Hayat çizgimizde mevsimler daima söz sahibi olmuştur. Ömrümüzün iniş ve çıkışları ile mevsimlerin gelgitleri komşuluk etmiştir. Kışlardan yakınır, baharlarla seviniriz. Yazlar limanlarımıza demir atmış gemilere benzer. Sonbahar hüzünleri muhasebeci defterleri gibidir, solan yapraklarıyla gönül evimizdeki alacak verecek işlemlerine sarı satırlar düşerler. Az yağışlı bir kışın ardından nisan yağmurlarına karlar da eşlik etti. Kuraklık ümitsizliklerini gidermek istercesine yağan zamansız beyaz kelebeklere de şükür dedirtti. 

Hayat çizgimizde mevsimler daima söz sahibi olmuştur. Ömrümüzün iniş ve çıkışları ile mevsimlerin gelgitleri komşuluk etmiştir. Kışlardan yakınır, baharlarla seviniriz. Yazlar limanlarımıza demir atmış gemilere benzer. Sonbahar hüzünleri muhasebeci defterleri gibidir, solan yapraklarıyla gönül evimizdeki alacak verecek işlemlerine sarı satırlar düşerler. Az yağışlı bir kışın ardından nisan yağmurlarına karlar da eşlik etti. Kuraklık ümitsizliklerini gidermek istercesine yağan zamansız beyaz kelebeklere de şükür dedirtti. 

Sonunda suya dönüşen bu mevsim azizliğinden yakınanlar da olmuyor değil.
Ancak unutmamalı ki her güzelin bir cilvesi olduğu gibi, baharın da beklenmedik kaprisleri vardır ve katlanılması gerekir. 
“Bir bitmeyen şevk verecekken beste, 
Bir tel kopar âhenk ebediyyen kesilir…”
Şairi mutluluk düşüncesinden uyandırıp katı gerçeklerle 
baş başa bırakan o “tel kopması” da hayatın bir diğer yüzü…
Ne var ki kopan teller onarılır, akortlar yapılır yeni 
bestelerle yeni şevk âlemlerine yeniden çıkılabilir. 
“Koyun meler kuzu meler
Sular hendeğine dolar
Ağlayanlar birgün güler
Gamlanma gönül gamlanma…”
Karsız kışlardan karlı baharlara ulaşmak varsa, bol yağmurlu yazları da ümit edebiliriz. Yeter ki gönülleri ve mevsimleri ümitsizliğin kuraklığı kaplamasın.