Özenle takip ediyorum gelişmeleri, siyaset ısındı, kılıçlar çekildi, taş atanlar, kafa yaranlar oldu! Diğer yandan Dünya kaynıyor, yer küre hareketli, insanoğlu yerinde durmuyor, değişim veya değiştirme süreci bir veba salgını gibi her yere sıçrıyor. Bir yer hariç: Bayburt…
Özenle takip ediyorum gelişmeleri, siyaset ısındı, kılıçlar çekildi, taş atanlar, kafa yaranlar oldu! Diğer yandan Dünya kaynıyor, yer küre hareketli, insanoğlu yerinde durmuyor, değişim veya değiştirme süreci bir veba salgını gibi her yere sıçrıyor. Bir yer hariç: Bayburt…
Pazartesilere ait kalabalığın ardında, kahvelerin ve çay ocaklarının ekseninde yaşayan Bayburt, ekonomik anlamda ihale ve para çemberinin içine girebilenler ile giremeyenler arasındaki müthiş bir restleşmeye sahne oluyor. –Giremeyenler arasında girmek istemeyenler, oralı olmayanlarda mevcut.-
İktidar partisine dair yazacak, çizecek, dedikodusunu yapacak çok şey olduğundan; bu restleşmenin gölgesinde başlayan seçim sürecine, bugün MHP ’den başlayacağım…
***
Milletvekili Şaban Kardeş ve Belediye Başkanı Hükmü Pekmezci sonrasında, Bayburt’ta mağlubiyetlere mahkum olan MHP, İl Başkanlığına Suat Karapınar’ın gelmesinin ardından yeniden potada olduğunun ve Bayburt’ta iktidar partisinin tek rakibi olabileceğinin farkına vardı.
Bu arada, söylediğim yanlış anlaşılmasın: Bu gelinen nokta ve “farkındalık”, Suat Karapınar isminin ve teşkilatçılığından daha çok, iktidar partisinin Bayburt’a özel beceriksizliğinden ve inandırıcılıktan uzak politikalarından kaynaklandı!
Suat Karapınar; Bayburt siyasetine, gençliği ve enerjisi ile çok şey katacağına inandığım bir isim. Hâlâ da öyle…
Fakat geride kalan süreçte, Bayburt ekseninde son derece başarısız olduğuna inandığım bir AKP karşısında, açıkça söylemeliyim ki, yeterli derecede ve beklediğim aktiflikte bir İl Başkanlığı refleksi göremedim.
MHP Bayburt İl Başkanlığının, “ele alınış biçimi problemli ve ne dediğini tam olarak anlatamayan” yazılı basın açıklamalarının ötesine geçmesini ve sorunları, sorunun yaşandığı yerden ses getirecek şekilde kamuoyu ile paylaşmasını bekledim sürekli. Ama bu, bir türlü gerçekleşmedi!
***
MHP’nin Türkiye genelinde, iktidar partisi tarafından müthiş bir kıskaca alındığını ve Genel Başkan Dr. Devlet Bahçeli’nin kendini ve politikalarını genel seçmene anlatmakta başarılı olamadığını varsayarsak, -basının büyük bir kesiminin ambargo uyguladığını da düşününce- MHP bu seçimde adeta “sırat köprüsünden geçecek” dememiz, abartı olmayacaktır.
Bayburt’ta ise tüm Türkiye’nin aksine, MHP adına daha olumlu ve keyifli bir rüzgarın estiğini söylemek mümkün. Aday adaylarının tartışılmayan isimlerden oluşması ve yine aday adayları arasında bir çekişmenin henüz kamuoyuna yansımamış olmasını, hatta çalışmaya kol kola başlamalarını önemli avantajlar olarak sayabiliriz.
***
Aday adaylarına tek tek bakarsak;
Açıkçası Tamer Kayaalp’ı tanımıyorum. Ama genç, donanımlı, dinamik bir aday görüntüsü veriyor… Arpalı’dan çıkmış ve büyümüş olması, zaten MHP’nin güçlü olduğu Arpalı ve çevresinde MHP’ye artı değer katıyor. CV’si ve eğitimi, gençliği ve duruşundan anlamaya çalıştığım enerjisi, MHP’ye aday adaylık sürecinde başka bir avantaj sunuyor. Tanınırlığının az oluşu ise en büyük dezavantajı. MHP’nin adayı olmasını beklemesem de, varlığıyla ve ortaya çıkışıyla iyi bir iş yaptığını düşünüyorum.
(Bu arada söylemeden geçemeyeceğim; Tamer Kayaalp en büyük imaj kaybını, kendi eliyle kendi kişisel web sitesinde gerçekleştirmiş. Kullanılan fotoğraflar, Türkçe, imla ve içerik olarak, yukarıda saydığım artıları yok ettiğini üzülerek söylemeliyim!)
***
Diğer tüm partilerde dahil olmak üzere, aday adaylığını açıklayan isimler arasında en çok şaşırdığım ve benim için sürpriz sayılan isimlerden biri Dr. Kadri Karabey Karaoğlu oldu. Birazdan bahsedeceğim diğer MHP adayı Yard. Doç. Dr. Şeref Oruç’un tam aksine; sessiz, sedasız ve derinden bir çalışma yürüttüğünü, ancak aday adaylığını açıkladığı günün sonrasında fark ettim. Hatta, açık açık, siyasi arenada nerede olmak istediğini belli eden, Yard.Doç.Dr. Şeref Oruç’tan biraz daha fazla çalışmış bile diyebilirim. Yaptığı toplantı ve aday adaylığını açıkladığı günden itibaren etrafında dolaşan “hale”, bunun en büyük göstergesi. İl Sağlık Müdürlüğü sürecinde, bu günleri düşünerek derinden derine bir çalışma yürüttüğünü, aldığım telefon ve yorumlardan süzebiliyorum.
