Bilimin herhangi bir dalında son sözün söylendiğini ve artık yeni bilgiye yer olmadığını söylemek “bilim dışı” bir tutumdur. Tarih ve Türk tarihi hakkında ise bilinenler bilinmeyenlerin yanında çok azdır. Bilgi ağı üzerinden yayın yapan NETPANO’yu okurken bunları düşündüm ve ortaya konulan çok önemli ve ilginç bilgileri size de iletmek istedim.
Bilimin herhangi bir dalında son sözün söylendiğini ve artık yeni bilgiye yer olmadığını söylemek “bilim dışı” bir tutumdur. Tarih ve Türk tarihi hakkında ise bilinenler bilinmeyenlerin yanında çok azdır. Bilgi ağı üzerinden yayın yapan NETPANO’yu okurken bunları düşündüm ve ortaya konulan çok önemli ve ilginç bilgileri size de iletmek istedim.
Araştıran, düşünen ve yazan OKTAN KELEŞ… Yazılan yazı ise TÜRK TARİHİNE AİT YENİ SIRLAR. İşte bunlardan biri:
Topkapı sarayı hazine dairesinde saklanan kılıç… Üzerinde Kayı Boyunun Damgası var: IYI (Topkapı sarayı Müdürü değerli bilgin Prof.Dr. İlber Ortaylı beye sordum bilgiyi doğruladı.)
Bu kılıç Hz.Osman’a ait olduğuna inanılan iki kılıçtan birisi. Biri “Mukaddes Emanetler” bölümünde, diğeri “Hazine Dairesinde” saklanıyor. Kayı Boyu Damgası ikincisinde…
Peki neden bu damga birinde var diğerinde yok?
Ve bu ikinci kılıç 3. Halife Hz. Osman’ın mı Yoksa başka bir Hz. Osman’a mı ait?
Bu sorular da mukaddes sorulardır. Ve bilim ancak böyle soruların karşılığını arayarak gelişebilir…
İşte OKTAN KELEŞ’in bu soruya verdiği karşılık:
Bu kılıç Osman bin Talha’dan Hoca Ahmet Yesevi’ye emaneten intikal etmiştir. Daha sonra da Şeyh Edebali’ye gelmiş ve “sırlarıyla birlikte” Osmanlı Hanedanının başlatıcısı Osman bey’e teslim edilmiştir.
Osman bey’in asıl adı Orkun (veya Otman) iken Şeyh Edebali tarafından Osman olarak değiştirilmiştir. (Nitekim babasının adı Ertuğrul, oğlunun adı Orhan’dır..)
Orkun bey’e (veya Otman) Osman adının verilmesi Osman bin Talha dolayısıyladır. Osman bin Talha ise Türk kökenli bir Araptır, kendisi ve soyu Kabe ve çevresinin yönetim sorumlusudur.
Osman bin Talha Süreyc Kabilesindendir. Süreyc’lilerin Orta Asya’dan gelen Türkler olduğu Arap tarihçilerinin eserlerinde de geçmektedir. (897-960 Yıllarında yaşamış olan tabakat bilginlerinden Ebu’l Ferec el- Isfahani’nin Ağani isimli eserinde. 1.B.245.)
Süreyc kabilesinin mesleği kılıç ustalığıdır. (Bu konularda ayrıntılı bilgi NETPANO’da). NETPANO’da yakında çıkacağı açıklanan “ASA” adlı kitaptan bir alıntıda ZÜLKARNEYN - BİLGE KAĞAN hakkında…
Önce Orkun Kitabelerinde Bilge Kağan:
“Gittiğim yerlerde Güneş’in kavurduğu, Güneş’in battığı son millete gittim. Onların arasında hüküm verdim. Sonra dünyanın öbür ucuna, Güneş’in doğduğu yere vardım. Orada bulduğum milleti boyunduruğum altına aldım. Birbirleriyle olan çekişmelerine son verdim. Ordumla Tengri buyruğu olarak adalet getirdim. Tengri buyruğu olarak bunları yaptım…”
Sonra Kuran-ı Kerim’den Kehf Suresine bakıyoruz. 85. ayetten başlayarak:
“Nihayet Güneş’in battığı yere varınca, onu kara bir balçıkta batar buldu. Onun yanında (orada) bir kavme rastladı. Bunun üzerine biz: Ey Zülkarneyn! Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin” dedik. Sonra yine bir yol tuttu. Nihayet Güneş’in doğduğu yere ulaşınca, onu öyle bir kavim üzerinde buldu ki, onlar için Güneş’e karşı bir örtü yapmamıştık.
OKTAN KELEŞ’e göre Orkun Kitabelerinin üzerindeki tarih “kutlu yazıların” yeniden yazılmasıyla ilgilidir. Yoksa olaylar yüzlerce yıl öncesine aittir. (Kazım Mirşan da benzer görüştedir.)
Değerli okuyucum, bunlar tarih bilimi açısından önemli ve kışkırtıcı görüşlerdir. Bilim adamlarına düşen, bilime tapma sapmasına düşmeden, incelemek araştırmak ve görüşlerini bilim zihniyeti içinde ortaya koymak olmalıdır.
Bilim zihniyetinin temeli ise “bildiğim bütün bilgilerin doğru olmamak ihtimalini bilmek”tir…
OKTAN KELEŞ ve NETPANO izlenmelidir.
2010 / Ocak