Önce kendimden, kendi dertlerimden dem vuracağım, bu dem sizi de etkileyecektir diye düşünmekteyim, sonra da sözü bir şiir kitabına getireceğim. 

KULPLAŞAMADIK ANAM

“Kulplaşın” diye uyarırdın kardeşlerimle beni anam. Kulplaşmak, ağır bir bavulun, valizin ya da herhangi bir ağır ve iki kulplu aracın birer kulpundan tutup birlikte taşımaktır.

Kulplaşamadık anam, bozgunculuk ettiler: Ya “Ben tutmam” ya da “Sen tutma ben ikisini de tutarım, taşırım tek başıma” diyerek. “Tamam bana bırakın” deyip ben taşımaya kalkışınca da “eline yakışmıyor” diye küçümsediler.

Ve son olarak tabutunu da kulplaşamadım anam, onu da tutturmadılar bana, hep derdin: “Allah nasip etsin, sizlerin omzunda gideyim”, o da olmadı.

ETİ

2-3 yaşlarındaymışım, evde büyüklerimizin ve babamın, anneme "hayat" diye seslendiklerini fark etmişim, biraz dilim dönmeye başlayınca ben de hayat demek istemişim ama olmamış "Eti" demişim.

Lise yıllarıma kadar anne demedim, hep "Eti" dedim. Benden sonraki kardeşlerim de öyle dediler. Erzurum'un Tortum İlçesinde ev sahibimiz demirci Hüseyin Usta'nın tüm ailesi de (kendisi, eşi, çocukları ve gelinleri) "Eti" dediler.

Annem bu Eti hitabından hiç rahatsızlık duymadı, düzeltmeye kalkışmadı. Biz yıllar içinde kendimiz bıraktık.

Eti'yi bırakmamız hiç iyi olmadı ama... Eti bizim ortak noktamızmış, şimdi daha iyi anlıyorum, en azından Eti'de anlaşıyormuşuz. Eti'den anneye dönünce sürtüşmeler, ayrılıklar, inatlaşmalar başladı.

Ve bir gün Eti'yi bensiz gömdüler, mezara indirmemi, iki kürek toprak atmamı çok gördüler vicdan ve algı yoksunu kardeşlerim.

Etili günleri bile öldürdüler böylece...

“ÇÜRÜK LEKESİNE YAS” ADLI ŞİİR KİTABI

Sabri Kuşkonmaz’ın birkaç şiir kitabı hakkında yazılar yazmıştım. En son yazdığım yazının erişim adresini vereyim: https://bayburtpostasicomtr.teimg.com/bayburtpostasi-com-tr/sabri-kuskonmazin-yeni-siir-kitabi-ustune-makale,7779.html 

Kuşkonmaz’ın Berfin Yayınları’nca yayımlanan yeni kitabı “Çürük Lekesine Yas”ı ise okudum, bugün bu kitaptan söz edeceğim.

Kuşkonmaz, belli bir izlek seçer, o izlek üstüne seri şiirler yazar, bu kitabında da “ölüm, yas, ölüm sonrası çürüme” üçgenini izlek olarak seçmiş, farklı izlekte şiirler de yok değil ama genel yönelim bu.

Bu izleğe yönelik şiirler yanında bağlı anılar da sunuyor okura şairimiz ve bu öyküler oldukça çarpıcı ve ders verici. 

“Ölüm bir gölge oyunu/gölgeden çıkınca görünür olur hayat/girince koyu gölgesine servilerin/ölüyor kararmış hayat
Bir insan neresinden çürümeye başlar/bir insan nefesinden çürümeye başlar.”

Çürümek… O da kaçınılmaz bir süreç aslında, yaşamın diyalektiği, yeni bir duruma, oluşa evriliştir bizce. Böyledir ya, düşünen her insanı ürperten bu çürüme olgusunun özellikle yüzleşmek ve özleşmek amacıyla işlenip şiire sokulması, bana göre önemlidir, bu bakımdan Sabri Kuşkonmaz’ı kutlamak gerek.

Bu kitabın 15’in sayfasındaki “Kötü Düş” adlı şiir beni en çok etkileyen şiir oldu:

“Bir yara kapandı üstümüze/Kaldık kanlı kabuğun altında
Herkes iyileşmenin sevincinde/Herkes yarayla barışmanın derdinde/ ağır yara bu kötü kapandı üstümüze
Kapandı üstümüze bu yara/Kanla karışık, kardeş bir parçamız/Vanla acır kandan korkar bir canımız
Derin suları temizler kötü düşleri/Yumuşar yaranın kabuğu/Gölgesini görse güzel suların/Su içer kana kana kanımız”

Üstüne hep yaralar kapanır insanların, gelgelelim bunu bir şair deyinceye dek kimse dillendirmez/dillendiremez. O yara yaşam yarasıdır çoğu kez, kapanır ya senin üstüne kapanır şairin dediği gibi, yaşam öyleye sürer, derken bir gün bir gömüt kapanır üstüne en bilinmez, dönülmez yara.

“Hayat bakmaları, fotoğraf okumaları/Duvardaki aşklara uzaktan bakmalı/Büyük ayrılıkları örselemeden sevmeli/Hesaplamadan günü, ayı, yılı, yüzyılı/Geçmeden yüzyıl, pişman olamıyoruz bir türlü
(…) Fotoğrafları içinizden okuyun/Eskimesin bakılmaların yüzü/Yüz yıl sonra sever belki sizi bir kişi”

Fotoğraflar çoğu kez “içten okunur” zaten, dalarsınız o fotoğraflara sinmiş anılara, olanları başka türlü de kurgulamaya başlarsınız sanki olacakmış gibi. Şairimiz bu gerçekle de yüzleştiriyor okurunu.

Bir de “Ne Mümkün” adlı bir şiir var bu kitapta, “ne mümkün” bir soru kipi, sorgulama kipi olarak yer alıyor. Yaşam, inançlar, ölüm, cennet cehennem, istila ve iltica, umut bağlamında ritimli, imgeli bir sorgu…

Ve bir olumsuz eleştiri. Anlamdaş/eşanlamlı sözcükleri bir arada kullanma hastalığı Kuşkonmaz’a da azıcık bulaşmış. 34’üncü sayfada “Denenmiş Yollar Değneksiz” adlı şiirden bir dize: “Kelime ve sözcük sığar kâğıda.” Kelime Arapçası, sözcük Türkçesi, bunları bir arada kullanmak necesi kardaş?