Bayburt Postası olarak son birkaç yıldır, defalarca ve çeşit çeşit yaşanan sağlık skandalları sırasında karşı karşıya geldiğimiz Dr. Kadri Karabey Karaoğlu’nun, her türlü ağır ithamlar karşısında sakinliğini korumasını ve olumlu açıklamalar yapmasını şaşkınlıkla karşılamıştım! Sonralarda, olan bitenin İl Müdürlüğü makamından daha ötede yaşandığını zaten bu satırlarda paylaşmıştım.
Bugün hala, “o” sağlık skandallarının arkasında neler yaşandığını; gecikmelerin, ilgisizliğin, arazi savaşlarının içeriğini “bir bilen” olarak siyasi malzemeye dönüştürmemesini içten içe alkışlıyor olsam da, adaylık sürecinde gerçekleri Bayburt kamuoyu ile paylaşmasını bekliyorum.
Bayburt siyasetinin en uzun serüveni olan Dr. Ülkü Gökalp Güney’in ardından, -ki kendisi ve siyasi serüveni/geleceği hakkında özel bir yazı yazacağım- yine sağlık alanında verilen hizmetin, siyasi arenada nasıl güce dönüştüğünü gözler önüne seren bir aday adayı görüntüsü veriyor Karaoğlu. Verdiği siyasi karar ve siyasi geleceğinin Dr. Sinan Köksal gibi olmayacağını umut ediyorum.
(Bu arada Karaoğlu’nun parti içi temayül dışında, MHP Genel Merkezi tarafından, Telekom vasıtasıyla ve yaklaşık 16-17 bin seçmene ulaşan telefon yoklamasında, beklenenin çok önünde çıkabileceğini gözlemlediğimi söyleyebilirim.)
***
MHP’nin en bilindik, en beklenen aday adayı ise tahmin ettiğiniz gibi Yard.Doç.Dr. Şeref Oruç.
Hatta daha doğru bir ifadeyle dile getirmek gerekirse, partili partisiz iktidar partisine her kızgın seçmenin yanaştığı liman “kendisi”…
Bizden, samimi, içten ve neyse “o” olan bir görüntüsü var. Gayretli, çalışkan ve kesinlikle çok sabırlı… Hatta utangaç, “beden dili” beklentinin aksine iddiasız duruyor. Genel bir siyaset düşünüldüğünde hepsi birer dezavantaj olarak ortaya çıkabilecek tüm bu özellikler, Bayburt’ta saygı uyandırıyor.
MHP Genel Merkezi’nde bilindik oluşu, yıllardan beri bıkmadan usanmadan gayret gösteriyor oluşu en büyük avantajı. Akademisyen oluşu ve özellikle kendi alanı olan demiryolu konusunda Bayburt’a dair öğrencileriyle gösterdiği gayret ve mücadele, takdir ediliyor.
Hatta- takdiri ilahimidir, nedir!- sağlık konusunda Trabzon’a muhtaç bırakılan vatandaşlarımızın yardımına koştuğu içinde takdir toplayan Oruç, -ki ben böyle bir durumun siyasette destekleyici unsur olmasından nefret ediyorum- partili partisiz tüm Bayburtlulardan ilgi görüyor.
Son yıllarda, AK Parti’nin oy deposuna dönüştürdüğü ve ezici bir çoğunluğa sahip olduğu köylerde, AKP dışında MHP kanadında tek ilgi gören ismin Yard.Doç.Dr. Şeref Oruç olduğunu da yakından biliyorum.
MHP Bayburt Adayı olarak gösterilmesi sürpriz olmayacağı gibi, gösterilmemesi seçim sürecinin en büyük sürprizi olacaktır.
(Tıpkı diğer aday adaylarında olduğu gibi, Yard.Doç.Dr. Şeref Oruç’unda aday adayı olarak ortaya çıkış sürecinde ortaya koyduğu materyal; zayıf ve üzerine düşünülmemiş görüntü çiziyor. Fotoğraflar ve basına servis edilen materyaller tanıdığımız ve bildiğimiz Oruç’u anlatmıyor. Görsellik, fotoğraf, sunum ve PR, herkesin ilgilenmediği veya anlamadığı bir alan olabilir ama bu kesinlikle bahane değil. Söylemekte ve dile getirmekte bir sakınca görmüyorum. Bu konu sadece seçim sürecinde, aday adaylarımızın, partilerimizin sunumunda değil, Bayburt ekseninde bir çok editoryal ve görsel malzemede karşımıza çıkıyor. Buna sanırım, bir başka yazıda uzun uzun değinmek gerekecek.)
***
Lafı daha fazla uzatmadan söylemek gerekirse, iktidar partisi her halükarda Bayburt’ta seçim sürecine, yüzde 70 – yüzde 30 gibi bir üstünlükle girecek. Ama gerek MHP adaylarının birlikteliği, gerekse iktidar partisinin göstereceği aday bu oranı çok daha farklı bir konuma getirebilir.
Ki, köprünün altından daha çok sular akacak. Bu da ne gıcık, ne klasik bir laf değil mi!
***
Farkındaysanız, verilen söz ve vaadlere hiç değinmedim. Çünkü, Bayburt için verilecek o kadar vaad var ki! Vaadden öte, sanırım şahıs daha ön planda şimdilik... En azından adaylar belirlenene kadar!
Neyse; siyasi heyecanın henüz eşiğinde, AKP’ye ve AKP’de yaşananlara dair kaleme alacağım birkaç yazıyla devam edeceğim. Çarşamba sabahı buluşalım.
Selametle.