1962 yılında İstanbul’a ailece köyden göç ettiğimizden beri köyümle bir türlü yakın ilişki kuramamıştım. Köyümle, Bayburt’la, bir başka deyişle öz vatanımla ilişkilerim çok zayıf kalmıştı. Çünkü bütün ailem İstanbul’da idi.
1962 yılında İstanbul’a ailece köyden göç ettiğimizden beri köyümle bir türlü yakın ilişki kuramamıştım. Köyümle, Bayburt’la, bir başka deyişle öz vatanımla ilişkilerim çok zayıf kalmıştı. Çünkü bütün ailem İstanbul’da idi.
Bizi köye bağlayan fiili bir bağ yoktu. Ancak yaş ilerledikçe ortaya “sıla” kavramı çıktı. Bu kavram bizi yeniden öz vatanımıza, Bayburt’a bağladı. Yaz aylarında köye gelip gitmeye başladım.
Erikdibi Köyü’nün mezarlığına geçmişlerimi ziyarete gidiyordum. Köyün mezarlığında baba dedemin kabri yoktu. Bunu araştırdım. Neden yoktu! Sonra öğrendim ki, dedem Terzi Hasan Ermenilerin Bayburt’taki katliamı sırasında Taşmağazalar’da yaktığı insanlar arasında imiş! Allah rahmet eylesin hepsine.
Bunu öğrenince yapacak tek şeyin, geçmişlerimizin hatırasını canlandırmak, çocuklarımıza kimliklerini hatırlatmak ve çocuklarımıza dostu düşmanı tanıtmak amacıyla bir kitap yazmak olduğunu düşündüm. Bu ancak bir roman olabilirdi.
***
Romanda geçen; savaşlar, ordular, ordu kumandanları, esir kampları, şehir ve köy isimleri ile Hafız Süleyman Ağa, Arşak Paşa, Antranik Paşa, Gülizar Hanım gibi şahıs isimleri ve diğer kahramanların isimleri hemen hemen gerçek isimler olarak kullanılmıştır. Yer isimleri birebir doğru kullanılmıştır.
“Kadın Milis Gücü” ve bu gücün eylemleri, aslında, romanda senaryoyu zenginleştirmek için “var gibi” anlatılmıştı. Ancak; daha sonra, zamanın Bayburt Belediye Başkanı rahmetli Hafız Süleyman Ağa’nın öz yeğeni olan Sayın İhsan Özkul hocamdan öğrendim ki, işgal yıllarında Bayburt’ta, düşmanı kovmak için gerçekten kadınlardan oluşan bir milis gücü kurulmuştur. Rus cephaneliğini bu güç havaya uçurmuştur.
Yağlı bir paçavrayı tutuşturarak cephaneliğin içine atan ve patlamaya sebep olan “Sultan Bacı” bu milis gücünün mensubu imiş. Cephaneliğin havaya uçurulmasından sonra Sultan Bacı’yı gören Kemal Çavuş adında bir asker, rahmetli Osman Okutmuş’a “Sultan Bacı şuurunu kaybetmişti, parmakları kopmuştu” şeklinde anlatmıştır.
Sayın İhsan Özkul hocama katkılarından dolayı şükranlarımı sunuyorum.
***
Kitabın adını düşünürken epey seçenekler koymuştum ortaya. Nadya, Tatyana Karameli veya sadece Tatyana gibi. Ancak kitabın içeriği ile kapak arasında bağlantı kurabilecek bir kompozisyonu bir türlü tutturamadım. Neticede şu anki kapak ortaya çıktı. Bu kapak çıkınca da adının Kadın Milisler olarak kullanılması farz oldu. Baskıya girmeden önce, son anda kitabın adı Kadın Milisler olarak tespit edildi.
Kitaptaki kahramanlara gelince, 1915 yılında Bayburt belediye başkanı Hafız Süleyman Ağa’dır. Hafız Süleyman Ağa’nın kızkardeşinden yeğeni Sayın İhsan özkul hocam şu anda hayattadır. Kendisiyle görüştüm. İstanbul’da, Kartal Maltepe’de oturmaktadır. Dayısı ile yani Hafız Süleyman Ağa ile görüşmediğini, ona yetişemediğini, ancak yengesi (Hafız Süleyman Ağa’nın eşi) ile görüştüğünü ifade etmiştir. Yengesinin işgal sırasındaki olaylara bizzat tanık olması, anlattığı olayların birebir doğru olması bizim için çok önemli idi. Bu sebeple Hafız Süleyman Ağa vurgusu özellikle yapılmıştır romanda. İsim ve olay birebir gerçektir.
Tatyana Karameli gerçekten Rus Ambulatoryası ile Bayburt’a gelen ve Bayburt’ta Rusların kurdukları Bayburt Eytamhanesi’nin müdireliğine getirilen bir hanımdır. Romanda Tatyana Karameli’nin, roman kahramanı Bozak Çavuş’un bir Kırgız kadından (Nadya) çocuğu olduğu kurgulanmıştır. Tatyana Karameli olayını inceleyen Bayburtlu yazarlarımız vardır. Bazı yazarlarımız Tatyana Karameli’nin gerçekte bir Ermeni olduğunu ifade etmektedirler. Tatyana Karameli şahsiyetli bir insandır. Kendi el yazısı ile hatıralarını yazmıştır. Ve Bayburt’ta Ermenilerin Türklere zalim davrandıklarını ifade etmiştir. Bu zulme dayanamamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Ermeni iddialarını cevaplandırırken Tatyana Karameli’nin el yazısı ile yazdığı ve Türkleri haklı çıkaran yazısını neden bir savunma argümanı olarak kullanmadığı bir türlü anlaşılamamaktadır.
Popof, gerçekten Rusların Bayburt’taki birliklerinin kumandanıdır. Ve gerçekten de Tatyana Karameli’ye aşık bir Rus subayıdır.
Romanın asıl kahramanı Bozak Çavuş bu roman için uygun görülen bir kahramandır. Gerçekten Sibirya’da yedi yıl esir kaldığını çocukluğumda hep söylerlerdi. İri yarı, heybetli bir insandı.
1877-78 Osmanlı Rus savaşına katıldığı, Alacadağ Savaşları’nda Evliya Tepe’yi savunduğu ve oradan Krasnoyarsk’taki İgarka Esir Kampı’na gittiği şeklinde gelişmeler tamamen tarafımızdan kurgulanmıştır. Ancak, gerçekten Bozak Çavuş, Eşref Onbaşı, İvan Lazarov gibi isimler vardır. Müderris Durmuş ta, köyümüzden yetişen rahmetli Durmuş Hocaoğlu düşünülerek romanda bulunmaktadır.
Gülizar Hanım, gerçekten köyümüzden Ermeni komitacılar tarafından alıp götürülmüş ve bir daha kendisinden haber alınamamıştır.
Sultan Bacı, yağlı paçavrayı tutuşturarak cephaneliğe atmış ve cephaneliğin havaya uçurulmasını sağlamış olan gerçek bir kahramandır.
Hamiş; Kadın Milisler romanı aslında Bayburt’un romanıdır. Elimizden geldiği kadar gerçek olayları dramatize etmeye çalıştık. Ermeni olaylarının 100. yılına gelen bu yıllarda romanın Bayburt için bir tevafuk olduğunu düşünüyor, Bayburt’un bu romana sahip çıkacağına ve gerekli ilgiyi göstereceğine inanıyorum.
Kasım 2012
*