de Bekir Efendi'dir…



Gazeteciliğe İstanbul’da devam etmeye karar verdiğim günler bir bayrama denk düşmüş olmalı ki, o dönem çalıştığım dergiye ilk sunduğum dosyalardan biridir Bekir Efendi ve hikayesi…



1770’li yıllarda Kastamonu’dan İstanbul’a gelen Bekir Efendi bugün hâlâ faaliyette olan Bahçekapı’daki ilk şekerci dükkanıyla başlar İstanbullulara şekerli günler satmaya. Böylelikle başlar çocuklar tarafından sevilmeye ve de ahâli tarafından övülmeye...



Tam bir yenilik sevdalısıdır Bekir Efendi. Kısa zaman içinde o kadar çok çeşit şeker üretir ki, ünü saraya ulaşır ve sarayın “Baş Şekercisi” unvanını alır. 1817-20 yılları arasında Bekir Efendi hacca gider ve daha sonra Hacı Bekir olarak anılmaya başlar. Bugün de kendisi olmasa bile yaptığı lokum ve şekerlemeler “Hacı Bekir Şekerlemeleri” ismiyle sadece bayramlarda değil, yılın her günü insanların damak tatlarına hitap etmeye devam ediyor.



Hacı Bekir’in akideleri de meşhurdur… Genelde çocukluğumuzdan usumuza takılmış, bakkal dedelerin cam kavonozlarından veya teyzelerin ikindi çayları telaşından hatırlanır renkli akideler...



Akide Osmanlı Devleti’nde yeniliklerle birlikte anılır ve bağlılığın simgesi olarak kabul görürmüş. Kelime olarak anlamına baktığımız zaman neden Yeniçerilerle birlikte anıldığını anlıyoruz: İnanç, bağlılık, birbirinden ayrılmamak ve yapışmak anlamına geliyor çünkü.



Ulûfe diye anılan bir gün varmış Osmanlı’da, bu günde Yeniçerilerin maaşları dağıtılır ve sarayda yemek verilirmiş. Geleneklere göre de sadrazam ve divan—ı hümayun üyeleri önce askerin yemeğini tadar, sonra da şekerler sunulurmuş.



Bu şeker sunma geleneğinin önemi, herhangi bir şikayetin olmadığının kanıtı sayılırmış. Dirhem ağırlığında ve mangır (bakır para) şeklinde hazırlanan şekerler divana gelince herkes rahatlarmış. Bu merasim dirlik, düzen ve huzurun simgesi sayılırmış.



Çevrenizde şeker veya akide olarak anılmanız dileğiyle, iyi bayramlar.



Editör:
Yukarıdaki makale, Kürşat Okutmuş tarafından Aksiyon dergisi için kaleme alınmış, 2000 tarihinde adı geçen dergide yayınlanmıştır.

- - - -