"Ben Fatih Sultan Han! Bütün dünyaya ilan ediyorum. Kendilerine bu padişah fermanı verilen Bosnalı Fransistenler himayem altındadır. Ve emrediyorum: Hiç kimse ne bu adı geçen insanları, ne de onların kiliselerini rahatsız etmesin! Zarar vermesin! Devletimde huzur içinde yaşasınlar. Ve bu göçmen durumuna düşen insanlar devletimde, özgür ve güven içinde yaşasınlar. Devletim içindeki yerlerine dönüp, korkusuzca manastırlarına yerleşsinler.

"Ben Fatih Sultan Han! Bütün dünyaya ilan ediyorum. Kendilerine bu padişah fermanı verilen Bosnalı Fransistenler himayem altındadır. Ve emrediyorum: Hiç kimse ne bu adı geçen insanları, ne de onların kiliselerini rahatsız etmesin! Zarar vermesin! Devletimde huzur içinde yaşasınlar. Ve bu göçmen durumuna düşen insanlar devletimde, özgür ve güven içinde yaşasınlar. Devletim içindeki yerlerine dönüp, korkusuzca manastırlarına yerleşsinler.

Ne padişahlık eşrafından, Ne vezirlerden, Ne memurlardan, Ne hizmetkârlardan, Ne de vatandaşlardan hiç kimse, bu insanların hayatlarına, mallarına ve kiliselerine saldırmasın, hor görmesin, tehlikeye atmasın.

Hatta bu insanlar, başka ülkelerden devletime birisini getirirlerse, onlar da aynı haklara sahip olsunlar. Bu padişah fermanını ilan ediyorum. Yerlerin ve göklerin rabbi olan Allah, Allah’ın yüce elçisi aziz efendimiz Muhammed, Ve yüzyirmidörtbin Allah elçisi, Ve kuşandığım kılıç adına yemin ediyorum ki: Emrime uyarak bana sadık kaldıkları sürece teb’amdan hiç kimse bu fermanda yazılanların aksini yapmayacak."

Bu ferman 28 Mayıs 1463 Miladraz tarihlidir. Aslı Fojnica’da Fransistan kilisesinde korunmaktadır.

Makedonya’da eskiden uzun yıllar başarıyla Kültür Müşavirliği yapan değerli sanatçı Şakir İlyasoğulları bu fermanı Makedoncaya ve Arnavutçaya çevirmiş ve Üsküp´te kitap fuarında dağıtılmış.

Eski Kültür Bakanlarımızdan değerli İstemihan Talay bu fermanın önemini kavramış ve değerlendirmiştir...

Sağolsunlar...
Fatih’in başka din mensuplarına hoşgörüsü bilinen bir konu.

Oğlu 2. Bayezıt en dindar padişahlardan. "Bayezıd-i Veli" diye de anılır. Bektaşi tarikatından ve söylenceye göre Balım Sultan’ın talibidir.

İşte "ya canlarından ya da dinlerinden vazgeçmek" zorunda bırakılan İspanya Musevilerini gemiler göndererek mülküne taşıyan ve onları kurtaran padişah bu padişahtır. Yıl 1592’dir...

O Museviler İspanya’dan getirdikleri dillerini yani o günkü İspanyolcayı bugün dahi konuşurlar.

Osmanlı, Bayezıd’ın oğlu Selim Han’dan sonra hoşgörüyü esas alan Yesevi-Bektaşi çizgisinin dışına çıkmış olsa da yıkılıncaya kadar baskılardan kaçanların sığınağı olmuştur.

1915´te olanlar mı?

Siz düşmanların sözlerine inanmaktan zevk alanlardan iseniz ne yapabiliriz?..
Ama biliniz ki o yıllarda bir soykırım girişimi olmuştur, ama emperyalistlerin maşası Taşnakçılar tarafından Müslüman Doğu halkına karşı... Türk-Kürt ayrımı da yapılmadan...

Tehcir bir önlemdir. Planlayıcıları da Alman generalleridir.
Tehcir sırasında kırılanlar olmuştur, ama olay özünde soykırım değildir, göçürtmedir. Bakınız bizim halkımızın inceliğine ki çocukluğumuzda Taşnakların yaptığı zulümler bize anlatılmadı.

Köyümden Bayburt’a her gidişimizde Osluk Köprüsü’nden geçerken okunan Fatiha’nın anlamını yıllar sonra öğrendim. Köprünün altında dedemin bir kardeşinin ve bir yeğeninin mezarı vardı... Taşnaklar tarafından baltayla doğranan cesetler toplanmış ve oraya  gömülmüştü...

Hayır "Bunu yapanlar Ermenilerdi" demiyorum. Taşnaklardı... Kandırılmış ve kudurtulmuş çetecilerin işlerini niye bir halka mal edelim ki?..

Niye savaş şartlarının bir gereği, milletimize soykırım iftirası için gerekçe yapılmaya çalışılır ki?

Niye?..