Basınımızda eskiden daha başkaları da vardı. Şimdi onlar artık yok… Türünün son örneği bir İslam düşmanı var… İslam düşmanlarından alıntılarla, inançlı insanların inançlarını sarsmaya çalışan yazılar yazar, durur. Kah doğrudan Kuran-ı Kerim ayetlerine saldırır, kah da Kuran-ı Kerim konusunda kuşku uyandırmaya çalışan yazılar yazar… Neden bunu yapar, hangi ruh hali içindedir, bilinmez… Ama o hiç hızını kesmez…
Basınımızda eskiden daha başkaları da vardı. Şimdi onlar artık yok… Türünün son örneği bir İslam düşmanı var… İslam düşmanlarından alıntılarla, inançlı insanların inançlarını sarsmaya çalışan yazılar yazar, durur. Kah doğrudan Kuran-ı Kerim ayetlerine saldırır, kah da Kuran-ı Kerim konusunda kuşku uyandırmaya çalışan yazılar yazar… Neden bunu yapar, hangi ruh hali içindedir, bilinmez… Ama o hiç hızını kesmez…
Geçen bir yazımda Rusya Komünist partisinin bile din düşmanlığından vazgeçtiğini yazmıştım. İslam düşmanı yazarın yazısındaki bilgi, mantık ve kavrayış perişanlığını dile getirmiş ve eleştirmiştim.
Aklı başında bir yazar ne yapmalıydı. Yazısında yazdıklarını savunmalıydı değil mi?
Ne gezer… Bütün bilgisizliği ve kötü niyeti açığa çıkanların yaptığını yaparak bana saldırmış. Hakaretler, ideolojik, sloganlar ve konuyu çarpıtmalarla dolu bir yazı… Yakışmış… Aferin… Herkes kendisine yakışanı yapar.
İslam düşmanı yazar, kendisine İslam düşmanı denilmesinden rahatsız olmuş… Ne iyi… Demek ki İslam düşmanı değilmiş. Peki o zaman niye İslam düşmanlığı yapıyor ki?,,
Niye İslam düşmanı olmadığını yazmaya çalışırken yine İslam düşmanlığı yapıyor ki?
Bakınız yazarın yazdıklarına:
“Eyaletlere gönderilen Kuranlar arasında farklar vardı. Örneğin İran ve Suriye nüshalarında çelişkiler vardı. Ve bu da iki mezhebin çıkmasına yol açtı. Bu da yetmedi yorumlar üzerine tarikatlar çıktı.” evet aynen böyle yazıyor, yazar.
Rahmetli İhsan Doğramacının bu gibi durumlarda: Erbil şivesiyle anlattığı bir hikaye vardı… Adamın biri anlatıyormuş: “Hasan ve Hüseyin Muaviyenin kızlarıdır ki Kerbelada Ali tarafından öldürülmüşlerdir.” Dinleyen birisi demiş ki: “A ocağı batasıca, ben senin neyini düzelteyim… Hasan ve Hüseyin Ali’nin oğullarıdır. Muaviye'nin denilen zalim Hasan’ı zehirleterek öldürmüştür. Muaviyenin zalim oğlu Yezit de Hüseyin’i Kerbela'da öldürtmüştür…”
Şimdi bu İslam düşmanı yazarın yukarıdaki cümlesini nasıl düzeltmeli. Mezhebin ne olduğundan haberi yok. İslam mezheplerinde Kuran-ı Kerimin metni konusunda ihtilaf olmadığından bilgisi yok; tarikatların Kuran yorumuyla ilgileri olmadığını bildiği yok… Ama yazıyor… Ya kendisi gibi İslam’dan haberi olmayan birilerinden duymuş; ya da İslam düşmanı misyonerlerin yaverlerine inanmış, tekrarlıyor.
Sonra da İslam düşmanı denilince küplere binip, hakaretler savuruyor.
Bilmemek elbette eksiklikten ama ayıp değildir. Ama bilmediğini bilmemek ve bilmeden bilgiçlik taslamanın adı ise İslam Edebiyatında “nadan”lıktır ve ayıptır… Buna, kara cahillikte denilir.
Önce yazdığı kavramların anlamlarını ve kapsamlarını bir öğreniverse, sonra yazsa ve eleştirilere hakaretlerle değil, fikir düzeyinde karşılık verse… Üstelik uzağa gitmesine gerek yok. Yazdığı gazetenin ramazan yazarlarına bir zahmet soruverse…
Ne gezer…
Değerli okuyucum, beni sık sık okuyanlardan veya tanıyanlardan iseniz, kimsenin dinine veya dinsizliğine bakıp ta insanları incitmediğimi bilirsiniz.
Dinin temeli inanmaktır. Biz Allah’ın Birliğine ve Muhammed Mustafa’nın da Allah’ın seçkin kulu ve elçisi olduğuna ve Kuran-ı Kerimin hak kitap olduğuna inanan Müslümanlarız. Alevi, Şii, Sünni Müslümanlar arasında temel birleşme noktaları bu esaslardır.
İslam’da inanmayanlara da müsamaha ile bakmak ve Allah’ın hiçbir kulunu dininden veya dinsizliğinden ötürü incitmemeye çalışmak da bizim inancımızın gereğidir. “Dinde zorlama yoktur” ve “Senin dinin sana benimki bana” Kuran-ı Kerim hükümleridir.
Ama, ısrarla inananların inanç temellerine saldıran olursa, dinimizi savunmak ta hem görevimiz hem de hakkımızdır.
Bu görevimizi yaparken bu hakkımızı kullanırken şahsımıza yapılan melametlere, karalamalara aldırmayacağız elbette…
Yine de, keşke diyorum, büyük gazetenin yazarı olmak nimetine erişen ve türünün son örneği olan İslam düşmanı Yazar, eleştirilere hakaretlerle değil, bilgiye ve fikre dayalı görüşlerle karşılık verseydi…
Neyse, bu şerden bir hayır doğsun ve İslam’da mezheplerin ve tarikatların ne olduğunu anlatmaya çalışalım. Gelecek yazılarda…
Ağustos / 2010